Peşi Sıra
Herkesin bir düş perisi var mıdır acaba?
Birden nereden, nasıl geldiğini bilmeden sol omzunuzda bir peri bulduğunuz oldu mu hiç, kulağınıza düşlerini fısıldayan?
Bir kez geldi mi ne yapsanız, ne deseniz elinden kurtulamadığınız, hem sevdiğiniz, hem için için kızdığınız minik bir yoldaşınız var mı sizin de?
Ben ona Delfin diyorum, kadim dostlar gibiyiz. Bazen kendimizi günlük koşuşturmaya kaptırıp yıllarca görüşmüyoruz. Bir araya geldik mi de aradan hiç zaman geçmemişçesine saatlerce sohbet edebiliyoruz, arayı kapatıyoruz.
İsteklerini sıralamaya başlamakta gecikmez Delfin. Kabul ettirene kadar aynı şeyi söyler durur. Sözlüğünde ‘Hayır’, ‘Olmaz’, ‘Sonra’ yoktur. Direnecek olsam korkaklıkla, ötelemeye kalksam tembellikle suçlanacağımı iyi bildiğimden isteklerini kabullenmeyi öğrendim çoktan.
Bazen bir yunus olduğunu düşünüyorum bana Orhan Veli’den ‘özgür olsak, hür olsak, insanları da seviyoruz, yaşamayı da’ diye alıntı yaptığında.
Kimi zamansa bir filozof edasında minik bir kablumbağa kılığına giriyor, yavaşça ama azimle düşümüze doğru yol gösteriyor bana.
Beni çok yorsa da zaman zaman, dünden razıyım aslında yüreğimi alıp Delfin’in peşinden yollara düşmeye, düşlerimi kovalamaya.
Ne zaman, nerede yollarımız kesişti, tam olarak hatırlayamıyorum ama birlikte büyüdüğümüzden eminim. Oyunlar oynadığımızı anımsıyorum hayal meyal.
Uzun yaz öğleden sonralarında canı sıkılmasın diye ona çeşitli masallar anlattığımı, öyküler uydurduğumu biliyorum. Birlikte ağaçlara tırmandık, şarkılar söyledik, akıl almaz haylazlıklar yaptık Delfin ile biz.
Büyüdüğümü sanıp, ukalâlaşmaya başladığım ergenlik çağlarında terk etti Delfin beni.
‘Yoldaşından utanan biriyle hiç işim olmaz, yazıklar olsun sana!’ dedi.
Gitti.
Ciddiyetle hayatın içine atıldığım zamanlarda hiç görünmedi, düşsüz yaşadım bir süre.
Kayıp.
Tiyatro oyunculuğuna soyunduğum yıllarda geri döndü düş perim:
‘Hayal kurmayı yeniden öğrendin. İçindeki çocuğu tekrar buldun, sarıl ona sıkı sıkı, kaybetme sakın’ dedi.
Kulağıma düşlerimizi fısıldamaya başladı sonra, birlikte kurduğumuz hayallerin vakti geldi, ne duruyoruz diye çekiştirdi durdu kolumu.
Böyle başladım yazmaya, düşümüzü gerçek yapmaya...
Peşine takılıp Delfin’in diyar diyar dolaştım, yazdım.
Aşık oldum, yazdım.
Duygulandım, yazdım.
Memleketin haline kızdım, yazdım.
Dostlar için, dünya için, barış için yine yazdım.
Delfin ve düşlerim bir daha gitmedi. Düşlere inandım, tutundum, yarattım.
Gerçekleşirken düşler birer birer, pamuk şeker tadında bir hayatın mümkün olduğunu öğrendim.
BÜYÜMEDİM!
Heyecanla sarıldım hayata, paylaştım dostla, sevdim tutkuyla.
Böyle çıktı Peşi Sıra çıktı ortaya...
Tadar mısınız?
Böylesine sevilecek bu dünya
‘Yaşadım’ diyebilmen için
Nazım Hikmet