‘Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın’
“Biliyorum ki bu insanlar azınlıktır ve bunlara pabuç bırakmamak lazımdır…”
Limasol’daki konferans ve çirkin saldırının ardından, 2’nci Cumhurbaşkanı Talat, YENİDÜZEN Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı ile konuştu
Limasol’da “barış kültürünü” konuşmak için gittiği konferansta, bir grup faşistin saldırısına uğrayan 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın mesajı net: Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.’
Konferansın son derece ilgi gördüğünü ve ‘barış yanlısı’ insanların çok daha kalabalık olduğunu belirten Mehmet Ali Talat, bu çirkin saldırının tek olumlu yanının, Kıbrıs Rum yönetiminin, bu yönde atacağı adımlar olacağını söyledi.
Mehmet Ali Talat’la dün ofisinde görüştük, Limasol’daki konferansı ve yaşananları konuştuk.
‘Ortak okul, üniversite’
• Cenk Mutluyakalı: Terör örgütü ya da faşist grupların amacı bir etkinliğin içeriğini sabote etmek ve ‘kendilerini’ gündem yapmaktır. Bu nedenle önce konferansın içeriğini sormak istiyorum. İçerik ve öz neydi?
• Mehmet Ali Talat: Biz bu konferansı bana göre başarı ile tamamladık, mesajlarımızı verdik ve bu mesajların algılandığını da düşünüyorum. Çok önemli insanlar da vardı orda. Amerikan Büyük Elçisi, Limasol Belediye Başkanı, Avrupa Birliği komisyonu temsilcisi... Limasol kökenli insanlar hep oradaydılar, salon doluydu.
Tam da ‘ELAM’cıların yaptığının tersini konuştuk.
Amacımız bir barış kültürü oluşturmak için, birbirimizi anlayabilmek için adım atmaktı. Bunu başardık. Konferansı başarı ile tamamladık.
Bir kez daha anladık ki, aynı terimleri kullansak bile farklı anlamlar kastediyoruz... Örneğin biz federasyon dediğimiz zaman Kıbrıslı Türkler farklı Kıbrıslı Rumlar farklı anlıyorlar. Bunların ortak bir dil oluşturulup konuşulması lazım. Güven yaratıcı önlemler bizim ülkemizde yanlış ele alındı demeyeceğim ama başarılı olamadı. İçerik nedeniyle, çünkü bana göre güven yaratıcı önlemlerin içeriği Kıbrıs sorununun özüne yönelik olmamalı… Örneğin Maraş’ın, Ercan Havaalanının açılması... Bunları güven yaratıcı önlem kapsamında ele aldık… Oysa bunlar Kıbrıs sorununun parçalarıdır. Ben de bu başarısızlıkları başarıya dönüştürebilecek başka öneriler yaptım… Örneğin ara bölgede ortak bir okul açılması, üniversite olabilir…
• CM: Eğitim şurasında da konuşuldu bu aslında.
• Mehmet Ali Talat: Evet daha önceden gündeme geldi; benim dönemimde Birleşmiş Milletler Grubu kabul etmedi…
Türkçe dersleri Rum okullarında, Türk okullarında da aynı şekilde Rumca dersler olabilir. Kıbrıslı Türk öğretmenlerin güneyde Rum öğretmenlerinse kuzeyde ders vermeleri gündeme gelebilir. Ve böylece eğitim materyallerinin de kullanılabilmesi başarılır… Ortak televizyon programları yapılabilir. Buna benzer önerilerim oldu. Cep telefonlarının, araç sigortalarının işbirliği yapması gibi hususlarda; bunlar bir ortak yaşama kültürü yaratır. Örneğin biz Limasol’da telefonla iletişim sorunu yaşadık, bunları aşabilmeliyiz.
Bunları konuştuk konferansta. Bazı fanatik sorular oldu; ama çok ilginç bir şey oldu… Girne’de yaralanıp sonra öldürülen bir Kıbrıslı Rum kadın feveran halinde beni sorumlu tuttu. Bana dedi ki babam öldürülürken siz de ordaydınız. Dedim ki ben Girne’de yoktum. 74 Harekatı’nda burada değildim, Ağustos’ta geldim ben Kıbrıs’a dedim… Hayır, diyor… Kesinlikle siz oradaydınız, diye ısrar ediyor. Ben eminim söylediklerimden sonra onun kafasına bir şey düşmüştür..
Sonuçta konferansımız oldukça başarılı idi. Program yöneticimiz bundan sonra Larnaka dedi. Demek ki onlar da memnunlar ki devamını istiyorlar.
‘Duyarlılık yarattı’
• C.M: Biz ortak gelecek planlarken şunu fark ediyoruz ki ortak geçmiş konusunda uzlaşamadık. Kıbrıslı Türklere sadece 63-74 arası acılar anlatıldı… 1974’te Kıbrıslı Rumlar’ın acıları anlatılmadı… Kıbrıslı Rumlara da sadece 1974’te kendi acıları öğretildi ama Kıbrıslı Türklerin acıları öğretilmedi. ELAM’ın saldırısı var tabii… Böylesi saldırılar sonrası ilk kez bir Kıbrıslı Rum hükümet sözcüsünün “utanç duyuyoruz” açıklamasına tanık oldum. Kimi anlayışlar değişiyor sanırım.
• Mehmet Ali Talat: O anlamda da iyi oldu bu eylem. Aslında çok rahat bu eylem engellenebilirdi… Yani polisin gayet yasal ve meşru şekilde bu insanları binaya yaklaştırmaması lazımdı. Çünkü binaya barışçı bir gösteri için gelmiyorlar, kapıları kırmaya çalışıyorlar, saldırganlık gösteriyorlar. Polisin gözü önünde oluyor tüm bunlar ve polis müdahale etmiyor. Bu dolayısı ile Rum yönetiminde ciddi bir duyarlılık yarattı.
• C.M: Bu bir ihmalden mi kaynaklandı yoksa bunu biliyorlar mıydı?
• M. Ali Talat: Bilemem, bana göre güvenlik zafiyeti var Güney Kıbrıs’ta… Çok büyük bir ihtimalle polisin önemsememe yaklaşımı… İkincisi de ben gerçekten bir disiplinsizlik gördüm. Böylesi bir durumda etten duvar örülmeliydi. Dünyanın her yerinde bu böyle…
------------------------------------------------------------------------
Talat’a “tüm olaylar sırasında, siz konferansınıza soğukkanlı bir şekilde devam ettiniz” dedik…
‘Londra’da Kıbrıslı Türkler saldırmıştı, Trabzon’da otel bulamamıştım’
• CM: Bu olaydan barış karıştı ya da Kıbrıs’taki birleşmeye sıcak bakmayanların çıkaracakları sonuç şu olacak: “Gördünüz mü bunlarla bir anlaşma olmaz…” Ne dersiniz? Bir de olaylar sırasında siz çok soğukkanlı davrandınız, konferansınıza hiç ara vermeden devam ettiniz.
• Mehmet Ali Talat: Şunu söylemek istiyorum ki ben bu tür olaylara alışkınım. Böyle bir protesto bana Londra’da Kıbrıslı Türkler tarafından 2002 yılında bir konferansta yapılmıştı. Ve İngiliz polisi beni arka kapıdan çıkarmıştı. Buna benzer bir başka olayı Trabzon’da da yaşamıştım. Ama orada önceden tedbir alındığı için bu noktaya gelmemişti. Onun öncesinde otel rezervasyonlarım iptal edilmişti. Trabzon’da kalacak otel bulamamıştım. En son siyasilerin müdahalesiyle iş rayına oturdu… Sonra da çok güzel bir geziye dönüştü o temas. Dolayısı ile ben çok alışkınım bu tür olaylara ve biliyorum ki bu insanlar azınlıktır ve bunlara pabuç bırakmamak lazımdır. Çünkü bu insanların amacı konferansı yarım bıraktırmaktı, onlara izin vermemek gerekiyordu… Dolayısı ile o azınlığın çok fazlası içerdeydi. On nedenle de Kıbrıs sorununun çözümünde konuşan, fikir yürütenler bizim tarafta da çözüme pek sıcak bakmayanlar diyebilirler ki işte Rumlar çözüm istemez ama öyle değil işte, Elam’dır çözüm istemeyen. Rumlar istemeselerdi beni oraya davet etmezlerdi. Ben kendiliğimden gitmedim. Limasol Belediye Başkanı son derece sıcak karşıladı ve son derece sıcak ve fakat çok üzgün bu olaydan dolayı. Rum çoğunluğu değil bunlar, çok azınlığıdır. Devlet de tedbir alırsa bunları izole etmek mümkündür ve Kıbrıs’ta bir barış kültürü oluşturmak için de bunun şart olduğunu düşünüyorum.