Ptoleme Kralı’nın Oğlu Lefcos’un Lefke’si
Ptoleme Kralı’nın Oğlu Lefcos’un Lefke’si
Ersin Kaşif
Günler önce programımıza dahil etiğimiz Lefke gezimizi gerçekleştirdiğimden dolayı, çok mutlu oldum. Araya farklı konuların girmesiyle Lefke’yi yazmam gecikse de, atlayıp geçemeyeceğim değerli insanlar ve saatleri bu haftaya bıraktım. Değerli dostum İsmail Özuçar ile öğle saatlerinde çıktığımız yolculuk, yaklaşık elli dakika sürdü. Yeşilin güzelinden ve muhteşem manzarasıyla sahil şeridinden, zamanı anlayamadık doğrusu. Dr. Nazım Beratlı’nın notlarından okumuştum Lefke tarihini. Ptoleme kralının oğlu Lefcosun’un Lefke’si. Roma döneminin ve Fenike döneminin bakır madenleriyle ünlü Lefke’si. İşte bu madeni yüzeye çıkarmak ve gerekli zembilleri örebilmek için, Mısır’dan getirtilen hurma ağaçları, bugünün Lefkesi’nin sembolu oluvermiş. Yani Dr. Beratlı’nın dediği gibi; Mısırdan getirilen hurma ağaçları, bugün kasabanın silüetini süsleyen hurmaların atalarıymış.
ÜZGÜN LEFKE
Latinlerden sonra Osmanlı zamanı ve Lefke’ye Anadoludan insanlar gelmesiyle hayat sürmüş bu verimli coğrafyada. Büyük bir kasabaydı Lefke. Lefkoşa’da açılan iki medreseden sonra üçüncüsü Lefke’de açılmış. Konaklar, hamamlar, bahçeler derken 1929’da İngiliz dönemi ve 1940’larda nüfüsün ikiye katlanması, unutmadan bir de CMC maden şirketiyle maden, tarım ve ihracat. Geliyoruz 2013’ün Lefke’sine. Fiziksel olarak geçmişin izlerini taşırken, nüfusu hızla azalan, terkedilen üzgün Lefke. Şimdiki sakinlerinin, Lefke’yi terketmemek için sarfettikleri çabaya tanık oluyorum. Lefkeli yorgun ve derdini anlatmaktan yıpranmış, yaşlanmış. Avrupa birliği yardımlarıyla bazı tarihi binalar restore edilmiş, boş sokaklar gülüyor. Lefke’ye girdiğimiz saatler, bizleri değerli dostumuz Aytunç karşılıyor. Hava çok güzel ve dışarda kurulacak mekanları beklerken, kapalı bir mekanda buluyoruz kendimizi. Dışarısı yerel bir festival programı için çok uygun ama, insanlar kendilerini garantiye almak istemişler sanırım.
FESTİVAL VE STANDLAR
Bizleri Lefke festivali için davet eden İlkay Gümüşhan bey ve eşi Münevver hanım’ın standında buluyoruz kendimizi. Münevver hanımın yaptığı hurma macunlarından tadıyoruz, alıyoruz. Hurma macunu, hurma reçeli ve daha nice tatlar keyif veriyor. Hemen karşıda, Aysun hanım’ın “Driftwood” ismi verilen çalışmalarına tanık oluyoruz. Denizden karaya vuran ağaç ve parçalarıyla yapılan motifler değer buluyor. “KHORA” her zamanki gibi standını kurmuş. Değerli yazarların eserlerini Lefkeli ile buluşturuyor. Sinem arkadaşlarıyla takı standını kurmuş, birbirinden farklı motiflerle el becerisini sergiliyor. Zaman geçmiş, acıkıyoruz ve kendimizi aynı zamanda Lefke muhtarı da olan, Muzaffer Bey’in Ağaçlı Kahve’sinde buluyoruz. Şeftali Kebabı’nın tadına doyum olmuyor. Muzaffer Bey’le güzel bir sohbet ortamı keyif veriyor. Kurulan onlarca standın hepsinde, adeta salkım salkım hurmalar boy gösterirken, hurma çekirdeğinden takılarla donatılmış bir stand dikkat çekiyor. Lefke’de keyifli saatler geçirdik ve çok güzel ağırlandık. Müzik ve dans da dahil herşey vardı Lefke’de. Birşey eksikti ama, insanların gözlerinden okunan, sokakların yalnızlığını haykıran. “UMUT”......