Radikal SOL mu, Radikal SAĞ mı?
Radikal Sol İttifak SYRIZA’nın Yunanistan’da Ocak ayı sonunda yapılan seçimlerde elde ettiği başarı, İspanya’daki Sol İttifak PODEMOS’un iktidar yürüyüşüne hem inanç hem de güç kazandırmış durumda.
İspanya’da seçime daha 9 ay var ancak bu ülkede son dönemde yapılan kamuoyu yoklamalarının sonuçlarına göre PODEMOS, iktidarın en güçlü adaylarından biri.
PODEMOS’un lideri Pablo Iglesias Turrion’un, Yunanistan’daki seçimin hemen öncesinde, SYRIZA’nın başkent Atina’da düzenlediği büyük mitingde Aleksis Tsipras’la el ele halkı selamlaması, Avrupa’da esen SOL rüzgar adına çok umut verici bir sahneydi kuşkusuz.
Tsipras’ın özel konuğu olarak katıldığı bu mitingde yaptığı kısa konuşmada, Avrupa’da değişimin yaşanmakta olduğunu, değişim rüzgarının estiğini söyleyen İspanyol politikacı, ‘Umut geliyor’ sözleriyle, meydanı dolduran kalabalığı coşturmuştu.
Ancak Avrupa’nın ‘umut’ rüzgarı, sadece SOL’dan esmiyor ne yazık ki.
Avrupa’nın birçok ülkesinde, halkların önemli bir bölümünün ‘umudu’ da radikal SAĞ partiler.
Hatta uzağa gitmeden, yine Yunanistan’dan başlayacak olursak, SYRIZA’yı birinci parti yapan Yunanistan halkı, aşırı sağcı Altın Şafak’ı da Meclis’in üçüncü büyük partisi yapmış durumda.
Birleşik Krallık’ta UKIP’in (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi), Mayıs ayında yapılacak parlamento seçimlerinde %20 civarında oy alacağı tahmin edilmekte.
Bu oy oranı, aşırı sağcı UKIP’i parlamentonun üçüncü büyük partisi yapmakla kalmayıp, onu hükümet ortaklığına da taşıyabilir.
Avrupa’nın bir diğer önemli ülkesi olan Fransa’da da durum çok farklı değil.
Tıpkı UKIP gibi, geçtiğimiz yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ülke sıralamasında birinciliği elde eden ve Fransa’da parlamentoya en çok milletvekili gönderen parti olan Ulusal Cephe’nin (National Front) aşırı sağcı lideri Marine Le Pen’in, 2017 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin güçlü adaylarından biri olabileceği konuşuluyor.
Le Pen’in partisinin, aynı yıl yapılacak genel seçimlerin ‘parlayan yıldızı’ olabilme ihtimali de, ne yazık ki bir o kadar yüksek.
Diğer Avrupa ülkelerindeki benzerleriyle, örnekleri çoğaltmak mümkün...
Ve bundan sonra galiba mesele biraz da şu ki, Avrupa’nın SYRIZA ya da PODEMOS’la kuracağı ilişki biçimi, geniş halk kitlelerinin ‘umudu’ olsa da AB’nin korkulu rüyalarından biri olan radikal sağın politik kariyeri için önemli bir belirleyen olacak.
SYRIZA ya da PODEMOS gibi partilerin sandıklarda kazandıkları başarıların, AB ve bağlantılı mekanizmalarca dikkate alınmaması, bu partilerin seçmenlerine vadettikleri politikaların, AB engeli nedeniyle hayata geçememesi, günün sonunda Avrupa radikal sağının oyunu güçlendirmekten başka bir işe yaramayacak.
AB, AB Merkez Bankası, IMF ve başta Almanya olmak üzere diğer güçlü AB üye devletleri, Yunanistan’la ilgili tavır belirlerken, tüm bu olasılıkları dikkate almak zorunda galiba.