Prof. Dr. Ceyhun Dalkan: “Kamusal sağlık bir şirkete devredilebilecek”
Türkiye ile imzalanan “Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında İşbirliği Anlaşması”nı “teslimiyetçi” diye tanımlayan Tabipler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ceyhun Dalkan, anlaşmanın kamusal sağlığın bir şirkete devredilmesinin yolunu açtığına işaret etti.
Ödül AŞIK ÜLKER
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ceyhun Dalkan, Türkiye ile imzalanan “Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında İşbirliği Anlaşması”nı Yenidüzen’e değerlendirdi ve “bu kadar teslimiyetçi, ada gerçeklerine ters” protokollerden sağlık sisteminin olumsuz etkilenebileceğini söyledi.
“Sessiz durmak çok mümkün değil” diyen Prof. Dr. Dalkan, adanın kuzeyinde adalı bir sağlık sistemi kurmak gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Dalkan, “Bizim gerçeklerimizle, Türkiye’nin gerçekleri farklıdır. Bu anlaşmada abi-kardeş ilişkisi gibi bir durum var. Konuşup anlaşmak, eşitlerin muhataplığı değil, oradaki sistemin buraya empoze edilmesi gibi bir durum söz konusu...” diye konuştu.
Prof. Dr. Ceyhun Dalkan, güçlü kamusal sağlık hizmetinin önemine vurgu yaparak, kamu ile özelin birbirinin rakibi olmadığını, özelle kamunun birlikte çalışabildiği bir sistem kurmak gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Dalkan, Sağlık Bakanı’nın sadece kamunun bakanı olmadığının, ülkedeki tüm sağlık sistemini düzenlemekten sorumlu olduğunun altını çizdi.
“Oldu bittiye getirildi”
Soru: 20 Aralık 2022 tarihinde imzalanan “Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında İşbirliği Anlaşması”yla ilgili tartışmalar devam ediyor. KTTB olarak anlaşmayı basından öğrendiğinizi, bilginize getirilmediğini, görüşünüzün alınmadığını söylediniz. Meclis komitesinde görüşlerinizi dile getirdiniz. Ne gibi değişiklik talepleriniz oldu?
Prof. Dr. Dalkan: Anlaşma komiteden geçti ancak değişiklik yapma ihtimali olmadığı söylendi, oldu bittiye getirildi. Bizim çok hassas olduğumuz birkaç nokta vardı, örneğin Türkiye’den Kıbrıs’a hekim getirtilip çalıştırılması konusu… Bu çok spesifik, KTTB Yasası’nın by-pass edileceği bir konudur. Anlaşmanın amaçlar kısmına, KTTB Yasası’na bağlı kalınacağı noktasında bir madde koyabildik. Hukuki bağlayıcılığının ne olacağı konusunda hala şüphelerimiz var. Yurtdışından hekim getirilmesinin uluslararası bir anlaşmayla düzenlenmesi tehlikelidir çünkü kanunlar hiyerarşisinde uluslararası anlaşma yasalardan üstte kabul edilir. Sağlık Bakanı ile görüştüğümüzde de bize anlaşmanın geçeceğini, değişiklik yapmayacağını söyledi. Yapılması gereken, bizim sağlık sistemindeki sorunlarımıza çözüm üretebilecek işlevsel yeni bir protokol olmalıdır. Bunun oluşması için birlikte çalışmaya her zaman hazır olduğumuzu belirttik.
“Alternatif tıpa kesinlikle sıcak bakmıyoruz”
Soru: Anlaşmada “geleneksel ve tamamlayıcı tıp” alanında yasal düzenleme yapılması da öngörülüyor. KTTB olarak bu konudaki endişeniz nedir?
Prof. Dr. Dalkan: KTTB olarak, bu devirde, bilimsel olmadığı için alternatif tıbba sıcak bakmıyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye’de siyasi olarak desteklendiği için, modern tıbba alternatif gibi gösterilip “alternatif tıp” ciddi olarak desteklenmektedir. Ama biz, ülkemizde alternatif tıp olayına kesinlikle sıcak bakmıyoruz. Bu, bizim yasamıza da aykırıdır. Bilimsel verilerle kanıtlanmamış olduğu ve modern tıpta tedavilerin alternatifinin yine modern tıpta aranması gerektiği için alternatif tıp bilimsel değildir. Bazı üyelerimiz alternatif tıp uygulamalarıyla ilgili sertifikalarını bize gönderdiklerinde, bunun uygun olmayacağını, yaptıkları tedavide karşılaşacakları olası komplikasyonların malpraktis olacağını açıkça bildiriyoruz.
“Kopyala yapıştır”
Soru: Anlaşmada tıbbi atık kontrolü, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele, organ, doku, hücre, kök hücre, kemik iliği nakli ve kan transfüzyonu gibi konularda düzenlemelerin yapılacağı yazılmış. Halihazırda yasal mevzuat varken, yeni bir mevzuat düzenlemesiyle ne amaçlanıyor?
Prof. Dr. Dalkan: Bu konuyu Sağlık Bakanlığı’na sorduğumuzda, o maddelerin uygulanmayacağı, sadece kopyala yapıştırla oraya yerleştirildiği söylendi, bu cevabın çok ikna edici olduğunu düşünmüyoruz. Bu protokol, uluslararası bir anlaşma niteliğinde olduğu için, yasaların da üzerinde olacak. Ne yapmaya çalışacakları konusunda bizim de bilgimiz yok. Yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Soru: Anlaşmada, TC Sağlık Bakanlığı’nın bazı yükümlülüklerini Uluslararası Sağlık Hizmetleri AŞ’ye (USHAŞ) delege edebileceği yazılmış. İhtiyaç duyulan ilaç, tıbbi cihaz gibi ürünlerin de, öncelikli olarak USHAŞ vasıtasıyla temin edileceği belirtiliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Dalkan: En büyük sorun, bunların ihalesiz yapılacak olması. İlaç sıkıntısı global bir sıkıntıdır, genel anlamda ilacı nereden buluyorsanız alabilmeniz gerekirken, biz tek bir kanala yönelerek sağlayabileceğimiz ilacı kısıtlıyoruz. Devlet tarafından yapılacak olan malzeme alım işlemlerinde, herhangi bir şirkete öncelik tanınacak olmasının uluslararası bir anlaşmada yer almasının hukuka uygunluğu da tartışılmalı. Açık, şeffaf ve herkese açık ihaleler ile alım yapılmasının hem daha fazla ürüne erişimi sağlayacağı, hem de fiyatta rekabetle daha ucuza alımı mümkün kalınacağı açıktır.
“Şehir hastanesi özelleştirme demektir”
Soru: Bu anlaşmayla kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesinin amaçlandığı da söyleniyor. Siz bu tür anlaşmalarla ve USHAŞ ile sağlık sisteminin iyiye gideceğini düşünüyor musunuz?
Prof. Dr. Dalkan: USHAŞ’ın esas amacının Türkiye’ye sağlık turizmi yapmak olduğunu düşünürsek, bu anlaşmayla da amaç bizim sağlık sistemimizi güçlendirmek değildir. Türkiye’de de kamusal sağlık hizmetleri güçlendirilmemiştir. Türkiye’de neredeyse kamu hastanesi kalmamış, hepsi şehir hastanesine döndürülmüştür, ki onlar da birer özel işletme mantığı ile çalışmaktadır. Neo-liberal politikalar içinde, kamusal sağlığı özelleştirmenin yolu olarak, “kamu-özel ortaklığı” diye bir yol bulunmuştur. Kamu-özel ortaklığı İngiltere’den gelen ve NHS’yi batıran sistemlerden biridir. Bir dönem İngiltere’de, kamu-özel ortaklığında çok büyük ve güçlü olan bir şirket iflas ettikten sonra, sağlık sistemi kaosa sürüklenmiştir. Bizde de şehir hastanesi yaptıklarını ve o şirketin iflas ettiğini düşünsenize... Anlaşma, şehir hastanelerini getirmeye çalıştıkları hissiyatı veriyor. Şehir hastanesi özelleştirme demektir ve ülkenin sağlık yatırımlarının, sağlıkla ilgili bütçesinin uzun yıllar boyunca özel bir şirkete devredilmesi anlamına gelmektedir. O sistemde hasta yoktur, müşteri vardır, hastane yoktur, otel vardır. Bu da, kamusal sağlık hizmetini güçlendirmez. Bu, özelleştirmeye kılıf uydurmaktır. Getirmeye çalıştıkları aile hekimliği sistemi de Türkiye’deki ise, aile hekimlerinin bulunduğu sağlık merkezleri de birer işletme gibi çalışmaktadır. Kamu sağlığını özel işletmelerin eline bırakmasının bir kopyası ülkemizde hayata mı geçirilmek isteniyor? Meclis komitesinde, şehir hastanesi veya benzeri bir sistemin uygulamaya konmayacağını belirten Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu konuyu da açıklayamamıştır. Yine, bu konuda toplumsal fayda için gerekli dik duruşumuzu göstermeye hazır olduğumuzu vurgulamak isterim.
“Anlaşma kamusal sağlık hizmetlerinin bir şirkete devredilmesinin yolunu açıyor”
Soru: İki bakanlık arasında değil de, Sağlık Bakanlığı ile bir şirket arasında anlaşma yapılmış gibi duruyor…
Prof. Dr. Dalkan: Günün sonunda, TC Sağlık Bakanlığı “USHAŞ ile muhatap olun” diyebilir. Kamusal sağlık hizmetini geliştirme açısından Lefkoşa’da yeni bir hastane veya Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’ni ciddi bir renovasyondan geçirme ihtiyacımız var. Ama bu kesinikle şehir hastane modeli olmamalı. Mevcut şartlarda sağlığımızı finanse edemezken, yüksek alımlı, garantili bir şehir hastanesi modeline geçtiğimiz anda, sağlık sistemimiz çöker. O sistem zaten batık olan devlet yapısını iyice batırır. Bu anlaşma kamusal sağlık hizmetlerinin bir şirkete devredilmesinin yolunu açıyor.
“Bizim gerçeklerimizle, Türkiye’nin gerçekleri farklıdır”
Soru: Sağlık sistemimiz nasıl geliştirilmeli?
Prof. Dr. Dalkan: Adanın kuzeyinde sağlığı geliştirmek için hep birlikte çalışmalıyız. Sendikalar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütlerinin hepsi, birlikte sağlıkta adalı bir reform yapmalıyız. Tabii ki Türkiye’nin desteği bizim için gerekli olabilir, tecrübeleri vardır, onlarla istişare edebiliriz ama mutlaka bize öz adalı bir sağlık sistemi kurmalıyız. Türkiye’den gelen bir sistem örnek olabilir, tecrübeleri olabilir, olumlu yanları olabilir ama tamamen onun uygulanması doğru olmaz. Bizim gerçeklerimizle, Türkiye’nin gerçekleri farklıdır. Bu anlaşmada abi-kardeş ilişkisi gibi bir durum var. Konuşup anlaşmak, eşitlerin muhataplığı değil, oradaki sistemin buraya empoze edilmesi gibi bir durum söz konusu...
Güçlü bir kamusal sağlık hizmetine ihtiyacımız var. Güçlü, merkezi bir devlet hastanesi ve ilçelerdeki hastanelerin ivedi şekilde bitirilmesi. İnşaat Mühendisleri Odası’nın hastanelerin depreme dayanıklıklığı konusundaki açıklamaları da önemli, bu konuda da ivedi şekilde organize olunması ve harekete geçilmesi lazım.
“Genel sağlık sigortası sistemini artık tartışmamız gerekir”
Genel sağlık sigortası sistemini de artık tartışmamız gerekir. Bu kapsama kimlerin ve hangi hastanelerin gireceği belirlenmeli. Genel sağlık sigortasının finansmanı konusunda ciddi sıkıntılar var. Onun nedeni de, herkesin sigorta primlerini maaşlarıyla paralel yatırmamış olması, gelirlerinin çoğunun samanaltı edilmiş olması gibi duruyor. Etkin bir vergileme sistemiyle bu finansman sağlanabilir.
Soru: Öz kaynaklarımızı kullanarak kamu hastanelerini modern bir yapıya kavuşturmak ve sağlık sistemimizi geliştirmek mümkün mü?
Prof. Dr. Dalkan: Sizce yapamaz mıyız? Kesinlikle yapabiliriz, neler neler yapıyoruz. Maaşlardan şeffaf şekilde bir kesinti yapılması konusunda halk ikna edilirse, projeler spesifik ve net olarak açıklanırsa sıkıntı olacağını düşünmüyorum. İsrafın da tabi ki durması lazım. Bir yandan kesinti yapılırken, diğer yandan yeni danışmanlar alınmamalı, yurtdışı ziyaretleri azaltılmalı. Güçlü, etkin ve yeterli bir kamu sağlık sistemi için yeni bir Lefkoşa Devlet Hastanesi’ni birlikte yapmamız mümkündür.
“Konuları kapalı odalarda halletmeye çalışıyorlar”
Soru: KTTB olarak çözüm önerileriniz var mı?
Prof. Dr. Dalkan: Protokolle ilgili meclis komitesinde toplantılara gittik, önerilerimizi ve birlikte çalışma arzumuzu ortaya koyduk. Genel sağlık sigortasıyla ilgili çalışma grubumuzun oluşturduğu fikirler var. Onlarla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve genel sağlık sigortasının finansmanından sorumlu Çalışma Bakanlığı’yla birlikte çalışmaya her zaman hazırız. Sağlık Bakanlığı’ndan defalarca randevu talep ettik, bize dönülmedi. Çalışma Bakanlığı da bizimle bu konularda görüşmedi. Uzakta durup, konuları kapalı odalarda halletmeye çalışıyorlar. Kaçırdıkları nokta, eğer politik düşünüyorlarsa, sağlıkta yapılacak bir yenileme, gerçekten işleyen, hekimlerin daha iyi bir yaşam standardına sahip olabileceği, hastaların da yeterli derecede kaliteli sağlık hizmetine erişimlerinin sağlanabileceği bir reformun kendilerine ciddi bir politik getirisi de olacaktır. Bunu yapmak onların da işine gelir ama yapmıyorlar.
“Kamu özelin, özel de kamunun rakibi değildir”
Genel sağlık sigortası, kapsayıcı bir sağlık sistemi mutlaka sağlanmalı ve altyapı da güçlendirilmeli. Kritik nokta, sağlığın özelleştirilmediği, güçlü bir kamusal sağlık hizmeti ve basamak hekimliği kurulması. Kamu özelin, özel de kamunun rakibi değildir.
Aile hekimliği, basamak hekimliği sistemi kurulmalıdır, sağlıkla ilgili yönetimsel sorunlar var, onlar tartışılabilir. Her şey tartışılabilir, ama bunların bizim içimizde tartışıp düzenlemeler yapmamız lazım. Özelle kamunun birlikte çalışabildiği bir sistem kurabiliriz. Güçlü ve etkin bir kamusal sağlık hizmetinin bulunduğu bir sistem şarttır. Sağlık sistemindeki sorunların başında dar gelirli, ekonomik sıkıntılar içindeki insanların kamusal sağlık hizmetine erişimi gelir. Şu anda, gelir düzeyi biraz daha yüksek olan insanlar özelden veya yurtdışından sağlık hizmeti alıyor. Ancak pandemi döneminde, güçlü kamusal sağlık hizmetine herkesin ne kadar ihtiyacı olduğunu gördük. Paralel seyreden kamu ve özel sağlık sistemlerinin entegre edilip, birlikte çalışmanın yolunu hep birlikte bulmamız lazım. Güzel bir dengenin sağlanmasını sağlamalıyız.
“Sağlık Bakanı sadece kamunun sağlık bakanı değil”
Soru: Zaman zaman kamuda ve özel çalışan hekimlerin karşı karşıya geldiklerini görebiliyoruz. Kamu ile özel sektörde çalışan doktorların adil bir ortamda çalıştıklarını söyleyebilir misiniz?
Prof. Dr. Dalkan: Herkesin dezavantajları vardır. Kamu hekimlerinin dezavantajları var, özeldeki hekimlerin de dezavantajları vardır. Sağlık Bakanı sadece kamunun sağlık bakanı değil. Sağlık Bakanı, ülkedeki tüm sağlık sisteminin bakanıdır ve tüm sağlık sistemini düzenlemekten sorumludur, sadece kamunun ya da özelin değil. Sağlık Bakanlığı aslında bizim birlikte çalışmamızı sağlamakla yükümlüdür. Biz birlik olarak, hem özelde, hem de kamudaki hekimlerin çatı meslek örgütü olarak tüm hekimlerin sorunları ile ilgilenmekte, herkese eşit yakınlıkta durmaktayız. Arada çıkan sorunlara ortak çözümler bulmak görevimizdir. Bu ülkede, hem kamuda hem özelde çalışan hekimler ülke sağlık kalitesinin artırılması, sağlık hizmetleri için hayati derecede önemlidir.
“Teslimiyetçi, ada gerçeklerine ters protokollerden sağlık sistemi olumsuz etkilenebilir”
Soru: KTTB sürdürülen politikalara karşı duruş sergilemeye devam edecek mi?
Prof. Dr. Dalkan: KTTB politik konulara girmeli mi, girmemeli mi? Bu aslında çok tartışılır. Amerikan Medical Association politik konulara çok girmez ama onların yaşamsal standartları vardır. Biz Ortadoğu ülkesi olduğumuz için, siyaset her noktada bizim yaşamımızı olumsuz etkiliyor. Kıbrıs sorunu ya da ülkedeki politik gelişmeler hepimizi olduğu gibi sağlığı da etkilemektedir. Mesela bu kadar teslimiyetçi, ada gerçeklerine ters protokollerden sağlık sistemimiz olumsuz etkilenebilir, sessiz durmak çok mümkün değil. Biz tüm hekimlerin çatı örgütü olarak bir siyasi parti değiliz, her siyasi partiye eşit noktada durmaktayız. Her siyasi partiden üyemiz olduğunun bilinciyle, ortaya çıkan sorunlara, politik kararlara olay bazında tepki vermeye devam edeceğiz, geri durma niyetinde değiliz.