Radyo Günleri
Radyo Günleri
Hiç mi uğraşasımız yok gelen baharla?
Toplamaya üşendiğimiz saçlar ve
Yağlı boynumuzda ziftlenmiş terle
Yüz çevirip bakasımız yok mu taze rüzgara?
Söyle, dilimizi lâl eden acı
Bu kadar mı bizim?
Hep böyle eski mi oturduğumuz koltuklar?
Vazgeçilmiş eşyalar, kokusuz kahveler
Sökülmüş sanki tüm organlarımız
Duvarları delik deşik kalbimiz
Tırnaklarımız leş
Her nefes morfinsiz bir kanser sancısı
Kaçtır saçımızı taramaya yeltenen eller
Bu kadar mı ölü?
Gördüğümüz tüm bahçeler mi huzursuz?
Kainatın gözleri dalıp gitmiş sonsuza
Bir sabah olsun yok, sevinçle uyanılan
Bundan mı günü çevrelemiş dikenli teller?
Yağan ateş yağmurları,
Asit denizler, yenmez yemekler
Düşler gibi kırılalım diye her adım
Bu kadar mı uyuşmalı ayaklarımız?
Ağır bir ceset kokusu saçıyor
Çocukken saldırdığımız her oyuncak
Ahşap kapının ardında gizli
Gezindiğimiz sahiller, mahalle maçları
Ne zaman uzanıp öpmeğe kalksak
Savaşta yenilmiş köyün
Talan bahçelerini, hüzün ambarını
Çoktandır yankılanıyor ciğerimizde
Yeşil tülbentli tabutların
Kendimizi kandırmak duaları
Ne çıkar öpsek yanaklarından geçmişi
Bu kadar mı bıkkın dudaklarımız?
……...
Radyoda bir kadın sesi inliyor
Beni sevmediğini
Nagat El-Tosun