1. YAZARLAR

  2. İbrahim Özejder

  3. Popüler Kültür Merceğinden Türkan Kürşad
İbrahim Özejder

İbrahim Özejder

Popüler Kültür Merceğinden Türkan Kürşad

A+A-

 

• Bir popüler kültür ürünü, toplumsal ifade aracına dönüşebilir, Türkan gibi.

• Türkan, medyada çok geçerli popüler alçalmalara prim vermeden, popüler bir yarışma standartlarını çok aşan, kaliteli bir duruş göstermiştir.


Kıbrıs’ın kuzeyinde uzun zamandır bu kadar ilgi, heyecan ve tartışma yaratan bir konu olmamıştı. Türkan Kürşad’ın “O Türkiye”deki performansı bizi sevindirdi, üzdü, birleştirdi, böldü, çatıştırdı ve kısa süreli bir fırtına gibi geçip gitti.

Bu arada Kıbrıslı Türklerin politik ve toplumsal varlığına duyarlılık gösteren bazı yorumlar kafamızı karıştırdı. Buna göre, O Ses Türkiye bir para tuzağı ve biz Türkan’a destek vereceğiz diye Acun’u zengin ediyoruz. Ya da varlığımızı küçük bir kızın, pespaye bir müzik yarışmasını kazanmasıyla ispat edecek kadar aşağılık bir toplum muyuz?

Türkan olayıyla ilgili siyasal içerikli değerlendirmeler ne kadar ileriye götürülebilir? Türkan’a gösterilen ilginin ciddi siyasi ve ideolojik sonuçları var diye cidden kaygılanmalı mıyız?

Bu ve benzeri sorulara daha net yanıtlar verebilmek, konuyu ancak popüler kültür ve toplumsal kimlik kavramları ile birlikte değerlendirmekle mümkündür.

Popüler kültür her yerde

Popüler kültür hayatımızı kuşatmış durumda. Televizyonda, cep telefonlarında, bilgisayarda, evde, café-restorantlarda karşımıza en çok popüler kültür çıkıyor. Diziler, filmler, klipler, müzikler, yarışmalar, stand up, evlilik, spor programları v.s. Hatta haber bültenlerini bile bize “dizi tadında” izlettiriyorlar.

Popüler kültür kısaca, mümkün olan en çok izlenme ve en çok satışı hedefleyen ve buna göre biçimlendirilen kültür ürünlerini tanımlar. Bunun için ortak payda aranıyor, standartlar aşağıya çekiliyor. Popüler kültür ürünlerini herkes üretebilir ama bugün esas olarak devasa kültür endüstrisi tarafından üretilip, medya aracılığı ile tüketime sunuluyor. Diziler, yarışma programları falan sadece kendilerini değil, (reklam, gizli reklam, ürün yerleştirme gibi aracılarla) tüm tüketim mallarını da satışa sunuyorlar.

Küresel kapitalizmin “daha çok üretim, daha çok satış, daha çok kar” dürtüsü medyasız ve tabii ki popüler kültürsüz gerçekleşemez. Dizilerin, yarışmaların giderek daha fazla karşımıza çıkmasının esas sebebi budur. Yoksa bizim onları çok sevdiğimizden değil.

Popüler kültürün esas dürtüsünün ticari kaygılar olduğunu saptamakla beraber, egemen ideoloji ve politikanın rıza sağlayıcısı veya olumlayıcısı olduğunu da vurgulamak lazım.  Küresel kapitalizmin dünya çapında sebep olduğu çevre katliamı, savaşlar, göçler, sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık gibi günahlarını düşününce, bu günahları örtbas etmeye çalışan popüler kültüre olumlu bir anlam yüklemek elbette mümkün değil.

Peki neden popüler kültürü bayıla bayıla izliyoruz? Çünkü eğlence ihtiyacımızı gideriyor. Evet, ihtiyaçtan çok fazlasıyla gideriyor ama günlük hayatımızda, yakın gelecekte popüler kültür türü eğlenceden tamamıyla uzak durmanın mümkün olacağını düşünmek pek mantıklı görünmüyor.

Karşı çıkış olarak popüler kültür

Popüler kültürün bir de öteki yüzü var. Kültür endüstrisi popüler içerikler üretirken ne kadar ticari kaygılar güderse gütsün, toplumsal dinamikler bir popüler ürününe farklı anlamlar yükleyebilir. Bir şarkı protest bir araca dönüşebilir, bir direniş sembolü olabilir. Fassbinder’in unutulmaz Lili Marlen filmini hatırlayalım; Nazi propagandası olarak Alman askerlerin moralini yükseltmek amacıyla radyodan çalınan Lili Marlen şarkısı, cephede hem Alman hem de karşıdaki düşman askerlerin ayni anda söyledikleri bir anti-savaş şarkısına dönüşmüştü.

Toplumsal varlığı ispat

O ses Türkiye adlı popüler televizyon yarışmasında Türkan Kürşad’a Kıbrıs’tan gösterilen yoğun ilginin müzik ötesi anlamlar taşımasını, toplumsal bir tepkiyi yansıtmasını, popüler kültürün bu ikinci boyutuyla açıklayabiliriz. Küçük (veya uzak, güçsüz, problemli, yeni) bir toplum, bir müzik, bir spor, bir kültür yarışmasına rüşdünü, kimliğini, varlığını ispat aracı olarak yaklaşabilir, ilgi, bir toplumsal kampanyaya dönüşebilir.

Bu evrenseldir, modern toplumlarda da rastlanır. Mesela Danimarka’ya bağlı Faroe Adaları’ndan bir temsilci, “O ses”in Almanya versiyonunda finalde yarışsa, Adalar halkı geçen hafta bizim burada yaptığımız gibi programı sms yağmuruna tutardı. Benzer örnekleri her yıl Eurovision Şarkı Yarışması’nda görüyoruz.

Faroe Adaları’ndan farkımız

Ancak, Türkan’a yüklediğimiz anlamın bazı “yerel” ve“özel” sebepleri de bulunuyor. Kıbrıslı Türkler olarak politik, toplumsal ve kültürel belirsizliklerle boğuşuyoruz. Faroe Adaları gibi net bir statümüz ve kimliğimiz yok. Sağa sola çekiştiriliyoruz; statü ve kimliğimiz konusunda üzerimizde iç ve dış baskılar hissediyoruz. Bizi insandan, toplumdan, devletten saymıyorlar. Yolda sokakta, iş yerinde, medyada, siyasette her yerde aşağılanıyoruz.

İşte bu ruh haliyle Türkan’ı, kendimizi ispat için bir fırsat olarak görüyoruz. Bir popüler yarışmayı siyasi arenaya çeviriyoruz. Bu noktada aşırıya kaçılmasını, bir toplum eleştirisi olarak kaydedelim ama “lanet olsun böyle topluma” diye de fazla abartmayalım, karamsar, nihilist bir konuma gelmeyelim. Çünkü benzeri tezahürler bütün dünyada yaşanıyor.

“O ses” popüler de sosyal medya değil mi?

Aşırıya kaçıldığı eleştirisi yapılsa da, Kıbrıslı Türklerin popüler bir medya ürününde Türkan’a ilgisini doğru okumak gerekir. İlgi gösteren insanları sosyal medyada, “başka işleri yok, Acun gibi paragözün, karagöz bir popüler kültür yarışmasının esiri oldular” gibi ucuz bir değerlendirmeyle suçlayanlar unutmasın ki, bu yorumları yaptıkları sosyal medya da küresel kapitalizmin pazarlama araçlarından biridir, popüler kültürün taşıyıcısıdır ve içeriğinin büyük çoğunluğu, ticari mesajlarla yüklüdür. Temel amacı ticari olan bir mecrada nasıl ki kendileri, siyasi yorumlarıyla bir karşı çıkış gösterebiliyorlar, nasıl ki insanlar gittikleri barlarda popüler şarkılara protest bir anlam yüklüyorlarsa, TV’lerdeki popüler ürünlerin de bir toplumsal tepki aracına dönüşebileceğini kabul etmelidirler. Popüler kültürü reddedilecekse, sadece yarışmalar değil, şarkılar da sosyal medya da toptan reddedilmelidir.

Bu arada Türkan

Türkan üzerinden bu kadar laf söylemek ama Türkan’dan bahsetmemek haksızlık olurdu. Bu yarışma sürecinden Türkan’ın, bütün tartışmaların ötesinde, takdir edilecek derecede bir kalite, saygınlık sembolü olarak geçtiğini teslim etmek gerekir. Ona bir toplum temsilcisi gibi ağır bir sorumluluk yükleyemeyiz. Ama bir birey olarak, sesiyle, sadeliğiyle, samimiyetiyle Türkan, medyada çok geçerli popüler alçalmalara prim vermeden, popüler bir yarışma standartlarını çok aşan, kaliteli bir duruş göstermiştir.

Ona ve destekçilerine tebrikler.

Bu yazı toplam 2645 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar