1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Politik Bir Sorun: Kadın Cinayetleri
Politik Bir Sorun: Kadın Cinayetleri

Politik Bir Sorun: Kadın Cinayetleri

Politik Bir Sorun: Kadın Cinayetleri

A+A-

FEMİNİST ATÖLYE
[email protected]


Kıbrıs’ın kuzeyinde kadına yönelik şiddetin politik bir sorun olduğunu daha önce defalarca kez dile getirdik. Son birkaç seneye kadar, mevcut yasalar kadına yönelik şiddeti önlemekten çok uzak ve verimsizdi. Bu bağlamda, FEMA’nın 2011 yılında yürüttüğü imza kampanyası ile İstanbul Sözleşmesi ya da diğer adıyla Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi mecliste kabul edilmiş ve gerekli adımların atılacağı taahhüt edilmişti. Bu bağlamda 2014 yılında reforme edilen Ceza Yasası, 2014 yılı sonunda Polis ve Hastane’de Şiddete Müdahale Birimleri kurulmasını öngören TOCED Yasası ve 2015 yılında Koruma Emri ve Adli Yardım hususlarını düzenleyen Aile Yasası çıkmış olmasına rağmen, bu yasaları yürürlüğe koyması gereken hükümet mensuplarından tık yok!

İçişleri ve çalışma Bakanlığı’nın yayınladığı Şiddet Bildirim Formu(i) verilerine göre 2013-2014 yılında 245 kadın, 2014-2015 yılında 197 kadın olmak üzere son iki yılda toplam 442 kadının aile içinde şiddete uğradığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, polise bildirimde bulunan kadınların tümünün fiziksel şiddete (darp) maruz kaldığı da raporda yer alıyor. Şiddete uğrayan kadınların yalnızca %10’nun bildirimde bulunduğunu göz önüne aldığımızda ülkedeki erkek şiddetine maruz kalan kadınların sayısının hiç de az olmadığını görüyoruz. Son olarak geçen hafta Güzelyurt’ta kocası tarafından katledilen Nejla Mağracı cinayeti, ülkedeki kadına yönelik şiddetin boyutlarını bir kez daha toplumun gözleri önüne serdi.

Son 5 ayda 3 Kadın Erkek Yakınları Tarafından Öldürüldü!

Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde son 5 ayda 3 kadının öldürüldüğünü biliyoruz. Bu oran, nüfusu az bir toplum için ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Medyada ‘kıskançlık’, ‘öfke’, ‘bir anlık hiddet’ gibi oldukça eril bir dil üzerinden ele alınan bu cinayetler, adli bir vakadan çok politik bir sorundur. Politik bir sorundur diyoruz çünkü hükümet gerekli önlemleri alma konusunda oldukça isteksiz davranmakta ve gerekli mekanizmaların kurulmasını geciktirmektedir. Bu bağlamda, geçen sene yürürlüğü giren TOCED yasası dâhilinde kurulması gereken şiddeti önleme ve danışma merkezleri, şiddete müdahale birimleri, telefonla yardım hattı, sığınma evi gibi kadına yönelik şiddeti önlemede önemli yere sahip olan mekanizmaların bir an önce faaliyete geçmesi için yetkilileri göreve davet ediyoruz. Aksi halde, kendileri de en az bu cinayetleri işleyenler kadar kadınların öldürülmesinde sorumludurlar!

(i)https://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/35/news/176899/PageName/KIBRIS_HABERLERI

 

-----------------------------------------------------------------------------------------

Müntüfiye Aba:
“Muzlusu, çileklisi, portakallısı zanneden da meyve salatasıdır mübarekler”

Dün biraccık camları sileyim dedim, elim ayağım gurudu, peksemet oldu anacığım. Bir ağrı, bir sızı omuzlarımda, mahvetti beni. Gideyim eczaneye alayım o kas gevşeticilerden dedim da, akşama Osman dayınız sürsün omuccuklarıma. Köylüynan selamlaşa sohbetleşe yanaşdım eczaneye ki, bakdım bizim abuzambak Münür’ün garısı Huriş iki gözü iki çeşme eczaneden çıkar.

-Hayırdır Hurişim, noldun? Ağlamaktan garavolli oldu gözlerin, tamamsın?
-Hiç tamam değilim Müntüfiye aba, usandım bu gocamın bencilliğinden.
-Naptı gene abuzambak Münür?
-Daha napsın, onun yüzünden perişan olurum hastane, eczane köşelerinde. Töbeler olsun, utanırım da söyleyim.
-Söyle gızım utanma. Ben senin anan sayılırım. Ne utanacan benden.
-Yahu Müntüfiye aba, 8 senedir evliyik. Afeden bir defa prezervatif gullanmayı gabul etmedi. Yokmuş gendi prezervatif sevmez, yok efendim onu dakarsa zevk alamaz, yok efendim neymiş öyle plastikten kakuleta geçiremez…
-Hade yahu, tek gıymatlı guş onun guşuymuş?
-Ne bileyim ben da… İlk başlarda doğum kontrol hapı gullanırıdım. Kilo aldırdı bana haplar. Şişdim davul oldum. Söylenirdi başımda “kalçaların değirmen daşı oldu” diye. Sanki da mecburum manken gibi olayım. Moralim bozulurdu. Hapları bıraktım ben da. Dedim genne “gullan lütfen o guduz prezervatifi”. Nuh dedi peygamber demedi. Gendiymiş zamanlamasını eyi ayarlarmış da geri çekilirmiş da…. Ma neyi??? Şampanya patladığında kapağın nere uçacağını ayarlayabilin? 23 yaşında ansızın anne oldum, Nerimancığı doğurdum.
- Bu geri çekilme işi hiç tamam değil Huriş, hem çeşmenin fısgınlama riski çok, hem da heybelide mehtapta gezerken adamın denize atlaması gibi bir şey. Bir tek gendi keyfini düşünür, sanki da sen keyif istemen
-E sor bakayım zaten onun bu halleri yüzünden ben hiç Himalaya dağlarına gidebildim mi? Elalem Everest doruklarında gezer, ben daha Beşparmak’ları bile görmedim. Habire bir endişe, habire bir gebe galma gorkusu. Aha iki gişi yaparık o işi, neçin derdini bir tek ben çekerim? Bu gorkudan bu sefer başladım takvim dutmaya. E ama bu kafa da yorulur ya. Dairede çalış, dön gel marketten geç, alışveriş yap, yemek yap, ortalığı toparla, çamaşır gur, ütü yap. Haçana bir? Kafa mı galır takvim yapraklarıynan uğraşmaya. Daha Nerimancık 1 yaşındayken Oğuzcuğa gebe galdım bu sefer da.
-E da gene akıl goymadı azgın teke? Hâlbuki her çeşidini yaptılar bu guduzların. Biz Osman dayınnan bayılırdık deneylim her çeşidini. Muzlusu, çileklisi, portakallısı zanneden da meyve salatasıdır mübarekler. Hele şimdi tırtıklısı, tırtıksızı, allısı pullusunu da yaptılar. Biraz daha floresan lambalısını çıkaracaklar. Da seninki bir tane seçip beğenemedi?
- Beğenemedi efendim. Mecbur etti beni diyafram gullanayım. Onu da gullanmak golay değil. 5 dakika zevk yapacayık diye 24 saat gayle çekecem ben. Hem diyaframı gullanırken da ufacık bir hata yaptın, gene gebe galın. Zaten galdım da. Çocuklar güçük, masraflar büyük. Nasıl başa çıkacayık? Gittim kürtaj oldum. Yani gadınık diye bu sıkıntıyı yaşamak zorundayık Müntüfiye aba?
- Değilik gızım, değilik da işte bazı adamlar senin gocan gibi guru kafalı çıkar. Bir türlü anlamaz niçin prezervatif gullanması gerektiğini. Belki söylesen da bir doktor dese genne “prezervatif gullan” diye. Hade seni dinnemez, doktoru da dinnemez?
- Kürtaj yaptığım klinikteki doktorlar da hemşireler da söylediler. “Prezervatif hem iyi bir doğum kontrol yöntemidir hem da hastalık ve bakterilere karşı da en etkili korumadır” dediler. Gene basmadı kafası. 7 ay geçdi aradan, gene aynı, gene aynı. Ben da geldim aha eczaneden o “ertesi gün haplarından” aldım. Beytambal galsın artık, ne yapayım başka?
- Amman ha Huriş, sakın ha! Sakın o ertesi gün haplarını gullanma gızım. O haplar doğum kontrol yöntemi değil. Rahmine, yumurtalıklarına çok zarar verebilir. Ben televizyondan duydum, bu hapları gullanmak ilerde kanser, kısırlık ve daha bir sürü sorun yaradırmış. Onun için birçok ülkede çok acil bir durum olmadıkça kullanılması kısıtlanmış. At onları anacığım çöpe, at da yazıktır sana!
- E da napayım ben Müntüfiye aba? Etti beni da artık üstüme tokunsun istemem. Ben böyle bencillik görmedim.
-Haklısın gızım, ağlama hade, bozma asaplarını daha fazla. Grev goy genne. Gey grev gömleğini, aç “Eşitlik yoksa Aşk da yok” pankartını. Sevişme bakayım da görelim o prezervatifi dakar mı dakmaz mı senin abuzambak? Ne yani bunca erkek gullanır da. Onlarınki serçedir da bir seninkinin guşudur bülbül?

--------------------------------------------------------------------------------------------------


MOR KİTAPLIK

İradenin İyimserliği (2000'lerde Türkiye'de Kadınlar)

21. Yüzyıl için "kadınların yüzyılı" dendi, bunun bazı haklı sebepleri de vardı; ama kadınlık tecrübesinin önemli kısmı hâlâ görünmüyor, sayılmıyor, temsil edilmiyor. Evet, kadınlar daha çok görünüyorlar, onlar hakkında daha çok konuşuluyor ama hangi hikâyeler içinde? Kadınlar kendi hikâyelerini ne kadar anlatabiliyorlar? Belki şöyle sormak daha doğru olur: Kadınlar kendi hikâyelerini ne kadar yaratabiliyorlar? Çünkü bilirsiniz, temsilin bir güçlüğü, hep önceden anlatılmış bir hikâyeye düşmesidir; onun için temsil ile rol birbirine karışır pek çok zaman, kendinizi yazılmış bir piyeste figüran buluvermeniz işten değildir. İçine itilip durduğumuz hikâyelere düşmemek için ihtiyacımız olan şey, iradenin iyimserliği; kendi hikâyelerimizi yaratma iradesi. 2015 yılında Ayizi Yayınları’ndan çıkan İradenin İyimserliği, feminist yazar Aksu Bora’nın önemli eserleri arasında.

 

--------------------------------------------------------------------------

MALUMAT-I NİSVAN

Danimarka’da  15 yaş üstü çalışan nüfus içerisinde,

• Tam zamanlı işlerde istihdam edilenlerin %47.5’i kadın iken, % 52.5’i erkek
• Kadınlar ayda 2769 Euro kazanırken bu miktar erkeklerde 3461 Euro.
• 15-74 yaş arası nüfusta yüksek öğrenim oranı kadınlarda %28.6 iken, erkeklerde % 24.4.
• Her gün yemek pişirme ve ev işlerine en az 1 saat ayıran çalışanlar içerisinde kadınlar % 75.7, erkekler %43.5.
• Her 2 günde bir ev dışında yapılan spor, kültür ve eğlence aktivitelerine çalışan kadınların sadece %16.2’si katılırken, bu oran erkeklerde %19.8.
• Kabinedeki kadın oranı %47, erkek oranı %53.
• Parlamentodaki kadın oranı %38, erkek oranı %62.
• Bölgesel kurullar/belediyelerde kadın temsili  %34, erkek temsili %66.

-------------------------------------------------------------

CADI SÜPÜRGESİ

%1’in üzerinde kükürt ihtiva ettiği bilinen fuel oil’i bile bile ülkeye sokan AKSA’yı da, bu şirkete ‘son kez’ izin veren yetkilileri de, süpürmek istiyoruz.

Bu haber toplam 1664 defa okunmuştur
Gaile 353. Sayısı

Gaile 353. Sayısı