Pestankerani!
Pestenkerani nedir?
Sevgili Sami Özuslu her sabah programında bir “Kıbrıslı” kelimenin anlamını sorar!
Pestenkerani “Kıbrıslı” değil.
Farsça’dan türetildiği söylenir…
-*-*-
Pestankerani kelimesini hiç duymamıştım.
Geçenlerde aniden karşıma çıktı!
-*-*-
Senli beni konuşmalarda, “İpe sapa gelmez” demekmiş…
Başka anlamları da var; mesela “değersiz”…
Önemsiz…
Uydurma…
Saçma…
Veya saçmalamak…
Saçma söz kullanmak…
-*-*-
Bunların hepsinin toplandığı tek kelime “pestenkerani”…
Ve ne yazık ki şu anda “Kıbrıs’ın Kuzey coğrafyasında”, belki bilerek ve planlı belki hiç istemeden bu tür bir siyaset güdülüyor…
-*-*-
Eğer planlıysa, vay halimize!
Değilse, yine vay halimize!
Her iki durumda da sonuç kötü!
-*-*-
Bazı örnekler verelim…
Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs sorunu ile ilgili açıklamaları “pestenkerani”…
Önemsiz ve anlamsız…
Sadece “olmayacak duaya amin çekilmesi” gibi bir durum söz konusu…
Tüm Dünya’nın kabul etmediği, etmeyeceğini de ilan ettiği ve en önemlisi Türkiye’nin hayata geçirmesi imkansız “egemen eşit devlet” projesi veya isteği, gerçek anlamda “pestenkerani”dir…
-*-*-
Bir örnek daha verelim…
Meclis’in yapısı kesinlikle bozulmuştur…
Parlamentoya güven kalmamıştır.
Yenilienmesi hem de acilen bu işin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.
-*-*-
Yeni bir hükümet kurmak için beklemek hele hele formalite icabı dahi olsa UBP Genel Başkanı ile görüşme yapmak “pestankerani”dir.
UBP’nin genel başkanının kim olacağı, 25 gün sonra netleşecek…
Kazanıp kazanmayacağı belli olmayan şu andaki genel başkanla görüşmek, “pestankerani”dir!
-*-*-
Değersizleştirme, önemsizleştirme en çok müzakere sürecinde yaşandı.
Dediğim gibi, bunu planlı ve kasıtlı yapmışlarsa vay halimize…
Ama kasıtlı ve planlı olmasa da vay halimize!
Düşünün; Cenevre’de BM Genel Sekreteri’ne bazı önerileri veya bir belge vereceğimizi, o belgeyi verecek olan “Toplum liderimiz”, ilgili toplantıya girmeden üç beş dakika önce öğreniyor…
-*-*-
Bu ve buna benzer “siyaset belirleme” ataklarından hiç haberdar olmamamız, toplumun “pestankerani”leştirilmesidir.
-*-*-
Türkiye’den danışmanların gönderilmesi ve UBP kurultayına ya da başkanlık seçimine müdahale ediliyormuş gibi yapılması; belki de gerçekten müdahale edilmesi ama sonuçta tüm yaşananların maksadı, “pestankerani”leştirmedir.
-*-*-
Cumhurbaşkanı, kendi açıklamalarını basından öğreniyor…
Bu bilginin kendisine yakın insanlar tarafından bilinçli veya bilinçsizce sızdırılmasının hedefi, toplumun “pestankerani”leştirilmesi çabasıdır…
-*-*-
Ay sonuna maaş ödenecek mi?
Kasada para kalmadı!
Yandık, bittik, aman Türkiyesiz yapamayız!
Türkiye giderse Rumlar bizi keser!
Rumların tek amacı, Türkiye’yi Ada’dan kovmaktır!
Bu açıklamaların tümü, “bizi yok sayan”, “biz yokmuşuz” havası estiren ve kesinlikle tüm toplumu “pestankerani” yapmayı hedefleyen çıkışlardır.
-*-*-
Cumhurbaşkanı’nın TC’deki gezilerindeki asıl amaç, Ak Parti’nin 2023 seçimlerine gaz vermek olabilir ama ikinci hedef, seviye düşürmektir.
Egemen – eşit devlet muamelesi değildir.
Kaymakam seviyesinde kabul görmektir.
Ve kesinlikle bu konuda da “pestankerani”leştirme hedefi bulunmaktadır.
-*-*-
Bir başka anlamı daha olabilir mi?
Mesela “Evrodo”…
Yani “kimsesiz”…
Ve “muhtaç!”
-*-*-
Ve bunu yiyoruz…
O kadar yiyoruz, yutuyoruz ki bu aşağılama durumunu; Cumhurbaşkanı da Başbakan da sürekli “Anavatan” diyor, başka bir şey demiyor…
-*-*-
“Yavru” bile değiliz anlayacağınız…
Yazıklar olsun!
-*-*-
O kadar kirlendi ki her şey; ortaya çıkan kirliliği iki bayrakla da örtemiyorsunuz!
Eyvallah!
Hükümet ne oldu?
İstifa mı etti?
Allah Allah, hiç haberim olmamıştı!
Yeni bir başbakanımız ve yeni bir hükümetimiz mi olacak?
Duydum ki Ersin Tatar, UBP Kurultayı sonuçlanmadan, kimseye “kur” demeyecek!
Yani, Tatar, “yeni” hükümetimizi kurma denemesi için ilk görevi, büyük olasılıkla Kasım’ın ilk haftasından sonra verecek…
-*-*-
Ve bu arada adamın tek derdi, üç çocuğuna ekmek götürmek ve onların iyi eğitim almasını sağlamaktı.
“İyi eğitim?”
Nedir iyi eğitim?
Özel okula göndermek midir?
Devletinizin okulları mı?
Mahvettik eğitimi farkındayız değil mi?
-*-*-
Neyse…
Nazım Burgul hocamın sanal medya mesajından öğrendik; adam 46 yaşındaydı…
Üç çocuğu vardı…
Ve arabası yoktu.
İki işte çalışıyordu.
Günde 18 saat.
Bisikletle işe gidip geliyordu.
-*-*-
Yol karanlıktı.
Sürücü alkollüydü.
Ve sabahın çok erken bir saatinde, üç çocuğunun, ailesinin ekmeğinin peşinde pedal çevirirken 46 yaşındaki baba, otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitiriyordu…
-*-*-
Başbakanlık görevini kim alacak?
Kim almalı?
Acaba Cumhurbaşkanı ile Ersan Saner bir oyun mu oynuyor?
Yoksa Türkiye mi bizimle dalga geçiyordu?
Gerçek neydi?
Müdahale olursa, Faiz bey ve Hasan bey ne yapacaktı?
Müdahale var mıydı yok muydu?
-*-*-
Bilemem…
Bildiğim bir şey daha var; o da Eralp Şerifoğlu hocamın paylaşımı…
Bir küçük şişe su alacak parası olmayan öğrenciler var okullarımızda…
Öyle yazdı Eralp hocam…
-*-*-
Ve bildiğim bir şey daha var; o da, 22 yaşında bir çocuğun, bir çocuk parkı içerisinde ölü bulunması…
22 yaşında…
Annesini ama en çok da babasını düşünüyorum.
-*-*-
Sahi Başbakan kim?
Cumhurbaşkanı ne diyordu?
“Vatan, millet, ezan ve bayrak”…
-*-*-
Eyvallah!
Son zamanlarda Girne ve Mağusa’ya girmeyi denediniz mi? Peki Lefkoşa’ya? Hele okul – mesai başlama ve bitiş saatlerinde bu bahsettiğim yerlerde trafik keşmekeş ötesi… Kuraklık! Bu sene Güney’deki hükümet ciddi bir kuraklık beklendiği için tedbir alıyormuş. İlgili tarım örgütleri, uzmanları ile görüşüyormuş… Kuraklık, Kıbrıs Adası’nın kaderidir… Türkülerinde bile vardır… Gavur İmam – Dolama Dolamayı türküsünde mesela çok iyi anlatılır… Evet, kuraklık bu ülkenin kaderidir ama içinde bulunduğumuz “siyasi durum” kadar kötü bir “kuraklık” hiç yaşamamıştık diye düşünüyorum!