Pullarımızda kadın emeği ve kadın sokak adları…
Pullarımızda kadın emeği ve kadın sokak adları…
Neriman Cahit
Lefkoşa’nın Tarihi – Merkezi Postanesi 1925 İngiliz Koloni Yönetimi tarafından ‘Sarayönü Mahkemeler karşısında’ yapılmış. 1960’a kadar İngiliz, ondan sonra da Kıbrıs Cumhuriyeti’nce Posta hizmetlerinde kullanılmış… İngiliz, Türk ve Rum memurlar birlikte çalışmışlar…
1963 olaylarından sonra, 6 Ocak 1964’de, K. T. Posta İdaresi kurularak, ilk kez Ay- Yıldızlı Posta mührü çeşitli bölgelerde kullanılmaya başlanmış ve aynı posta merkezini kullanarak, Türk Bölgesinde birer birer açılan Türk Postaneleri ile hizmetini sürdürmüştür. İlk dönemde, elde bulunan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Pulları’ bunların yanına ay- yıldızlı mühür de basılarak kullanılmıştır. Ki, bu mühür Osmanlı Postanesi’nin kapanmasından sonra (1878) Kıbrıs’ta ilk kez bir Türk Posta Mührünün kullanılması gibi tarihi bir özelliği de taşımaktadır…
• Kıbrıs Türk Postaları, kendi pullarını ve mühürlerini ‘Sosyal Yardım Pulları’ olarak, 29 Ekim 1973 – 27 Temmuz 1974 tarihine kadar kullanmış.
• Otonom K.T.Yönetimi pulları, 27 Temmuz 1974 – 13 Şubat 1975’e kadar kullanılmış ve daha sonraki süreçlerde ise K.T.Federe Devleti ve K.K.T.C pulları olarak kendi halkına hizmetini sürdürmüştür…
Yasası 1984 yılında çıkarılan Posta Dairesinde kadın personelin emeği yanında bir Kadın Müdür de – Gülten Kuran’ın- görev yapmış olduğu bu kuruluşumuzda çıkarılan pullardaki kadın emeği ve izini sürelim:
• İlk kez, 1982 yılında, Aylin Örek’in “Düğün ve Özden Selenge’nin “Harup Toplayıcıları” resimleri pullarımızda yer almış…
• 1983 yılında, Salih Oral’ın, tarlada çalışan bir kadın resmi, 1984’de Olga Rauf’un bir doğa resmi, 1985’te konuları: “Köy Kadınımız” olan resimleri, 1987’de ise, geleneksel folklor elbiseleri içindeki kadınımızın fotoğrafları yer almış…
• 1988 yılında Nilgün Kozal’ın: “Sivil Savunmamızı” konu eden bir resmi, 1989’da, İnci Kansu’nun “Derviş Paşa Konağı” resmi ve yine Nilgün Kozal’ın “Çocuk Oyunları” ve eski kırsal kesim yaşamını belgeleyen üç resmi pula dönüşmüş…
• 1990 yılında, Van Gogh’un anısına basılan iki puldan birinin imzası: Filiz Ankaç’a aittir.
• 1992 yılında çıkan iki pulda da, iki sanatçımızın: Arife Kandulu ve İsmet Tatar’ın imzaları var…
• 1994 yılında ise, yine bir kadın sanatçımızın: Göral Ozkan’ın bir resmi yer almakta…
• 1996 yılında, 8 Mart’ın: “Ünlü Kadınlara Adandığı” konuma uyarak K.T.Posta İdaresi de iki kadınımızı – Kadriye Hulûsi Hacıbulgur ve Beria Remzi Özoran’ı – pullarımıza taşıyarak bir saygı görevini yerine getiriyordu…
• 1997 yılında, yine iki kadın sanatçımızın – Lebibe Sonuç’un “İnanç” ve Ruzen Atakan’ın: “Nakış” adlı tabloları pullarımızda değer buluyordu…
• 1998 yılında, Kıbrıs fotoğraf sanatının ilklerinden, bu sanata çok şey katmış bir karı kocaya – İsmet ve Ahmet Şevki’ye – saygımızı dile getiriyordu Posta İdaremiz…
KADIN SOKAK ADLARI…
Genelde belediyelerimizi ilgilendiren ‘Sokak Adlarına’ da bakalım – bu konuda - neler yapılmış:
• Lefkoşa Belediye Sınırlarında:
1- Beria Remzi Özoran Sokak, Feride Hikmet Sk, Hatice Tahsin Erönen Sk, İffet Oruz Sk, Şair Pembe Marmara Sk, Şair Selma Yusuf Saygın Sk, Şaziye Hacı Maltızlar Sk, Şair Feride Hikmet Sk, Şehit Mürüvvet İlhan Sk, Şehit Şerife Mehmet Sk, Vedia Barut Sk, Zübeyde Hanım Cd, Şehit Fatma Nine Sk, Şehit Hatem Nine Sk, Kadınlar Pazarı, Şehit Peyker Ahmet Sk, Hasane Ilgaz Sokak..
MAĞUSA BELEDİYE SINIRLARINDA
Şaziye İsmail Sk, Havva Şentürk Sk, Sıdıka Bada Sk. Şefkat Hepşen Sk, Abide Bayram Sk, Afrodit Sk, Cemaliye Hüseyin Sk, Şehit Meryem Süleyman Sk…
GİRNE BELEDİYE SINIRLARINDA
Cemile Bayır Sk, Şht. Nurhan Sabri Sk, Şht. Emine Partal Sk, Şht. Meryem Hasan Sk, Şht Meryem Niyazi Sk…
GÜZELYURT BELEDİYE SINIRLARINDA
Halide Edip Sk, Sabiha Gökçen Sk, Hasene Ilgaz Sk, Sabiha Mehmet Sk…
İSKELE BELEDİYE SINIRLARINDA
Ümmü Haram Sk…
***
Durum ne kadar acı!.. Bu topluma emek veren, toplumun yarısını oluşturan kadınımız bu kadar var işte!..
Başka yoruma gerek var mıdır…
-----------------------------------------------------------------------
SEVGİLİ LEFKOŞAM… ŞEHERİM…
Karar verdim… Seni yanıma alıp da sekiz yaşından beri sürdürdüğümüz, “O uzun yürüyüşü” sürdüreceğiz…
Bir dolu yağmur gibi…
Bazen düne, bazen bugüne…
Çoğu zaman ‘düşlere’… Bazen de damlaya damlaya ‘anılara’ dalarak…
Dolanarak…
SUSKUNLUK YORDU BENİ…
Kendimi anla(t)mak istiyorum
Anla(t)mak önce kendime…
Suskunluk yordu beni…
konuşmak istiyorum
ve, saatlerce yazmak…
Nasıl varabilirim ki sana
kendime giden patikayı aşmadan…
Sustuk… Susturulduk… Yıllarca
kimliğimiz oldu, susku…
Ve anılar…
anılarımız birer ağır ezgi…
birer ‘kayıp eşyalar’ toplamı…
Hiçleştik… Hiçleştirildik…
Kayıp hayatlardan – kayıp tarihlere
giden, o karanlık dehlizde…
Kimliğimsin…
Benim – ‘SEN’ olduğun
kadar…
Bunun başka bir izahı
yok ki Lefkoşam…
II.
Başını kaldırsana… Ses versene…
Söylesene, o güzelim şarkılarını
aşklarını ve destanlarını…
ki, unuttuk, nicedir…
Aynalı, bir kez daha gelse…
‘Halit Arabı, Gülsüm Hanımı, Dr. Behici
Hasan Bullileri ve Midayı anlatsa…
Haşmet Bey, yeniden yazsa uzun uzun…
Mapolar, ‘hal-i pür melalimizi’ anlatsa…
III.
İşte, Abdi Çavuş’tan sekerek çıkıyor
Pembe Marmara: “Bu bölünmüşlük
hayra alamet değil…
Yarım kılıyor her şeyi…”
Sonra da, koluma girip
“Haydi, yürüyelim uzun uzun…” diyor…
IV.
İşte, Efe’nin, Söğüt’ün Kahvesi
işte gelen gidenle cilveleşiyor…
Kapısının önünde Becerikli…
Biraz ötede, Dr. Küçük, Guşo’ya takılmış
Con Rifat, çıkıp yanlarına geliyor…
Mullasan’ın Kahvesi, bir adımlık dinlence…
Sarayönü… Çoronik, A. Gezer, Karanfilli
ve, daha niceleri…
***
Başını kaldırsana Lefkoşam
Ses versene Şeherim…
Neriman CAHİT