1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Polemidya’da öldürülen Kıbrıslıtürk, Raşit Osman idi...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Polemidya’da öldürülen Kıbrıslıtürk, Raşit Osman idi...”

A+A-

Bir okurumuz, bir Kıbrıslırum okurumuzun anlatmış olduğu, babasının tanık olmuş olduğu Polemidya’daki olayda öldürülen Kıbrıslıtürk’ün Raşit Osman olduğunu belirtti. Gazetede bu konudaki yazımızı okuyan okurumuz, Polemidya’da öldürülen Raşit Osman’ın Leymosun’daki kabrinin resmini ve Raşit Osman’ın kızını nasıl bulabileceğimiz hakkında bilgileri de bizimle paylaştı... Bu okurumuza sonsuz teşekkürler...

Polemidya’da bazı Kıbrıslırumlar’ın öldürmüş olduğu Raşit Osman’ın kızı Figen Alçın Dağyaran’la da temas ettik ve kendisiyle sevgili babacığının hayatına ilişkin önümüzdeki haftalarda bir röportaj yapmak üzere anlaştık. Raşit Osman’ın ailesinin acısını paylaşıyoruz...

 

NELER YAZMIŞTIK?

Bu sayfalarda 5 Eylül 2022’de şöyle yazmıştık:

“İngiliz üslerinde polis olarak çalışan Kıbrıslıtürk bir genç, Polemidya’da bazı Kıbrıslırumlar tarafından öldürülmüştü...”

Bir Kıbrıslırum okurumuz, bizimle aşağıdaki bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Selam Sevgül! Nasılsın? Geçtiğimiz günlerde babam bana genç bir Kıbrıslıtürk’le ilgili bir hikaye anlattı – bu Kıbrıslıtürk, 1974’te Polemidyalı bazı Kıbrıslırumlar tarafından tutuklanmıştı. Henüz 30’lu yaşlarında bir Kıbrıslıtürk gençmiş bu ve İngiliz üslerinde polis olarak çalışmaktaymış. Babam o yıllarda henüz genç bir çocuktu...

Polemidya’dan bazı Kıbrıslırumlar, Polemidyalı bazı Kıbrıslıtürkler’i tutuklayarak okula koymuşlar...  Onu alıkoyan Kıbrıslırumlar bu genci sorgulayarak silahların nerede saklandığını ondan öğrenmeye çalışıyormuşlar, sonra da sözkonusu grubun lideri olan Kıbrıslırum, yeniyetme bir gence bu Kıbrıslıtürk genci av tüfeği ile vurarak öldürmesini emretmiş. Bu olay köy okulunda meydana gelmiş...

Babam öldürülen bu genci tanıdığını, köyün en iyi insanlarından olduğunu, onun da Polemidyalı olduğunu anlattı bana...

Fakat babam, bu gencin naaşını ne yaptıkları hakkında bilgi sahibi olmadığını söyledi.

Babamın ailesi seneler önce Polemidya’nın Kıbrıslıtürk kesiminde yaşamaktaydı... Babamın anlattığına göre gayet mutlu biçimde birlikte yaşıyorlardı fakat fasariyalar başlayınca, evlerinden çıkarak kente, bir akrabalarının yanına taşınmak zorunda kalmışlar. Fakat her gün köyün dışında Kıbrıslıtürk komşularıyla buluşmaktaymışlar ve babamlara ait tavukların yumurtladığı yumurtaları toplayıp veriyormuş Kıbrıslıtürk komuşları kendilerine... Bunlar ne kadar güzel hikayelerdi, bu güzel birliktelik – ne yazık ki savaş yurdumuzu darmaduman etti...Bu gençle ilgili belki daha ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz diye size yazdım...”

Biz de bu Kıbrıslırum okurumuza paylaştığı bu bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.”

Bu yazımız çıktıktan sonra pek çok okurumuz bizi arayarak çeşitli bilgiler verdiler, Polemidya’da öldürülen kişinin Raşit Osman olduğunu bildirdiler ve bize bilgi verebilecek şahısların isim ve telefonlarını da bizimle paylaştılar. Okurlarıma çok teşekkür ediyorum...

 

KENDİ KÖYLÜSÜ İHBAR ETMİŞ...

Anlatılanlara göre, Raşit Osman’ı yine kendi köylüsü Kıbrıslıtürkler’den birisi ihbar etmiş bazı Kıbrıslırumlar’a... Benzer bir olay Aysozomeno’da da meydana gelmişti ve Aysozomenolu bir Kıbrıslıtürk, kendi canını kurtarmak maksadıyla başka bir Kıbrıslıtürk’ün adını kendini tutan Kıbrıslırumlar’a vermiş, onlar da bu Kıbrıslıtürk’ü serbest bırakarak gidip kendilerine ismi verilen Kıbrıslıtürk’ü yakalamışlar ve sonra da “kayıp” etmişlerdi...

Polemidya’da (Binatlı) öldürülen Raşit Osman, Siddiga hanım ile evliydi ve iki kızı vardı: Figen ve Keziban... Raşit Osman’ın ailesinin acısını paylaşıyoruz...

sayfa-13-rasit-osman.jpg
Raşit Osman


***  1974’te evinde bıraktığı hava tüfeği, 48 sene sonra güneyde vefat eden bir Kıbrıslırum’un evinde bulundu...

Bir hava tüfeği hikayesi...

Çok değerli arkadaşımız Sotiris Savva’nın “ΜΝΗΜΕΣ ΚΑΤΕΧΟΜΕΝΩΝ-ΛΑΙΚΗ ΠΑΡΑΔΟΣΗ ΚΑΙ ΙΣΤΟΡΙΑ ΤΗΣ ΚΥΠΡΟΥ” yani “Kıbrıs’ın geçmişinden hatıralar” diye çevirebileceğimiz sosyal medya sayfasında paylaştığı bir habere göre, Piperisteronalı (şimdiki Alaniçi) bir Kıbrıslırum’un 1974’te evinde bıraktığı hava tüfeği, 48 sene sonra güneyde vefat eden bir Kıbrıslırum’un evinde bulundu.

Piperisteronalı Dimitrios K. Mitros’un bu sosyal medya sayfasında paylaştığı başından geçen bu tuhaf olayı okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Dimitrios K. Mitros, arkadaşımız Sotiris Savva’nın sayfasında paylaştığı öyküsünde özetle şöyle yazdı:

***  Ağustos 1974’te evimde bıraktığım hava tüfeğim bulundu. 10 gün kadar önce bir polis Lefkoşa’da bir köy karakolundan beni aradı ve benim bir hava tüfeğim olup olmadığını ve bunun nerede olduğunu sordu. Ben de ona benim bir hava tüfeğim olduğunu fakat bunun işgal altındaki evimde kaldığını, arabamın da, eşyalarımın da, herşeyimin de orada kalmış olduğunu söyledim.

***  Polis bana halen görevli olduğu köyde yaşayan bir Kıbrıslırum’un vefat ettiğini ve ailesinin bu adamın eşyaları arasında benim adıma kayıtlı hava tüfeğini bulduklarını anlattı. Hissettiğim duygu inanılmazdı çünkü 48 yıl aradan sonra, kaybetmiş olduğum bana ait bir şey bulunmuştu... Polis bana Leymosun polisine giderek tüfeğimin kaybolmuş olduğunu bildirmemi ve oradan tüfeğimin kendi adıma kayıt belgesini almamı istedi.

***  Böylece dün 40 euro ödeyerek her iki sertifikayı da aldım ve bir başka amaçla Leymosun’a gelmiş olan bir başka polisten de kendi hava tüfeğimi devraldım... O kadar duygulanmıştım ki ağladım, av tüfeğimi evime götürdüm, ona gözüm gibi bakacağım...

***  Ve bir tuhaf şey daha: Bir hafta önce, polisten bu telefonu almadan önce hava tüfeğim aklıma gelmişti ve eşime “Askere çağrıldığımızda askeri bir tüfek verilmediydi bize, eğer hava tüfeğimi yanıma almayı akıl edebilmiş olsaydım hem kendimi savunabilecek durumda olacaktım, hem de bu tüfeği yanımda getirecektim” demiştim. Ve gerçekten de bir başka şekilde hava tüfeğim yeniden bana döndü...

***  Büyük bir olasılıkla bir Kıbrıslı bu tüfeği (kuzeyde) birceez şahıstan ya da bir mağazadan satın almıştır diye düşünüyorum.

Wembley & Scott marka bu hava tüfeğinin resimleri de paylaşıldı. Andreas Andoniu ise Dimitrios Mitros’un başından geçmiş bu olay üzerine aynı sayfada şöyle yazdı:

“Sayın öğretmen, duygularını paylaşıyorum ancak şu hiç aklından geçti mi acaba, belki de bizim bazı köylülerimiz bu hava tüfeğini özgür bölgelere getirmişlerdi o dönem ve sonra da satmışlardır diye? Ne yazık ki böyle insanlarımız da vardı ve bunu gelişigüzel bir şekilde söylemiyorum... 14 Ağustos sabah çok erken saatte tüm mahallemiz köyden ayrılmıştı. Köy meydanından geçerken bazı insanlar orada toplanmıştı ve bizi görmişlerdi. Aynı gün öğleden sonra, Türkler henüz köyümüze girmeden başka bir mahallede yaşayan ve nihayetinde orada sıkışıp kalacak olan dedem, köyün sınırında olan, başka mahalledeki amcamın evine bakmaya gitmişti. Ne yazık ki her iki evin de kilidi kırılarak içeri girilmiş, herşey karıştırılmıştı... Bu da, modern trajik tarihimizin bir parçasıdır...”

Dimitrios K. Mitros ise buna cevaben şöyle yazdı:

“Sevgili Andrea, böyle olmuş olamaz çünkü eşim geç ayrılmıştı evden... Arşanjelo yakınlarındaki bir mağaradaydılar ve Mia Milya hattının çökmüş olduğunu duymamışlardı... Rahmetlik Kostaras oraya giderek Türkler’in Mia Milya hattını aşmış olduğunu ve köye doğru gelmekte olduklarını söyledi kendilerine çok şükür. O zaman oradakiler bir arabaya gidip evimize gittiler, evimize dokanılmamıştı... Sonra da rahmetlik Dimitris Avgustis’in otobüsüne binerek Avgoru’ya gittiler. Eğer birileri birşeyler çalmak isteseydi, değerli şeyler çalardı, silah çalmazdı çünkü eğer Attila tarafından silahlı biçimde tutuklanacak olsalardı, o zaman kesin hemen öldürülürlerdi... Eğer tutuklanacak olurlarsa öldürülmesinler diye silahlarını ve üniformalarını çıkarıp atan askerlere ve seferilere ilişkin pek çok öykü aklımızdadır hala... Yani benim tahminlerime göre çok büyük bir olasılık barikatlar açıldıktan sonra bu silah satın alındı ve sözkonusu şahıs da kimseye sezdirmeden bunu evine götürdü, öldükten sonra da çocukları gidip durumu polise haber verdi!...”


***  BİR ŞİİR...

“Ertan Biddacı anısına: Eski Türk mahallesi...”

Bizi iyi hatırla eski Türk mahallesi;

Eski Girne Türk mahalesinde,

Küçük bir çocuktum, yaş 7.

Çıkarken ekmekler fırından,

Tutuştururdu ellerime, bir heves ile.

Yanma oğlum aman deyip,

Sevgi dolardı yüreğim.

Kış aylarında,

Hazırladığı annemin, sini içinde,

Götürürdüm tuzlu fıstık, bir umut ile,

Koyardı taş fırınına, ah o günler ah.

Bir hafta sonu olsaydı keşke,

Hazırladığı mis gibi tüten o kabarık pideleri,

Koşturarak getirseydim sarıp gazete kağıdına, büyük bir coşku ile.

Gözündeki o ışıltıyla bakardı,

Ertan abim gözüme.

Annesi bir tane Hatice ablam,

Babası Hüseyin dayım.

O sıcak ekmeği kucakladığımda hele,

Attığı o kahkaha çınlıyor kulaklarımda her geçen gün.

Özlemle anımsadığım,

Bisikletinin köfününe koyduğu,

O sımsıcak ekmekleri,

Eşliği ile bisikletinin zil sesi,

Aklımda dönüp dolaşıyor, hey gidi günler hey.

Nur içinde yat hayatımı neşelendiren insan,

Anılarımda hala yaşayan.

Özcan & Şule Hüdaverdi

(Geçtiğimiz aylarda vefat eden Girne’nin tanınmış fırıncısı Ertan Biddacı anısına Dr. Özcan Hüdaverdi’nin kaleme aldığı bu şiir, YERLİ GİRNELİLER sosyal medya sayfası tarafından paylaşıldı... Ertan Biddacı’nın ailesinin ve sevdiklerinin acısını paylaşıyoruz...)

Bu yazı toplam 1191 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar