“Rahatsız edici sesler: Akdeniz’in mücevheri konuşuyor...”
Çok değerli Kıbrıslırum yazar arkadaşımız Vivian Avramidu Plumbis’in Maraş’la ilgili İngilizce bir kitabı yayımlanıyor... 5 Mart 2024’te yayımlanması beklenen kitap, “Rahatsız edici sesler: Akdeniz’in mücevheri konuşuyor...” başlığını taşıyor. Kitabın İngilizce adı “Haunting Voices: The Mediterranean Jewel Speaks”... Palmetto Yayınları tarafından yayımlanacak olan kitap, Maraş’la ilgili. Aslen Maraşlı olan değerli yazar arkadaşımız Vivian Avramidu Plumbis’le daha önce bu sayfalarda röportajımızı ve onun Maraş’la ilgili kısa öykülerini yayımlamıştık.
Palmetto Yayınları’nın kitapla ilgili tanıtımında özetle şöyle deniliyor:
*** Vivian Avramidu Plumbis, yeni kısa öykülerinde doğduğu yer olan Mağusa (Maraş) Kıbrıs’ın trajik durumuna el atıyor ve insanlığın ayırımcılık ve milliyetçiliğin nerelere kadar varabileceğine dair insanların anlamasını istediği çaresiz bir çığlığa dönüşüyor...
*** “Rahatsız edici sesler”, 73 kısa öyküden oluşuyor ve tanınmış yazar Vivian Avramidu Plumbis bu öykülerde Kıbrıs’ın doğusundaki Maraş’ın trajedisi ve yok edilişine ışık tutuyor.
*** 1974 işgali esnasında Türk ordusunun yoğun bombardımanı ardından Maraş’ın sakinleri Türk askerleri ilerleyip kenti ele geçirmeden önce kentten kaçmışlardı. Türk ordusu Maraş’ta ganimete girişmiş ve sonra da burasını “Yasak Bölge” ilan ederek tüm dünyaya bu bölgeyi kapatmıştı. Ancak yakın geçmişte, 2020 yazında Maraş’ın küçük bir bölümünün statüsü değişti ve şimdilerde burası bir turist attraksiyonu olarak sergileniyor.
*** Vivian Avramidu Plumbis, Maraş hayalet kentteki yıkıntılar içerisindeki kalıntıların detaylarını gösteren fotoğraflardan ya da gençliği ve çocukluğundan hatıraları canlandırmış olan fotoğraflardan esinlenerek bu kolleksiyondaki kısa öyküleri kaleme aldı.
*** Uluslar arasında kardeşiliğe inanan herhangi duyarlı, demokratik ve adil bir şahıs, Avramidu Plumbis’in kaleme aldığı öykülerdeki değerler ve derin anlamlardan etkilenecektir. Onun sözcükleri aracılığıyla okurlar, milliyetçiliğin insan ırkını nasıl da dizleri üstüne çöktürerek kuşaklar boyunca insanları en yıkıcı biçimde nasıl etkilediklerini görecektir... Palmetto Yayınları’nca İngilizce olarak yayımlanan kitap 178 sayfa ve 5 Mart 2024’te piyasaya çıkması bekleniyor...
*** Pek çok ödüle sahip Vivian Avramidu Plumbis, zayıfların hakları, bireysel özgürlükler ve düşünce ve kendini ifade özgürlüğüne tutkuyla sarılan bir yazar. 1958 yılında Maraş’ın göbeğinde dünyaya gelen Vivian Avramidu Plubmis’in ailesi, 1974’teki Türk işgali ardından Atina’ya göç etmişti. Üniversiteyi bitirdikten sonra özel bir şirkette çalışmaya başlayan Plumbis, günümüze kadar eşiyle birlikte bu şirketi yürütmeye devam ediyor. Edebiyat ise en büyük aşkı olageldi... İlk romanı Kıbrıs Cumhuriyeti Ulusal Ödülü’nü kazandı. İki diğer başka kitabı da Yunan Yazarlar Birliği ödüllerini kazandı. Pek çok çalışması, Kıbrıs Ulusal Ödülü’ne aday gösterildi...
“EN BÜYÜK ÖZLEMİM...”
Bundan 3 yıl önce, 2 Ocak 2021’de bu sayfalarda Vivian Avramidu Plumbis’in en büyük özlemlerini içeren bir yazısını çevirerek yayımlamıştık... Yazı şöyleydi:
“Kıbrıslı ünlü yazar Vivian Avramidu Plumbis, 2020 yılı bitip 2021 yılı başlarken, “20’li yıllarda 20 tane özlemim” başlıklı yazısını Maraşlı tüm dostlarına ve özellikle de Ulis Dimitriadis adlı arkadaşına ithaf etti – bu fikri ona zaten arkadaşı Ulis vermiş...
Vivian Avramidu Plumbis’in yazısını, kendisinin de çok değerli yardımlarıyla, okurlarımız için Türkçeleştirdik. Vivian Avramidu Plumbis, şöyle yazıyor:
*** 2020 nerede bitti ve ben Maraş’ı ancak fotoğraflarından görebildim... Bunlar herhangi bir resim değildi ama... Bunlar, arkadaşlarımın çektiği fotoğraflardı... Benimle aynı duyguları paylaşan arkadaşlarım... Bu üçüncü işgalin aynı şekilde acı verdiği arkadaşlarım... İşte tam da bu nedenle bu fotoğrafların benim için o kadar büyük anlamı vardı... Kalbimin derinliklerinde uzun süredir saklanmış olan hatıraları canlandırdı bu fotoğraflar. Ve bu hatıralar, hayatımızın özlemine dönüştü, sanki ince bir iplikmiş ve aniden koparılmış gibi...
*** Maraş’ı bizzat ziyaret etmek için çok büyük bir arzu duyuyorum. Bunca yıl boyunca zamanın ve doğanın kentle nasıl oynamış olduğunu kendi gözlerimle görmem lazım... Dıştan gelenler tüm bunları dağıtmadan önce, tüm bunları görmem lazım... Özliyorum...
*** Pazar ikindilerini özlüyorum, babamın yanında oynardım, terasta her zaman birşeylerle oyalanırdım... Radyoda da mutlaka futbol maçı yayını olurdu...
*** Aynikola’dan her geçişimde, Aretis’in fırınından ortalığa yayılan çöreklerin ve tahınlıların kokusunu özlüyorum...
*** Sinemalarımızda arkadaşlarımızla ikindi seanslarında “iki film birden” gösterimlerini özliyorum, sinemanın “gençlik balkonunda” oturarak bunların tadını çıkarmayı özlüyorum...
*** Belediye pazarındaki mırıltıyı duymayı özliyorum – renkli köfünler arasında dolanırdım, dedem Savva da kendi elleriyle saatler boyunca kayısıları teker teker seçerdi...
*** Tüm sahil şeridi boyunca arkadaşlarımla yarışmayı özlüyorum, sığ sulardaki insanları ıslatmayı ama çocukların yaptığı kumdan kaleleri yıkmamaya her zaman özen göstererek...
*** Akteyon’un altında raketlerimizle oynamayı özlüyorum, burada sahil daralırdı ve tatilciler tüm alanı bize bırakırlardı...
*** Evlerimizdeki partileri özlüyorum, Bee Gees müzikleriyle dansetmeyi, erkek arkadaşlarımızla karanlıkta sarılmayı, mutfakta takılan annelerimizin bakışlarından kaçınmayı özlüyorum...
*** İstavroz bölgesinde mahallelerde, bahçeler arasında, çiçek kokuları arasında yürüyüşleri özlüyorum... Kazanan her zaman nergis zambağı Amaryllis olurdu...
*** Maria teyzemin eski kemerli evine ulaşmayı çok özlüyorum, bana çikolatalı kurabiyeler ve tatlılar ikram etmesini özlüyorum...
*** Miauli Sokağı’nın sonundaki küçük dükkanda satılan sıcak fıstıkları özlüyorum, dükkanda tezgahın arkasındaki duvarda bir KEO takvimi asılı dururdu ve bize “Selam verip iyi içmemizi” salık verirdi!
*** Ninemin evinde, onun bahçesinde çocuklarla oynamayı özlüyorum... O, mutfak kapısında dururdu, elinde tereyağı ve alıç macunu sürülmüş ekmek dilimleri olurdu bize ikram edeceği...
*** GSE Stadyumunda yarışlar ve festivaller boyunca duyduğumuz sesleri ve kahkahaları özlüyorum, tüm kentten öğrenciler olarak toplanırdık, kazanmak için yarışırdık...
*** Dünyanın benden gizlediği pek çok sırrının bulunduğu, her bir küçük köşede bunların saklandığı dönemlerde uzun bisiklet yolculuklarını özlüyorum, tanımadığım mahallelerde...
*** Hrisi Akti bölgesinde, Schiller Sokağı’ndaki evlerinde, Lukia’nın odasında saatler boyunca taşınabilir mavi pikabında plakları dinlemeyi, dünyanın tuhaflıklarını anlamaya ve yorumlamaya çalıştığımız sohbetlerimizi özlüyorum...
*** Maria’nın evindeki derin sohbetlerimizi özlüyorum, sanat kitaplarını okurduk, Kavafis’in şiirlerini okurduk, Mozart’ı dinlerdik... Bayan Nina’nın küçük ve tuhaf kilden yapılma insancıklarının resmi geçit yaptığı evlerinde...
*** Yeğenlerimle oynamayı özlüyorum – Yuannis ve Pavlos’la – siyah beyaz mermerlerle kaplı terasta birbirimizi kovalamayı özlüyorum...
*** Kış ikindilerini özlüyorum, annemle ve kızkardeşimle birlikte kitap okurduk, annemlerin çift kişilik yatağına üçümüz birlikte uzanır ve ikindi güneşinin tadını çıkarırdık...
*** Kimi zaman stadyumda, kimi zaman da tenis kulübünde antremanlarımı özlüyorum... Canlılığımızı, hayata dönük susamışlığımızı ve sevgimizi özlüyorum...
*** Pazar günleri, saat onikideki o anı özlüyorum, ninemin misk kokulu mutfağında o fırının kapağını açarak rostoyu çevirirdi, gizli bir işbirliği yaparcasına, bir fincan tabağına koyacağı, yarı pişmiş bir patatesi çıkarırdı tepsiden ve bana verirdi... O anı özlüyorum...
*** Ancak en çok Theodora Ninemin bana “Yavaş ol küçüğüm! Dudaklarını yakacaksın!” diye fısıldamasını özlüyorum...”
*** KAZILARDA SON DURUM... KAZILARDA SON DURUM...
Kayıplar Komitesi Kalavason’da yeni bir kazıya başladı...
Geçtiğimiz hafta içerisinde yoğun yağışlar nedeniyle 29 Ocak 2024 ile 2 Şubat 2024 tarihleri arasında kazılara ara verilirken, yağmurların sona ermesiyle birlikte dünden itibaren Kayıplar Komitesi’nin kazıları kaldığı yerden devam ettiriliyor...
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, Çatalköy’de (Ayios Epiktitos) yürütülmekte olan kazının dün sona ermesi beklenirken, Kalavason’da da bir kuyuda yeni bir kazıya başlandı. Kalavason’daki kazıda 1974’te “kayıp” edilen bir veya iki Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar aranıyor...
KAZILARDA SON DURUM...
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre kazılarda son durum şöyle:
*** Minareliköy/Neo Chorio Kythreas: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un, eski su deposunun bulunduğu bir arazide gömülü olabileceği bilgisi doğrultusunda başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Çatalköy/Ayios Epiktitos: 1974 kaybı 12 Kıbrıs Rum'un Teknecik Elektrik Santrali'nin hemen batısındaki araziye gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmalarının sonuna gelinmiştir.
*** Atlılar/Aloda: 1974 yılında Atlılar toplu mezarına gömülen 37 Kıbrıslıtürk, yine aynı yıl içerisinde Atlılar Köyü'ndeki Şehitliğe nakledilmiştir. Atlılar Şehitliği'ndeki kalıntıları kimliklendirmek amacıyla başlatılan sistematik kazı çalışmaları halen devam etmektedir. Şu ana kadar 30 Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılmıştır ve kazı sürüyor...
*** Değirmenlik/Kythrea (askeri bölge): 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un zeytin ağaçlarının bulunduğu araziye gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.
*** Malatya/Palaiosofos: 1974 kaybı bir veya iki Kıbrıslırum'un, Girne Dağları'nın kuzeye bakan cephesinde, ormanlık bir arazide gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.
*** Tseri: 1963/64 kaybı bir Kıbrıslıtürk'ün Tseri’de bir kuyuya atılmış olabileceği bilgisi üzerine yürütülen kazı çalışmaları tamamlanmış, herhangi bir kalıntıya ulaşılamamıştır.
*** Kalavason/Kalavasos: 1974’te bir veya iki kayıp Kıbrıslıtürk’ün bir kuyuya atılmış olabileceği bilgisi üzerine Kalavason’da bir kuyuda kazı başlatılmıştır.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz...
Atlılar'daki kazılar devam ediyor...