1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. PRIME FOUR fotoğrafçıları…
PRIME FOUR fotoğrafçıları…

PRIME FOUR fotoğrafçıları…

Profesyonel fotoğrafçılıkta kendini kanıtlayan dört isim, Yıltan Taşçı, Mustafa Evirgen, Ceyhan Özyıldız ve Mustafa Müezzinoğlu…

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Profesyonel fotoğrafçılıkta kendini kanıtlayan dört isim, Yıltan Taşçı, Mustafa Evirgen, Ceyhan Özyıldız ve Mustafa Müezzinoğlu… Şimdi ise bu dört isim bir araya gelerek çok daha büyük işlere imza atmak için birlikte çalışıyor. Kıbrıs Türk Fotoğrafçılığının belgesel anlamdaki eksikliklerini fark etmelerinin ardından, ortak çalışma süreçlerini ve fotoğrafçılık sanatındaki farklı ilgi alanlarını nasıl bütüne dönüştürdüklerini anlatan Prime Four üyeleri, yakında Gurbetler konusunda bir sergi açmaya ve bir kitap yayımlamaya hazırlanıyor.            

HERKESİN BİR HİKÂYESİ VAR

Hayatta herkesin bir hikâyesi vardır ya elbette onların da fotoğrafa başlama hikâyeleri birbirinden çok farklı ancak ortak noktaları fotoğrafçılık sanatına olan tutkuları… 

Ceyhan Özyıldız: Halkın Sesi gazetesinde kültür sanat yazıları yazarken internetten bulduğum fotoğraflara öyküler yazıyordum. Fotoğrafçıları bulur, arar telif haklarını alırdım. Yazılarımı kitap yapmaya karar verdiğimde ise neden öykülerimiz fotoğrafı da bana ait olmasın dedim ve 2004 yılında böylece ciddi olarak fotoğrafçılığa el attım.

Yıltan Taşçı: Yediler’de Zafer Matbaası’nda çalışırken ilk kez, 1969 yılında, on iki yaşıma geldiğimde fotoğraf makinası gördüm. Çocukluğum savaş yıllarında, gettolarda geçmişti zaten, makineyi nerede görebilirdim ki! Hemen ailemden bir makine istedim ama o yıllarda bu mümkün değildi. Ancak 1971 yılına geldiğimizde bir makinem oldu. Tabii sanatsal nitelikli, artistik fotoğraflar çekmeye 2008 yılında, Teyfik İleri’nin yönlendirmesiyle başladım.

Mustafa Evirgen: Ortaokul yıllarımda, yurt dışında yaşayan bizim köye ziyarete gelen bir tanıdığımızdan babam bana bir kompakt fotoğraf makinesi almıştı. Onunla fotoğraf çekmeye başladım. Zamanla bana yetmedi. Başka bir makine daha aldım. Son olarak 2008 yılında ise sigarayı bıraktım ve bir yıllık sigara paramla dijital bir makine ve iki de lens aldım.  

Mustafa Müezzinoğlu: Dayım 1996 yılında bana filmli bir makine vermişti. Eski bir makineydi, daha sonra ben kendime Yashika bir makine aldım. Üniversitede İstanbul’da okurken fotoğraf tutkumu ilerlettim.

PRIME FOUR NASIL OLUŞTU!

Fotoğrafa gönül veren bu dört isim, bireysel hikâyelerinin ardından bir araya gelme süreçlerini de bizimle paylaştı.  

Yıltan Taşçı: Bir bakıma tesadüf sonucu bir araya geldik. 2014 yılının sonunda değerli şairimiz Mehmet Kansu haiku tarzı şiirlerinden oluşan bir kitap hazırlamıştı. Ceyhan ve benden bu şiirleri için fotoğraf istedi. Ben de başka fotoğrafçı arkadaşlarımızı da projeye dahil etme önerisinde bulundum. Böylece ‘Altı Mevsim Geçti’ kitabı için örtüşen fotoğraflarımızı verdik. Başar Taşçı da bizimleydi. Proje tamamlandıktan sonra güzel bir uyum oluştu aramızda. Neden bir fotoğraf grubu oluşturmayalım diye düşündük. Ancak Başak’ın farklı fotoğraf grupları vardı, o nedenle o bizimle devam etmedi ve dört kişi olarak, bizler bir araya geldik.

Prime kelimesi İngilizce’de olgunluk çağı, en önemli, en iyi ve esas anlamlarına karşılık gelen bir kelime… Prime Four ismini gruba ilk yakıştıran Mustafa Evirgen, bu ismi nasıl bulduğunu anlatıyor. O günleri anarak gülüyorlar.  

Mustafa Evirgen: O günlerde kendimize ne isim verelim diye düşünmeye başladık. Fotoğrafçılıkta prime lens dediğimiz bir lens grubu vardır. Bunlar sabit odaklı kaliteli lenslerdir. Bu lenslerden esinlenerek prime ismini alalım diye düşündüm. Ayrıca ‘prime’ kelimesinin İngilizce karşılıklarıyla da ismimiz daha bir anlam kazandı.

Yıltan Taşçı: İsmimize karar verdikten sonra da biz ortak proje üreteceğiz diyerek, belli bir konuda çalışmaya, projeler üretmeye ve belgesel fotoğraflar çekmeye karar verdik.

YARIŞMA FOTOĞRAFÇILIĞINA DÖNMÜŞ FOTOĞRAFÇILIK   

Tam da bu noktada Prime Four olarak neden belgesel fotoğrafçılığa yöneldiklerini öğrenmek istiyorum.

Mustafa Müezzinoğlu: Fotoğraf, yapısı itibarıyla çekildikten hemen sonra belge niteliği taşır. Fotoğraf kurgu dahi olsa anın dondurulmuş halidir. Sonrası için de belge niteliğindedir. Seçtiğimiz konulardan ilki Kıbrıs’taki Gurbetler. Sayı olarak gittikçe azalan bir topluluktan bahsediyoruz ve belgesel fotoğraf için biçilmiş kaftandır. Sonraki dönemlere hem kendileri hem de Kıbrıs Türk toplumu için belgesel bir nitelik taşıdığı da aşikârdır.

Ceyhan Özyıldız: Aslında şunu da eklemeliyim ki sadece belgesel tarzda projelerimiz yok. Kavramsal ve artistik anlamda da projelerimiz var. Ortak düşüncemiz Kıbrıs Türk fotoğrafının belgesel anlamda büyük eksiklikleri olduğu yönünde. Henüz işlenmeyen çok konu var. Son birkaç yıldır, birkaç fotoğrafçı belgesel denilebilecek çalışmalara başladı. Belgesel fotoğrafçılık Kıbrıs Türk fotoğrafçılığı için çok yeni bir alan. Hepimiz Kıbrıs Türk fotoğrafçılığının belgeye ve araştırmaya ihtiyaç duyduğu kanısındayız. Bu noktada çok açığımız var. Kıbrıs Türk fotoğrafçılığı yarışma fotoğrafçılığına dönmüş durumdadır. ‘Prime Four’ bunu yıkmak ve farklı bir yol çizmek için bir araya geldi. Bunu hem belgesel hem de artistik anlamda söylüyorum.

GURBETLER TEMALI SERGİ VE KİTAP

Prime Four fotoğrafçılarıyla Gurbetler konusunda çalışma fikrinin nasıl doğduğunu konuşurken, Yıltan Taşçı bana İsmail Gökçe’yi hatırlatıyor. Profesyonel fotoğrafçılık konusunda hayli yol alan arkadaşım İsmail Gökçe Gurbetler konusuna ilk hayat veren isim… Hatta dergi için onunla da röportaj yapmıştık ve bu konudaki çalışmalarını bizimle paylaşmıştı. 

Yıltan Taşçı: Gurbetler konusunda daha önce yapılan çalışmalar var, İsmail Gökçe bu konuda çalışmıştı.  Ama sanat zaten böyledir, bir bayrak yarışıdır. Siz bir yere taşırsınız, bir başkası devam ettirir. Biz bu konuyu ileriye taşımak, daha geniş bir boyutta çalışmak, sergisiyle birlikte kitabının yapılmasını, bu kitabın İngilizce dilinde de yayımlanmasını hedefliyoruz. İngilizce olması çok önemli çünkü evrensel bir konu ve biz bu konuda çok ciddi çalışıyoruz. Amacımız çok nitelikli fotoğraflarla Gurbetler temasıyla dünyadaki pek çok sergiye de katılmak. Böyle bir konuda nitelikli bir sonuca varırsak, önümüze pek çok kapının açılacağını düşünüyoruz.

Ceyhan Özyıldız: Biz oturup düşündük ve dedik ki bu ülkenin hangi alanda bir araştırmaya ihtiyacı var. Neleri işleyebiliriz... Hatta bundan sonrası için de projelerimizi belirledik. Çalışmamıza Gurbetler konusuyla başlamaya karar verdik ve bu konuyu çok araştırdık. Halen araştırıyoruz. Gurbetler kültürel özelliklerini yitiriyor, göçebelikleri yerleşik hayata dönüşüyor. Dilleri ve geçmişleri unutulmak üzere. Sayı olarak da çok azaldılar. Biz de bunu yapmak için aslında geç kaldık ama daha da geç kalmadan Gurbetler konusunda çalışmak istedik.

GURBET ARAYIŞI

Benim bildiğim ve Ali Dayıoğlu’nun Kıbrıs’ın Ötekileri kitabından da edindiğim bilgilere göre özellikle Ada’nın güneyine göç eden önemli bir Gurbet nüfusu söz konusu… Elbette onları da yok saymamak gerek.    

Mustafa Evirgen: Şu ana kadar sadece kuzeydeki Gurbetlere ulaştık. Mağusa, İskele ve Güzelyurt tamamlandı. Güneyde yaşayan Gurbetlerin de araştırmasını yapıyoruz. İzlerini sürüyoruz. Larnaka ve Bafta da var. İlk ziyaretimiz Limasol şehrine olacak. İngiltere’ye giden de çok oldu. Aslında tüm dünyada Gurbetler var. Barakalarda yaşarlar.

Mustafa Müezzinoğlu: Zaten yapıları itibarıyla, anatomik olarak Hintli tipine yakındırlar. Kendi aralarında konuştukları dillerinde de birçok Hintçe kelime var. Hindistan’dan dört beş kola ayrıldılar. Aralarında Balkanlara, Türkiye’ye yerleşenler ve Türkiye üzerinden Kıbrıs’a gelenler oldu.

FARKLI İLGİ ALANLARI

Seçilen bir konu üzerinde nasıl çalıştıklarını da anlatan Prime Four üyeleri, bazen fotoğraf çekerken, içinde bulundukları duruma kendilerinin bile güldüklerini söylüyorlar. Çok komik bir anılarını bana özel anlattıktan sonra sorumu yanıtlıyorlar.     

Mustafa Evirgen: Çoğunlukla birlikte çalışmaya özen gösteriyoruz. Ancak tek başımıza çektiğimiz veya hepimizin gidemediği aramızdan birkaç kişinin katıldığı çalışmalarımız da oluyor. Birlikte çalıştığımızda bazen ortaya benzer fotoğraflar çıkar. Amacımız her zaman aramızdan en iyisini seçmektir. 

Ceyhan Özyıldız: Bizim her birimizin aslında fotoğrafçılıktaki ilgi alanlarımız, özellikle tür olarak, farklıdır. Ben detay çekmeyi severim. Fotoğraf çekerken de detaylar odaklanırım. Mustafalar ise portreye yoğunlaşır. Yıltan biraz daha belgeselci olduğu için gittiğimiz kişilerin yaşayışlarına yönelir. Böylece de ortaya çok farklı fotoğraflar çıkıyor.    

 

Bu haber toplam 3002 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 305 Sayısı

Adres Kıbrıs 305 Sayısı