1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Planla(ma)ma
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Planla(ma)ma

A+A-

Öğrencinin de öğretmenin de anne-babanın da aklındaki tek soru: “Yeni eğitim yılına sadece 1 ay kaldı. Okullar açılacak mı?”

Zihinlerdeki bu sorunun temelinde, okulların güvenli bir biçimde açılmasına yönelik henüz bir planlamanın olmaması yatmaktadır. Ne var ki ülkemiz planlama ve denetim açısından öteden beri oldukça kötü bir sicile sahiptir.

Eğitimin planlanması, sisteminin geleceğine ilişkin bir çaba ortaya koymaktır. Gelecekte eğitim sisteminin, ihtiyaçların ve çevredeki değişikliklerin neler olabileceğini kestirebilme gayretidir. Daha genel bir ifadeyle söylenecek olunursa eğitimi planlama; gelecekte ortaya çıkabilecek birçok seçeneği araştırmak, eğitim sisteminin hedeflerini ve değişen sorumluluklarını belirlemek ve ortaya çıkabilecek sorunlar için çözümler öngörmektedir.

Peki nasıl bir planlama yapmalıyız?

Yapılması gereken ilk ve en önemli şey; “Okullar en son kapanır” anlayışına sahip, çocuk; sabah evinden çıkıp, tekrar evine gelinceye kadar tüm süreçleri içeren bütünlüklü bir planlama olmalıdır. Ve mutlaka şu unsurları içermelidir:

  1. Eğitimde derinleşen fırsat eşitsizliği gidermeye yönelik olmalıdır: Bu süreçte en çok zarar görenler toplumun dezavantajlı kesimleri (yoksul, işsiz, göçmen aile çocukları) oldu. Özel okullar ile kamu okulları kırsaldaki okullar ile merkezdeki okullar arasındaki eğitim farkları derinleşti. Parası olanın eğitim alabildiği ucube bir yapı ortaya çıktı. Bu yapı ortadan kaldırılmalıdır.
     
  2. Öğrenci, öğretmen ve velideki motivasyonsuzluk dikkate alınmalıdır: Eğitime verilen aranın ardından örgün eğitimde yaşanabilecek olası sorunlardan biri de okula uyum, motivasyon ve devamsızlıktır. Bu konulara yönelik geçiş sürecinin ve uygulamaların nasıl olabileceği belirlenmeli, uzman desteği alınmalıdır. Salgının öğretmen, öğrenci ve veli üzerindeki moral bozukluğu ve motivasyonsuzluğu artırma riski dikkate alınmalıdır.
     
  3. Tüm süreçleri içeren bir uygulama ortaya konmalıdır: Öğrenci evinden çıkıp, tekrar evine girinceye kadarki tüm süreçlerde. Yani taşımacılıkta, sınıfta, okul bahçesinde, kantinde, tuvalette, atölyede, laboratuvarda kısaca öğrencinin bulunacağı tüm ortamlarda nasıl davranması ve hangi kurallara uyması gerektiği satır satır belirlenmelidir.
     
  4. Acil durum senaryoları belirlenmelidir: Herhangi bir okulda ortaya çıkması olası pozitif vaka durumunda nelerin yapılması gerektiği, böyle bir durumda okul yöneticisinin, öğretmeninin, öğrencinin ve velinin hangi tedbirleri alması ve/veya nasıl davranması gerektiği belirlenmeli bu konuda yönergeler çıkarılmalıdır.
     
  5. Psikolojik destek programları hazırlanmalıdır: Son iki öğretim yılını okulundan uzakta geçiren çocuklarımızın okul adaptasyonları, sürekli olarak ev ortamında kalma ve ekran başında öğrenim yapmadan kaynaklanan psikolojik sıkıntılarını gidermeye yönelik destek programları hazırlanmalı, bu programlar genel eğitim sistemi uygulamalarına entegre edilmelidir. Hiç kuşku yok ki bu konuda Psikolojik Danışman ve Rehber öğretmenler işe koşulmalı, ilköğretim kademesindeki okulların da Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik hizmeti alabilmesi için mekanizmalar kurulmalıdır.
     
  6. Eğitim kayıplarının giderilmesi: Son iki öğretim yılında yaşanan eğitim kayıplarının giderilmesi için destek programının da sisteme entegre edilmesi gerekliliğidir.
     
  7. Denetim mekanizmasının kurulması: Hiç kuşku yok ki, oluşturulması gereken bu planlamanın en önemli unsuru da nitelikli bir denetim mekanizması kurmaktır.

Toplumların bugününün ve yarınının şekillenmesinde eğitimin yerini ve önemini vurgulamak bilineni söylemekten öte bir şey değildir. Böylesine önemli ve ciddi bir unsurun; plan ve program olmadan uygulanması asla düşünülemez… Ne var ki yeni eğitim yılına sadece bir ay kalmış olmasına karşın henüz böyle bir planlanın ortaya çıkmamış olmaması toplumda ciddi kaygılara neden olmaktadır. Bu kaygı, okullar açılsa bile anne ve babalara çocukların okula gönderip-göndermeme ikilemini yaşatıyor. Böyle bir durumun eğitimdeki kaosu daha da derinleştireceği aşikardır…

Özetin özeti; eğitimde nitelikli bir planlamaya ihtiyacımız var. Hem de acilen…


Okumuş muydunuz?

Hayatın En Önemli Derslerinden Biri,

Yaptığımız Şeyleri Neden Yaptığımızı Anlamayı Öğrenmektir.

Anthony Robbinns


Aklınızda Bulunsun

“Neden Okuldan Nefret Ettim?”

Aşağıda okuyacaklarınız “Öğrenmeyi Seven Bir Lise Öğrencisi Anlatıyor: Neden Okuldan Nefret Ettim?” adlı makaleden alıntıdır.

Nefret çok güçlü bir kelime… Okuldan nefret etmiyorum, sadece ilkokul günlerimdeki aşırı mutlu ve coşkulu halimle şimdiki duygularımı kıyaslıyorum. O zamanlar okulu çok severdim. 

Peki, okula duyduğum sevgi nasıl oldu da değişti? Basit: Çünkü okul öğrenmekle ilgili olmayı bıraktı.

“Çalış, çalış, çalış, iyi not al, iyi not al, iyi not al.” “Anlamasan da olur, sadece ezberle ve sınavdan en iyi notu al!” Ya sınav? Hiç konuşmadan bir odada geçen bir saat. Kaygı baloncukları midende uçuşurken, çoktan seçmeli cevapların arasından doğru baloncukları işaretlemelisin. Sınıf arkadaşına neden yardım edesin ki? Üniversiteye gitme zamanı geldiğinde, rekabet edeceğin insan sayısının azalması için neden onları sabote etmeyesin ki? İşte bu zihniyetten nefret ettim.

Neden okul öğretmenlerin yavaş öğrettiği, öğrencilerine eşit müdahale ettiği ve onlarla anlamlı sohbetler ve tartışmalar yaptığı bir yer olamıyor?

 

Bu yazı toplam 1483 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar