Polislik sorular
1996’da sıcak bir Temmuz gecesi evinin önünde kurşunlanarak katledilen Kutlu Adalı’yı anarken cumartesi günü, onun polisle ilgili yazıları düştü aklıma…
Kutlu Adalı polis örgütüyle ilgili çok yazı yazmış, kimi ilişkileri açığa çıkarmış, sorduğu kritik sorularla bazılarını rahatsız etmişti.
Adalet, demokrasi, şeffaflık isteyen polislerdi belli ki Kutlu Adalı’nın teşkilat içindeki haber kaynakları…
Arı kovanına çomak sokarcasına bazı konuları eşeler, üzerine üzerine gider, cevap verilmeyeceğini bilse de bazı soruları sorar, kamuoyunun dikkatini çekerdi.
St. Barnabas’ta yapılan gizli bir operasyonu anlattığı yazısından kısa bir süre sonra, 6 Temmuz 2006 gecesi Kutlu Adalı katledildi.
Adalı sokak ortasında öldürüldüğünde henüz vakit ‘uyku saati’ değildi. Olay anında bazı görgü tanıklarının bir otomobille ilgili ifade verdiği biliniyor.
Başka bilgiler, iddialar da var, ama Kutlu Adalı cinayeti 18 yıldır çözül(e)medi.
**
Cumartesi günkü anma töreninde “Kutlu Adalı bugün yaşıyor olsaydı, son olaylar hakkında neler yazardı acaba” diye düşündüm.
Bir polis subayı evinde ‘amatör işi’ görünen bir yöntemle, av tüfeğiyle vurularak öldürülmüş…
Polis ilk açıklamasından başlayarak sürekli ‘aşk cinayeti’ havası yaratmış…
Olayla ilgili tutuklanan ya da gözaltına alınan, hatta ifadesine başvurulan bazı insanların kimlikleri açıklanmış…
Cinayetle ilgili ilk görevlendirilen ekip başının ‘aileden’ olduğu iddia edilmiş…
Cinayet mahallindeki emarelerin toplanması konusunda itinalı davranılmadığı yönünde ciddi şüpheler oluşmuş…
Sonra cinayeti soruşturmak üzere bir başka polis amirinin görevlendirildiği açıklanmış…
İlk günden itibaren cinayete kurban giden polis subayının ailesi tarafından ‘süpheli’ diye işaret edilen kişinin gözaltına alınmasının geciktirildiği iddia edilmiş…
Gözaltı ve tutukluluk süresince ifade vermemesi için gerekli koşulların yaratıldığı, bu yönde kimi nüfuzlu kişilerin devreye girdiği öne sürülmüş…
Diğer yandan ‘şüpheli’ görülen kişiye tutukluluğu süresince işkence yapıldığı, kötü muamele gördüğü iddiaları meclise kadar iletilmiş…
Meclis komitesinin polis yönetiminden talep ettiği bilgi geciktirilmiş…
Cinayetten neden günler sonra, bir ovada bulunan giysilerdeki kan ve doku izlerinin ‘şüpheli şahısla uyumlu olduğu’ bilgisinin açıklandığı polis basın bülteninde, aynı zamanda zanlının ‘intihar ederek öldüğü’ açıklanmış…
Üstelik doktorunun “intihar edebilir” diye polis müdürünü bizzat uyardığı kayıtlara geçmiş…
Ve 71 yaşındaki by-pass ameliyatlı bir yaşlı insan, tam da DNA sonuçları kendisine açıklanacakken, yanındaki polislere dirsek atıp kendini polis binasının merdiven boşluğuna bırakacak çevikliği göstermiş…
Süratle verilen otopsi raporuyla ölümü ‘düşmeye bağlı nedenler’e bağlanmış…
Ve tecelli edemeyen adaletin geride bıraktığı bir yığın soruyla birlikte en başta hem babalarını, hem dedelerini yitirmiş, inanılmaz bir cinayet trajedisinin göbeğindeki iki çocuk olmak üzere ailelerin hiçbir zaman dinmeyecek acıları kalmış…
**
Yaşıyor olsaydı eğer Kutlu Adalı, sorardı mutlaka yazısında:
“Ya tuz da kokarsa?”