Pinter’in “Kutlama” Oyunu: Postmoderniteye bir Başkaldırı
Fredric Jameson, 1960’lı yıllar ile başlayıp 1980’lere uzanan postmoderniteyi, bireylerin dünya üzerindeki pozisyonlarını bilişsel olarak algılamalarının imkânsızlığı üzerine kurar. Postmodernite zamanlarında yaşayan insanların devasa global ve çokuluslu iletişim ağının ortasında kaldıklarını ve tüm bu karmaşanın içinde kendi yerlerini algılayamaz ve etrafla olan ilişkilerini düzenleyemez hale geldiklerini ileri sürer (83-84). Postmodernite sonrası doğacak yeni edebi akimin bu bilişsel imkânsızlığı ortadan kaldıracak ve bireylerin yeniden dünya üzerindeki yerlerini algılamalarını sağlayacak ve tüm bu mekânsal ve sosyal karmasa ile etkisiz hale getirilen mücadele kapasitelerini onlara yeniden kazandıracak bir akım olması gerekliliği üzerinde durur (92).
Jameson’ın bu önerisini, edebi eserlerin okuyucu veya izleyicilerine ne düşüneceklerini veya yapacaklarını didaktik olarak aktarması yönünde algılamak, elbette, yanlış olur. Bertolt Brecht’in Epik Tiyatro’sunda yaptığı gibi iki zıt kavramın (tez ve anti-tez) sahnede seyirciye sunulacağı, bunlardan üretilecek sentezlerin ise ucu açık bir şekilde izleyiciye bırakılacağı bir yöntem ile Jameson’ın önerisini birlikte düşünmek daha sağlıklı olacaktır. İşte tam da bu noktada, 18. Kıbrıs Tiyatro Festivali kapsamında İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenen Nobel Edebiyat ödüllü İngiliz yazar Harold Pinter’in “Kutlama” oyunu Dilek Tekintaş’in dramaturgluğu ve Yıldırım Fikret Urağ’in yönetmenliğinde yeni boyutlar kazandı.
Pinter’in “Kutlama” oyunu lüks bir restoranda iki ayrı masada yemek yiyen üst tabakaya mensup veya mensup olmaya çalışan üç çiftin mutsuz bir evliliğin içine hapsolmuş Lambert ve Julie’nin evlilik yıl dönümlerini kutlamaları üzerine kurgulanmış. Açılış sahnesi yemek siparişlerindeki karışıklık sonucu Julie’nin ördek yemesi ve Lambert’in gelmeyen yemeğinin önemsizliği üzerinden onu değersizleştirmesi, Lambert’in “bu gece kaçıncı yılı olduğunu hatırlayamayacağım kadar eski evliliğimizin yıl dönümünü kutluyoruz” deyişi, sadakatsizliğine açık göndermeler yapışı, ama “yine de dün gibi” diyerek tatlı dille karısını onore edişi ile başlıyor. Tüm bu diyaloglar aslında mutsuz olan evliliklerinin kutlamasının gerçeği gizlemeye çalışan bir maskeden öteye gitmediğine işaret ediyor ve izleyicinin postmodernitenin sürekli değişen dünyasında ortaya çıkan ‘sığlık’ fikrini ilişkiler üzerinden yeniden düşünmesini sağlıyor.
Oyunun bu sahnelenişinde Pinter’in yazdığı oyundan farklı olarak sahneye yerleştirilen ekran üzerinden lüks restorandaki üst tabaka bireylerin önemsiz günlük endişeleri arka ekrana yansıyan global sorunlar ile eş zamanlı veriliyor. Restoran’ın sorumlusu görünümündeki kadının “bir adam sevmiştim; öldü; ne trajik bir hayatım var’’ dediğinde arka ekranda geçen düzensiz göçmenlerin ve pandemi dönemi kazılan toplu mezarların görüntüleri, yemekleri beğenmedikleri için şikâyet eden zenginler ile eş zamanlı olarak Etiyopya’da açlıktan ölmek üzere olan çocukların çaresizlikleri ve ‘her anne kendi oğlunu sever’ tarzı kibirli tavırların arkasından savaş meydanlarında ellerinde silah ile savaşmak zorunda bırakılan genç erkeklerin görüntüleri aslında Jameson’ın da vurguladığı postmodernitenin yarattığı akıl karmaşasında bireysel ve kollektif olarak sanatın insanların içine düştükleri bilişsel imkânsızlığı aşmasına ve kapitalizmin yarattığı gelir eşitsizliği ile global ölçekte mücadele etmenin gerekliliğine vurgu yaparak izleyiciye kaybettiği bilişsel gücü tekrardan kazandırma potansiyelini taşıyor.
İstanbul Belediye Tiyatroları’nın yorumunda Pinter’in “Kutlama” oyunu 21.Yüzyıl’da tiyatronun üslenmesi gereken misyonu çok iyi bir şekilde algılayıp esere ve izleyicilerine yepyeni düşünsel boyutlar kazandırıyor. Kutluyorum!
Referanslar
Jameson, Fredric. “Postmodernism, or, The Cultural Logic of Late Capitalism”. New Left Review 146 (1984): 53-92.
Kaynak: Pinter’in “Kutlama” Oyunu: Postmoderniteye bir Başkaldırı