Pencereden giren X
Çocukların sınav haftası nedeniyle ben de lise yıllarımı anımsadım. Matematik öğretmenimizle bazı anılar özellikle hafızamda kalmış. Aslında çok iyi bir hafızam yok. Geçmişle ilgili bazı kötü anılar, hatırlanmamak için beynimizin çöplüğüne atılırken bazen
Çocukların sınav haftası nedeniyle ben de lise yıllarımı anımsadım. Matematik öğretmenimizle bazı anılar özellikle hafızamda kalmış. Aslında çok iyi bir hafızam yok. Geçmişle ilgili bazı kötü anılar, hatırlanmamak için beynimizin çöplüğüne atılırken bazen yanlışlıkla hatırlanması gereken hoş anılar da o çöpe gidebiliyor ama işte lisedeki matematik öğretmenimiz İsmet beyle ilgili anıları korumuşum. İsmet Özkavra ilginç bir lise dönemi yaşattı bize… Şimdi bu satırları okuyorsa o da bu anıları belki hatırlayacaktır.
Bizim zamanımızda lise sınıfları Fen ve Edebiyat şeklinde ayrılıyordu. Aklımda kaldığınca lise 2 ve 3’te de Fen bölümü kendi içinde ikiye ayrılıyordu. Matematik ve Tabii Bilimler şeklinde… Benim de dahil olduğum 2 kızdan 5 erkekten oluşan 7 kişilik Matematik bölümünde hocamız İsmet Özkavra, “sınıfında kaç kişi var?” sorusuna 2 buçuk şeklinde yanıt verirdi. Yani 2 kız arkadaşın yanına 5 erkeği ‘buçuk’ olarak ekliyordu.
İsmet hocam konuşurken ağzını fazla açmadan dişlerinin arasından kelimeleri dışarıya bırakır gibi konuşurdu ama sesi de gür çıkardı. Matematikte bilirsiniz, bilinmezler çoktur, denklemler vardır, hele öğrenciyken bu bilinmeyenleri bulmak epeyce zor ve çekilmezdir. Yine bu denklemlerden birini İsmet hocam karatahtada çözüp anlatırken bilinmeyen X’in çözüm bitiminde yine o ‘buçuk’ öğrenciler tarafından bilinmediği ortaya çıktı. ‘Buçuk’ öğrencilerden birimiz sorma cesareti gösterdik;
“Hocam X nerden çıktı?”
“Pencereden girdi, görmediniz mi?” dedi İsmet hoca sıktığı dişlerinin arasından çıkardığı sesle…
Bazen sınıfa girdiğinde “açın 35. sayfayı, yapın alıştırmacıkları” deyip bizi alıştırmacıkları yapmakla baş başa bırakırdı. Ancak sınıfındaki 2 buçuk öğrencinin 2’si dışındaki ‘buçuk’ların alıştırmacıklarla pek de ilgisi yoktu. Gecikmiş bir “hocam anlamadık bu konuyu…” yakınması, İsmet hocam için pek de umursanacak bir yakınma değildi. “Anlasaydınız” şeklinde bir yanıt olacağı kesindi.
Bu yanıtlar bizim için pek de alışılmadık şeyler değildi ve çok da umursadığımız bir durum değildi aslında… Veya şimdi öyle hatırlıyorum çünkü üniversite sınavları öncesinde en azından kendim ve diğer arkadaşlar için de umursanmayacak bir durum olamazdı diye düşünüyorum.
Bazen yine sınıfa geliyor, dersi o 2 buçuk öğrenciden 2’sine yönelik anlatır gibi tavır alıyor ve biz de rahat bir nefes alıyorduk. Nasıl olsa bütün ders boyunca biz, dinler gibi yapacak ve beynimizi fazla zorlamayacaktık. Öyle de oluyordu zaten ama ders bittikten sonra da vicdan azabı çekmediğimizi söylemek yanlış olur.
Yine dersi savsaklamaya çalıştığımız veya haksızlık etmeyeyim! belki de konuları bitirdiğimiz ve İsmet beyle biraz sohbet zamanı bulduğumuz derslerden biriydi. İsmet hoca sırayla sordu;
“Sen ne olacaksın?”
“Ya sen ne okumak istersin?”
Birimiz mühendis, birimiz doktor, birimiz falan filan…
‘Buçuk’ öğrencilerden biri “ben pilot olmak isterim hocam” dedi.
‘Buçuk’lardan biri arkadaşıyla dalgasını geçmek istedi;
“Peee, bunun pilot olacağı uçak düşecek hocam…”
Gülüşmeler arasında İsmet hoca başka bir yanıt hazırlamıştı bile… Sıktığı dişleri yavaş yavaş göründü… Kelimeler döküldü dudakları arasından;
“Kalkmayacak ki düşsün!..”
Kısa bir şaşkınlık ve daha da büyüyen gülüşmeler…
İşte o lise yıllarından anılarda kalan hoş anlar…
O yedi kişi veya 2 buçuk kişinin nerelerde olduğunu gezdiriyorum kafamda… Galiba dört kişiyiz buralarda olan… Sık sık görüştüğümüzü ve o günleri konuştuğumuzu söylersem de doğru söylemiş olmam. Diğer 2 kişinin ve buçuklardan bir erkek arkadaşın nerelerde olduğunu bilmiyorum.
Haa bu arada şunu da aktarmış olayım; “Pilot olacağım” diyen arkadaşın nerede olduğunu, ne iş yaptığını bilemiyorum ama ‘uçağı düşecek’ diyerek gülenlerden birinin ise pilot olduğunu söylemeliyim.
İsmet hocaya saygıyla…
İKİ SÖZ
Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, yüksek düşüncelerdir.
Montaigne
Konuşmak, öğrenmeye yol açar; ama dehanın okulu yalnızlıktır.
Gibbon
PAZAR’LIK…