Putin Nereye Koşuyor?
Rusya lideri Putin’in Ukrayna’da giriştiği işgal hareketi önemli sonuçlara yol açıyor.
Bunların en önemlisi Ukrayna halkının yaşadığı trajedidir.
Daha işgal tümüyle tamamlanmadan ülkeden ayrılmak zorunda kalanların sayısı iki milyonu geçti.
Bunların çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Putin, bu sonucu hesap etmiş olmalıdır!
Zaten Suriye’de de benzer bir rolü üstlenerek, benzer sonuçlara imza atan Rusya için bu sonuç pek de şaşırtıcı değildir.
Putin’in emriyle Rusya silahlı kuvvetleri doğudan, güneyden ve kuzeyden Ukrayna topraklarına saldırıyor.
Tek kaçış kapısı olarak Batı’yı bırakmış!
Ukraynalılara verilen mesaj çok açık: Batı’ya kaçan kurtulur!
Suriye’de de benzer bir durum vardır.
Evleri, yolları, okulları bombalanan, şehirleri yok edilen Suriyeliler de çareyi Batı’ya sığınmakta buluyor.
Halbuki Putin için ‘Batı’nın Ukrayna’ya gelmesi’ ciddi bir tehditti.
Ama bu işgal nedeniyle, AB ve NATO başta olmak üzere Batılı kurumlar hem Ukraynalılar hem de diğerleri için daha fazla çekici olacak.
Putin, beklediğinin tersi bir sonuçla karşı karşıya!
Rusya’nın bombardımanından fırsat bulur bulmaz, Ukrayna, AB üyeliği için başvuruyu da yapmış!
Gürcistan ve Moldova, Rusya’nın yaydığı korku dalgaları nedeniyle Avrupa Birliği’nin kapısına dayanmış, bekliyor.
Isveç ve Finlandiya kamuoyları ise Rusya’ya karşı korunmak üzere NATO üyeliğini tartışıyor.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, halkının beklentilerine koşut olarak, Batı’nın bu işgale daha aktif bir şekilde karşı çıkması için adeta yalvarıyor.
Zelenski’nin insani yardım ve savunma silahı talepleri Batı tarafından tartışmasız kabul edilmişti.
Ama, neredeyse ‘Nuh’un zamanından kalma’ hava savunma araçları nedeniyle, Rusya’nın hava saldırılarına karşı direnmesinin mümkün olamayacağını uzmanlar açıklamıştı.
İşte bu nedenle Zelenski, Ukrayna’nın hava sahasının Batı tarafından korunmasını talep ediyor.
Batı’nın bu talebi şimdilik tehlikeli bularak, gerçekleşmesine olanak tanımaması, uzun vadede sürdürülmesi pek de mümkün görünen bir tutum değildir.
Rusya’nın işgali tamamlayamadığı bir durum mümkün olabilir.
Yani Ukrayna’nın Zelenski önderliğindeki meşru yönetimi ve silahlı güçleri ülkenin NATO üyelerine komşu olan bir bölgesinde direnmeye devam etmesi…….
İşte bu durumda, Batılı hükümetler dünya kamuoyunun yükselen işgal karşıtı tepkisi nedeniyle yeni bir adım atmak zorunda kalabilirler.
Bu yeni adım, Batılı yönetimlerin tanımladığı gibi, ‘NATO’nun Rusya’yla savaşı’ anlamına gelecektir.
Hemen hemen herkesin ortak değerlendirmesi, bunun, Dünya’nın üçüncü büyük savaşı olacağı yönündedir.
Yani Putin sadece Ukraynalıları Batıya sürgün etmekle kalmıyor, üçüncü büyük savaşı da zorluyor.
Zelenski haklı olarak soruyor: Ukrayna’nın suçu nedir? Ve ‘Rusya’nın saldırganlığına karşı niçin sadece Ukraynalılar karşı dursun?’
Bu sorulara, Batı şimdilik kaçamak yanıtlar vermektedir.
Rusya’nın bir ‘delilik yapmayacağı’ varsayılıyor.
Ama, Savaş Ukrayna ile sınırlı kalsa bile durum değişmiyor.
Putin’in Dünya kamuoyunu işgale karşı birleştiren adımları, orta veya uzun vadede, Rusya’nın Dünya sistemi içinde sahip olduğu ayrıcalıkları da tartışma gündemine sokacaktır.
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak kararları veto etme yetkisine sahip olmak bir ayrıcalıktır.
II. Dünya savaşının bazı galiplerine verilen ir ayrıcalık….
İşte Putin bunu da tartışma gündemine almayı başaran bir lider konumundadır.
Batı’nın uyguladığı ambargolar bir Dünya savaşına alternatif oluşturuyor.
Ama, bugünkü yapısıyla Rusya’nın bu süreç sonunda uluslararası sistem içindeki ayrıcalıklı konumunu sürdürmesi oldukça şüphelidir.
Putin, hiç arzulamadığı yeni bir Rusya yaratıyor!