'Planlı ve yaratıcı değil'
PR Island Genel Müdürü ve Ajans Press Kıbrıs Temsilcisi Faika Yalvaç, ülkemizdeki halkla ilişkiler, reklamcılık ve medyayı yorumladı
“Planlı ve yaratıcı değil”
* “İletişim çalışmalarını planlı ve stratejik yapmak lazım ama bizim ülkemi
PR Island Genel Müdürü ve Ajans Press Kıbrıs Temsilcisi Faika Yalvaç, ülkemizdeki halkla ilişkiler, reklamcılık ve medyayı yorumladı
“Planlı ve yaratıcı değil”
* “İletişim çalışmalarını planlı ve stratejik yapmak lazım ama bizim ülkemizde en büyük eksiklik maalesef bu. Yapılan tüm iletişim çalışmalarında reklam tasarımından tutun da medyada yer satın almaya kadar çok fazla bir strateji, plan, kreativite görmek mümkün değil”
* Bir halkla ilişkilerci girişken olmalı, kendini geliştirmeye odaklanmalı. Bir sürü mezun var, iş az, sivrilmek lazım. Halkla ilişkiler öyle bir meslek ki mesai saatleriyle sınırlı değil. Bizim ülkede memur zihniyetine alıştığı için insanlar ve aileler de çocuklarını o yönde teşvik ettikleri için, illa ki memur olsunlar. Ne yapacağı önemli değil. Hiçbir iş yapmadan otursa da önemli değil”
* “Bugün 13 gazetemiz, bir sürü dergimiz, gazetelerin ekleri var, kalitenin de arttığını görüyoruz ama bir halkla ilişkilerci olarak bazen yeterli mecra bulamadığımızı da itiraf etmem lazım”
Özgül GÜRKUT
Medya, reklam, halkla ilişkiler… İletişimin birbirinden ayrı düşünülemeyecek unsurları… Medya reklamsız yaşayamıyor; reklamların hedef kitleye ulaşmada en önemli mecrası medya ve insanları en iyi etkileme yöntemlerinden biri de halkla ilişkiler…
Sanırım tümü de ülkemizde bir dokun bin ah işit durumunda sektörler.
Kabuğunu kırmış bir Kıbrıslıtürk iş kadını olarak gurur duyduğum, Kuzey Kıbrıs’ın ilk ve tek halkla ilişkiler ajansı PR Island Genel Müdürü Faika Yalvaç’la tüm bunları konuştum.
* Nedir halkla ilişkiler?
F.Y.: Halkla ilişkiler (Public Relations-PR) bir kurumun veya markanın bütün hedef kitleye iletişimini düzenleyen iletişim disiplinlerinden biridir.
Kurum veya markanın iş hedeflerine göre iletişim hedeflerinin belirlenmesi, hedef kitlesiyle ilişkilerini düzenlemesi ve bunlara yönelik projeler araştırıp bulmaktır. Satış hedefi, kurumsal düzeyi yükseltme… Hepsi de halkla ilişkilerin içindedir. Medya, çok önemli bir hedef kitlesidir tüm kurum ve markaların… Medya ilişkilerinin çok stratejik ele alınması lazım.
* Kendinden söz eder misin biraz…
F.Y.: DAÜ Radyo TV mezunuyum. Üniversitenin halkla ilişkilerinde çalıştım. Sonra İstanbul’a yerleştim. Bahçeşehir Üniversitesi’nin halkla ilişkiler koordinatörlüğünü yürüttüm. Yüksek lisansımı Londra’da University of Westminister’da yaptım.
Sonra İstanbul’da Ogilvy Ajans’ta çalıştım. Dünyada 120 ülkede ofisi bulunan bir network ajansı. Farklı iletişim disiplinlerini bir arada bulunduran bir ajans. Birçok farklı sektörden markaya hizmet verdim.
Toplam 8 yıl kaldım İstanbul’da. 3 yıl önce de Kıbrıs’a döndüm. Burada kendi işimi yapmayı tercih ettim. Bütün üniversitelerin iletişim fakülteleri var ama mezunlar kendilerine uygun işleri bulamıyor, farklı alanlarda çalışıyorlar.
Bir amacım da PR Island bir okul olsun, staj imkanları da sağlasın, mezunlara da bir iş kapısı olsun. PR Island’la birlikte burada PR altyapısı oluşsun istedik. Görüştüğümüz birçok kurum, potansiyel müşterimiz olabilecek kurumlarla uzun toplantılar yaptık, ne yaptığımızı anlattık. PR iş hedeflerine nasıl katkı sağlar, çok fazla kafalarda yer etmiş değil. Ülkede kurumsallaşmış firma sayısı çok az. Bu da iletişim çalışmalarının yeterli düzeyde olmamasının nedeni. Bir yerden başlamak gerek. Bir rekabet var, rekabete göz kulak kapatmak mümkün değil. İletişim çalışmalarını planlı ve stratejik yapmak lazım ama bizim ülkemizde en büyük eksiklik maalesef bu. Yapılan tüm iletişim çalışmalarında reklam tasarımından tutun da medyada yer satın almaya kadar çok fazla bir strateji, plan, kreativite (yaratıcılık) görmek mümkün değil.
* Reklamcılıkla ilgili neler söyleyebilirsin?
F.Y.: Ülkede reklam ajansları var. PR sektörüne göre daha ileri noktadalar. Ama reklam ajanslarında da daha önce tabelacılık yapan ajansların reklam ajansı olma yolunda gittiğini ama henüz o seviyeye gelmediğini çok açıkça söyleyebilirim. Dünyada ve Türkiye’de gördüğümüz reklam uygulamalarına göre burada reklam uygulamaları çok da yeterli değil. Ama umarım bir şekilde gelişecek.
Başka PR ajanslarının da açılmasını istiyorum. Bizim bir sektör oluşturma hedefimiz var ama başka PR ajansları da olursa bu yolda daha fazla insan çalışmış olur, hem istihdama da katkı sağlanır, rekabet olur, pastadan herkes payını alır. Medyanın da buna paralel gelişmesi söz konusu.
* Kıbrıs Türk basınını nasıl buluyorsun?
F.Y.: Bugün 13 gazetemiz, bir sürü dergimiz, gazetelerin ekleri var, kalitenin de arttığını görüyoruz ama bir halkla ilişkilerci olarak bazen yeterli mecra bulamadığımızı da itiraf etmem lazım.
Hizmet verdiğimiz kurumların medya çalışmalarını yaparken veya ürünlerini tanıtmaya çalışırken hazırladığımız bazı basın bültenlerini hangi gazetelerde, hangi köşelerde yayımlatabileceğimiz konusunda sıkıntıya düşebiliyoruz. Mevcut gazetelerin içeriklerinin yeterli düzeyde olmadığını açıkça itiraf etmem lazım.
Çok kıt imkanlarla işler yapmaya çalışıyoruz. Eminim medyadaki herkes büyük özveriyle çalışıyor ama o profesyonel çizgiyi henüz tutturabilmiş değiliz.
Dünyada olup biten uygulamaları bilen gören birine sorunca, buradaki çalışmaları ne yazık ki çok amatör değerlendirir.
‘Reklam bulamıyoruz, alamıyoruz’ yakınmaları var. Aynı stüdyoda 10 tane programı çekemezsiniz. Dekordan tut da başka şeylere kadar. Sponsor olacak firmanın ‘bu program hedef kitleme ulaşıyor, benim hedeflerimi destekliyor’ diyerek sponsor olabilmeli. Ama baktığımız aman aynı dekor, klasik çekim teknikleri, yaratıcılık çok fazla yok. Sağlık, ekonomi, siyaset programı yapalım, dön dolaş aynı konukları kullanalım. Ben sıkılırım izlemem!
Müşterilerimiz adına reklam verdiğimiz için değer mi değmez mi bakıyorum. Kalitenin mutlaka artırılması lazım. Bazı şeyler yatırım gerektiriyor. Kopya programlar yapılıyor. Siyaseti hayatımızdan çıkarsak, televizyonlarda ne işlenecek, o ayrı bir konu. Program formatları üzerine oturup doğru düzgün çalışmak lazım, daha etkileyici, daha kreatif ne yapılabilir. Gelen her reklamı yayımlamama duruşunu da sergilemek lazım. TVlerin reklam çekimi yapması da ayrı bir sıkıntı. Reklam ayrı bir şeydir. Görüntü çekip montajlayıp ‘al işte reklam’ demek değil. Ya da belgesel gibi uzun reklamların hiçbir faydası yok. Kimse oturup izlemez.
Biz reklam ve halkla ilişkiler profesyonelleri oluşturmaya çalışırken aynı bilincin medyada da olması gerekir. Biz çözüm ortaklarıyız. Medya benim, ben medyanın çözüm ortağıyız. Benim yaratacağım bir potansiyel medyaya; medyanın yaratacağı bir potansiyel de bana olumlu yansıyacaktır. Sonuçta kurumların bu anlamda bilinçlenmesi için ortak bir çaba gerekir. Seçici olmak, kalite ve standart getirmek gerekir. Aksi halde her ortaya çıkan ‘ben reklamcıyım, ben PR’cıyım, ben gazeteciyim, TV’ciyim’ der, ‘hadi ordan’ demek lazım.
Ama pozitif düşünürüm her zaman, bundan sonra daha iyi olacak, meyveleri toplayacağız.
* Bir firmaya halkla ilişkiler hizmeti verirken hangi süreçlerden geçiliyor?
F.Y.: Çok ciddi bir hazırlık süreci geçiriyoruz. Önce o firmayla ilgili çok ciddi hazırlık yapıyoruz. Sıkıntıları nedir diye... Bilgileri kendilerinden alıyoruz ya da kendimiz tespitler yapıyoruz.
Bir potansiyel müşterimizle ilgili çalışma yaparken, iletişim hedeflerini, hedef kitlesini, SWOT analizini, iletişim çözümlerini, sosyal sorumluluk projelerinden sponsorluk çalışmalarına kadar medya ilişkilerinde ne gibi bir strateji izlemesi gerekir, medyada ne kadar yer alması lazım. Basın toplantısını ne kadar zamanda yapması lazım. Röportaj konuları, medyada yer almak için neler yapmalı. Kriz yönetimi… Kriz herkesin başına gelebilir. Geldiği zaman herkes yangın söndürmekle uğraşır ama gelmeden oturup bir çalışma yapmak lazım. Oturup kriz senaryolarını da düşünüp, her senaryoya göre çözümleri, açıklamaların yazılması, kriz ekibi nasıl kurulacak gibi konularda ve medya eğitimi veriyoruz.
Potansiyel kişiye, kuruma, markaya gitmeden önce ciddi bir hazırlık sürecinden geçiyoruz.
Bu bizim için çok zahmetli ama kurum ya bizi anlıyor gerçekten ihtiyacı olduğuna inanıyor bizimle çalışıyor. Ya da korkuyor, çok profesyonel buluyor ya da fikirleri çok beğeniyor, bütçesi yok ama o fikirleri tek tek uyguluyor. O fikirleri ben vermiş oluyorum. Ama bunu göze alıyoruz. Aksi halde PR ne yapar, dünyadan örneklerle anlatmak çok da sağlıklı olmuyor. O yüzden hangi firmaya gideceksek ona göre hazırlıyoruz
PR’da uygulanan teknikler dünyada hemen hemen aynıdır ama her mesajı her kurum vermez. Hem kurumdan dışarı, hem dışardan kuruma bakmak lazım. Bir elbise dikiyormuş gibi o kuruma özgü, bedenine uygun yapmak lazım.
* Ülkemizdeki üniversitelerin tümünde iletişim fakülteleri var. Sen de DAÜ mezunusun ve çok iyi bir kariyer sahibisin. Kıbrıs’a döndükten sonra inceleme fırsatın oldu mu, üniversitelerimizdeki iletişim fakülteleri nasıl?
F.Y.:Üniversitelerdeki eğitim tek kriter değil. Bütün mezunlar aynı kualifikasyonlara sahip değil. Yapı, araştırma, öğrenmeye açık olma, girişimcilik de çok önemli. Tek tip mezunlar çıkmıyor sonuçta. Birkaç öğrenciden duydum PR öğrencileri gazetecilik dersleri almıyor. Bu bana ters geldi. Bir PR uzmanı çok iyi metin yazabilmeli. Çok iyi kalemi olmalı. Müşterisi röportaj verecekse PR’cının kaleme döküp ulaştırması gerekiyor. Türkçe’yi çok iyi kullanmalı. Bu anlamda bir eksiklik var.
Bir diğer eksiklik de bence üniversitelerde değil belki ama gençlerde eksiklik. Okulun zorunlu kıldığı stajlar dışında bir şey yapmıyorlar. Ben üniversitedeyken hiçbir tatilimi boş geçirmemiştim.
Girişken olmalı, kendini geliştirmeye odaklanmalı. Bir sürü mezun var, iş az, sivrilmek lazım.
PR öyle bir meslek ki mesai saatleriyle sınırlı değil. Bizim ülkede memur zihniyetine alıştığı için insanlar ve aileler de çocuklarını o yönde teşvik ettikleri için, illa ki memur olsunlar. Ne yapacağı önemli değil. Hiçbir iş yapmadan otursa da önemli değil. Kendi uzmanlık alanında bir iş yapıp yapmadığı da önemli değil. Memur olsun. İşi, maaşı, geleceği garanti gözüyle bakılıyor. Ama oturup şöyle bakmak lazım. Bu ülkenin insanısın, bu ülkeye bir katkın olsun. Sen de çalış çabala, vizyonun gelişsin. Ama memur olacak, 15.30’da çıksın. Öğretmen olsun 3 ay tatil yapsın.
Bizim meslekte bazen gece yarılarına kadar çalışmak, bazen hazırlıklar için sabahlamak lazım. Mesai kavramı yok. Bu biraz insanın kendi içinde olması gereken bir şey.
* Ben Türkiye’deki reklamcılık sektörünü çok başarılı ve yaratıcı buluyorum. Katılır mısın bana?
F.Y.: Türkiye’deki reklam uygulamaları da PR çalışmaları da başarılı. Bundan 20 yıl önce Türkiye bu noktada değildi. Son yıllarda atılım yapıldı kesinlikle. Türkiye’de çok iyi reklamcılar ve PR uzmanları var. Bizdeki çok tatminkar düzeyde değil ama bir şekilde biz de TC’nin 20yıl gerisindeki noktaya yakınız. Biz de yavaş yavaş bugünkü noktaya doğru gideceğiz, ortak çabayla…
* Kuzey Kıbrıs’ta reklam ve halkla ilişkiler için ayrılan bütçeler hakkında bir fikrin var mı? Ya da bir kural var mı, başarılı bir reklam ve halkla ilişkiler için bütçenin yüzde şu kadarını ayırmak lazım gibi…
F.Y.: Reklam ve PR’a ayrılan bütçe firmadan firmaya değişiyor. Sadece reklam değil, pazarlama-iletişim adı altında yıllık bütçenin yüzde 10-20’sini ayırıyor olmalı. Büyük ölçekli firmalar için milyon dolarlardan bahsediliyor ama bizdeki firmalara bakınca daha kısıtlı rakamlar var. Çok küçük bütçelerle bir şeyler yapmaya çalışanlar var.
* Bir de gözlemlediğim, ekonomik kriz durumlarında ilk taviz, reklam ve halkla ilişkiler bütçelerini kısmak, hatta tamamen iptal etmek oluyor. Oysa tam tersi olmalı değil mi?
F.Y.: Krizi fırsata dönüştürmek için daha fazla iletişim yatırımı yapan, küçülmeye gitmeyen firmalar da var. Buradaki GSM operatörlerinden söz edebiliriz bu anlamda.
Türkiye’de kriz zamanları reklam bütçeleri kısılırken PR bütçeleri artırılır genelde. O da PR’ın reklama göre daha az bütçelerle daha fazla çalışma yapılabiliyor olması. Sosyal sorumluluk projelerine ağırlık verilir. Rakipler iletişim çalışmalarını kısıp geri çekilirken, boş kalan ortamda mesajlar daha efektif şekilde hedef kitleye ulaşması daha mümkün. Kriz dönemleri iletişim çalışmalarının mutlaka sürdürülüyor olması gerekir.
* Biraz da temsilcisi olduğun Ajans Press’ten söz edelim mi?
Evet, Ajans Press’in Kıbrıs temsilciliğini yürütüyoruz. Ajans Press 4 ana mecrada -yazılı basın, televizyon, radyo, internette- medya takibi yapılıyor. Ayrıca haber ajansı ve şu anda sosyal medya takibi de eklendi. Yeni medya, sosyal medya firmaların iletişim yaptığı mecralar haline geldi.
1956’da kurulan bir kurum ve TC’nin en büyük medya takip firması. Dünyada ilk 10’a giriyor.
Biz 2009’da Ajans Press’in Kıbrıs temsilciliğini açtık. O dönemde TC’de 10 ilde temsilcilik açma planı vardı ama Kıbrıs düşünülmüyordu. Onları bir şekilde ikna ettim. 10 il birkaç yıl ertelendi. Kıbrıs açıldı ve sonra 81 ili kapsayacak 30 temsilcilik açıldı ve model olarak da Kıbrıs kullanıldı.
* Kimler var müşterileriniz arasında?
F.Y.: Kamudan özel sektöre pek çok yere medya takip hizmeti veriyoruz. 13 günlük gazete, dergiler, uydudan yayın yapan TV kanalları, radyolar, haber üreten internet siteleri takibimizde.
Medya takibi birçok açıdan önem taşıyor. İstihbarat, sektörü, rakipleri takip açısından avantajlı. Ürün geliştirme açısından bile medya takibi önemli veriler sağlayabiliyor.
Ajans Press Kıbrıs şubesi İstanbul’a lojistik destek sağlıyor. İstanbul’da 300 kişilik ekip var, operasyon oradan sürüyor. Buradaki yayınların Ajans Press’e ulaştırılması bizim sorumluluğumuzda. Orada teknoloji imkanları ve editörler var. Anahtar kelimelere göre takip yapılıyor ve sabah 07.30’da sistemde takip edilen haberler hazır oluyor. Haberci maillerle müşterilerimize ulaştırılıyor. Daha insanlar gazeteleri ellerine almadan, onlarla ilgili ne çıkmış, hangi gazetede ne yazılmış görebiliyor.
Zaman ve enerji kaybı önleniyor. O insanlar daha verimli kullanılabilir. Arşiv imkanı da var. Arzu edilirse kurumların web sitelerine doğrudan ekleniyor.