Ramadan Ahmet, Cuma günü toprağa verilecek… 2
*** Okurlarımızın yardımlarıyla gömü yerini 2010’da Polem’de Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz bir Kıbrıslıtürk “kayıb”ın DNA testleriyle kimliği belirlendi…
HRİSTAKİS VRAHNU NELER SÖYLEMİŞTİ?
“Kayıp” Ramadan Ahmet’in gömü yerinin bulunmasında bize yardımcı olan Hristos Vrahnu – babası Ramadan Ahmet’i öldüren aynı katiller tarafından öldürülmüştü – Nisan 2010’da bize konuşmuş ve yaşadıklarını aktarmıştı…
O günlerde bu buluşmayla ilgili bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“Druşa köyünde ziyaret edeceğimiz Hristakis’in babası Kirikos Savva Cirga, Yiolu köyündendi ancak biraz uzaktan da olsa, bu Kıbrıslıtürk kadın ve çocuğunun öldürülmesine tanık olup dehşet içerisinde kalmıştı... O kadar büyük bir şok geçirmişti ki, arkadaşlarından birine gördüklerini anlatmaktan kendini alıkoyamamıştı... Ancak bu arkadaşı gidip cinayetleri işleyen çeteye, Hristakis’in babası Kiriakos’un bu cinayetlerin görgü tanığı olduğunu yetiştirecek ve aynı çete, bu kez de Kiriakos’u susturmak üzere onun peşine düşecek ve onu da öldürecekti...
Druşa köyünden Hristakis Vrahnu’ya göre, Evretulu Aliye Hüdaverdi ile 13 yaşındaki oğlu Suphi Hüdaverdi’nin öldürülmesi üzerine, o dönem Makarios bu çifte cinayeti işleyenlerin derhal tutuklanarak en ağır biçimde cezalandırılması emrini vermişti. Böylece bu çifte cinayete imza atan çete, Hristakis’in babası Kiriakos Savva Cirga’nın konuşup kendilerini ele verebileceğini düşünmüş olmalıydı. Aliye Hüdaverdi ile oğlunu 21 Ağustos 1964 tarihinde öldürmüşlerdi... Eylül 1964’te ise bu kez Hristakis’in babası aynı tim tarafından öldürülecekti... Aynı çete, hem Ramadan Ahmet’i, hem Aliye Hüdaverdi’yi, hem Suphi Hüdaverdi’yi, hem de Hristakis’in babası Kiriakos Savva Cirga’yı öldürecekti... Savva’ya tam yedi kurşun birden sıkmışlardı..
Küçük Hristakis, bu korkunç cinayet karşısında yıkılacaktı... Çok yoksul bir aileydi onunkisi ve bu yoksulluğa, babası başında olmaksızın katlanmayı öğrenecekti... Ve ömrü boyunca emekçi bir insan olacak, sürekli çalışıp hayatta kalmaya çalışacaktı... Tıpkı Ramadan, Aliye ve Suphi gibi tümüyle masum olan Kiriakos Savva Cirga, aynı tim tarafından öldürülecek ancak iktidar çevrelerinin siyasi koruması nedeniyle hiçbir zaman bu cinayetlerin hesabını vermeyeceklerdi...
Druşa’da önce güneşte oturuyoruz, burası Hristakis Vrahnu’ya ait bir lokanta – Beyit Direkçi çok iyi Rumca konuştuğu için Hristakis Vrahnu’yla hemen sohbete girişiyorlar... Aynı katillerin sevdiklerini öldürmüş olduğu bu iki Kıbrıslı’nın sohbetine tanık olmak inanılmaz bir şey... Katillerden biri hala hayatta ve bölgede oldukça aktif...
Onunla o günlerde yaptığımız röportaj şöyleydi:
SORU: Bay Hristakis, bize biraz kendinizden söz eder misiniz?
HRİSTAKİS VRAHNU: Yiolu köyünde dünyaya geldim. Yiolu, Baf’ta bir köydür. Ancak şu anda Druşa köyünde yaşıyorum, buraya evlendim. Babamın adı Kiriakos Vrahnu – onu Kiriakos Savva Cirga olarak da biliyorlardı... O da Yiolu köyündendi...
SORU: Babanız ne iş yapardı?
HRİSTAKİS VRAHNU: Babam kasaptı, aynı zamanda cambazlık da yapar yani hayvan da alır satardı. Çiftçilikle de uğraşırdı, mesela bağları vardı, üzüm ekerdi...
SORU: Yiolu bir Kıbrıslırum köyü müydü?
HRİSTAKİS VRAHNU: Evet, sadece Kıbrıslırumlar yaşardı köyümüzde ancak yakınımızda mesela Lukrunu köyü vardı, bu köyde 15 kadar Kıbrıslıtürk aile yaşardı, çoluk çocuk... Bir başka köy Evretu idi. Yani Lukrunu da, Evretu da yalnızca Kıbrıslıtürkler’in yaşadığı köylerdi.
Lukrunu iki mil kadar uzaktı Yiolu köyünden... Evretu ise dört mil kadar uzaktaydı...
SORU: Annenizin adı nedir?
HRİSTAKİS VRAHNU: Annemin adı Hristalla’dır – Strumbi köyündendi annem... Babamla evlenince bir ev almışlardı Yiolu köyünde ve annem Yiolu’ya gelin gelmişti. Her Cumartesi köyde hayvan bazlardı babam ve satardı... Uzun yıllar önce, yani 1960’lı yıllardan söz ediyorum, insanlar ancak haftada bir et satın alırlardı... Şimdi değişti bu, herkes hergün et yer... Ancak o zamanlar para azdı, yoksulluk büyüktü, her evde tavuk vardı, tavşan vardı, buzluk yoktu evlerde. Babam her Cumartesi et satardı... İki Kıbrıslıtürk’le birlikte de Baf’ta kasap dükkanı vardı babamın. Kasaba’nın çarşısında ortak bir dükkanları vardı, kasap dükkanıydı bu ve babam o Kıbrıslıtürkler’le ortak çalışırdı...
SORU: Siz kaç kardeşsiniz?
HRİSTAKİS VRAHNU: Babam önce başka bir kadınla evliydi ve ondan bir oğlu vardı, sonra boşanmış ve annemle evlenmişti. Bir kızları, iki de oğluları olmuştu, bu oğlanlardan biri de bendim.
SORU: Babanızın köyü ile yakındaki Kıbrıslıtürk köyleri arasındaki ilişki nasıldı? Mesela ortaklık yaptığı Kıbrıslıtürkler’in adını hatırlıyor musunuz?
HRİSTAKİS VRAHNU: Hatırlamıyorum... Babamı kaybettiğim zaman henüz altı yaşında bir çocuktum ben, bu yüzden hatırlamıyorum... İki Kıbrıslıtürk’tü bunlar... Hatta babam öldürüldüğü zaman bu iki Kıbrıslıtürk, Baf’tan ayrılarak Leymosun’a gitmişlerdi ve dükkanı da kiralamışlardı... 1964’te Baf’tan ayrılarak Leymosun’a gitmişler ve orada da kendi kasap dükkanlarını açmışlardı...
SORU: Kıbrıslıtürkler’le ailenizin ilişkileri nasıldı?
HRİSTAKİS VRAHNU: Babam solcu idi, AKEL’dendi... Eğer üç kişi varsaydı köyde solcu, bunlardan birisi de babamdı... Babam sola çok bağlı bir kişiydi, gerçekten inanırdı... Babamın köyümüzün çevresindeki Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkileri vardı – bu köylere gider, hayvan satın alırdı mesela... Zaman zaman beni de yanında götürürdü... 1963-64 yıllarında böyle yapardı...
1963’te ben beş yaşındaydım, babamla ve amcamlarla birlikte Lukrunu köyüne gitmiştik, babam ve amcamlar burada bir dana kesecekti... Bunu çok iyi hatırlıyorum. Ancak daha sonra Lukrunulular, 63 olayları nedeniyle köyden ayrılıp Evretu köyüne gitmişlerdi. Milu köyünden birileri – ki bir tanesi de Z. adlı muhtar idi, suyu kapatmıştı, böylece Lukrunulu Kıbrıslıtürkler içecek su bulamıyordu – bu yüzden köyden ayrılmışlardı.
SORU: Z. sağcı birisi miydi?
HRİSTAKİS VRAHNU: Duruma göre siyaset değiştiren birisiydi... Babamın her zaman Kıbrıslıtürkler’le ilişkisi vardı, Evretu’ya gidip keçi satın alırdı mesela... Çünkü işi buydu babamın...
Babamın Evretu’ya gideceği günü de hatırlıyorum. O zamanlar köylerde araba yoktu, çok az sayıda araba vardı. Yiolu’da da iki araba vardı sadece, bu yüzden yürüyerek giderdi köylüler her yere...
SORU: Babanızın arabası var mıydı?
HRİSTAKİS VRAHNU: Yoktu... Babam her zaman yürüyerek giderdi, eşeciğinin üstünde, keçileriyle birlikte... Yiolu’dan Evretu’ya yaklaştığında, Evretu’nun hemen yakınında bazı çığlıklar duymuştu babam ve korkmuştu. Polem (Polemi) köyünden beş Kıbrıslırum vardı orada... Bunu nereden biliyorum? Bu beş kişiden birisi bana daha sonra anlattı olanları. Bu beş Kıbrıslırum, yaşlı bir kadınla çok genç bir çocuğu öldürmüşlerdi... Sanırım 10 yaşlarındaydı çocuk... Yaşlı kadını öldürmüşlerdi, çocuk da saklanmaya çalışıyordu, babam bu beş kişinin o on yaşlarındaki çocuğun peşine düşüp onu da öldürdüklerini görmüştü. Bu korkunç bir cinayetti ve babam şoke olmuş, çok ama çok üzülmüştü...
O günlerde Makarios Cumhurbaşkanı idi ve bu yaşlı Kıbrıslıtürk kadınla çocuğun öldürülmesi olayının derhal soruşturulmasını, katillerin yakalanarak örnek olacak şekilde cezalandırılmasını emretmişti.
SORU: Babanız katilleri görmüştü...
HRİSTAKİS VRAHNU: Evet, onları görmüştü... Ancak Polemli bu Kıbrıslırumlar, babamı farketmemişlerdi...
Babam, Evretu köyüne gitmekten vazgeçmiş ve köyümüze geri gelmişti... Köye geri gelirken, Strumbi köyünden bir arkadaşına rastlamıştı – bu arkadaşının arabası vardı, onun arabasına binip köye dönmüştü.
Tanık olduğu cinayetler nedeniyle babamın rengi sapsarı olmuştu, çok korkmuştu – arabasına bindiği Strumbili arkadaşı “Noldun ama böyle?” diye sormuştu babama... Babam da ona “Beş kişi bir gocagarıcığı ve küçük bir çocuğu öldürdüler... Öldürenler Kıbrıslırumlar’dı... “
Kadının eşi “Fidas” olarak bilinmekteydi, Evretulu bir Kıbrıslıtürk’tü bu adam... Fidas’ın karısıydı öldürdükleri...
Bunları konuşa konuşa babamın köyü Yiolu’ya varmışlardı arabayla... Babamı arabasına alan bu adamın adı Y.P. idi, Strumbili’ydi... Y., meğer bu cinayetleri işleyen o beş Kıbrıslırum’la ahbaptı ve gidip onlara babamın onları cinayet işlerken görmüş olduğunu anlatmıştı. Makarios da katillerin yakalanması emrini vermişti... Aradan çok uzun zaman geçmemişti, bir ay kadar sonra...
SORU: Bu beş kişi Polem (Polemi) köyündendi yani...
HRİSTAKİS VRAHNU: Evet, Polem (Polemi) köyündendiler... Ve bu yaşananları pek çok kişiden dinledim ben, artı bir de bu beş kişiden bir tanesi bizzat anlattı bana olanları... Çünkü öyle bir gün geldi çattı ki bu beş kişiden bir tanesi büyük pişmanlık duymaya başladı yaptıklarından ötürü ve oturup bana neler yaşanmış olduğunu anlattı. Kıbrıslıtürk yaşlı kadını ve çocuğu öldüren beş kişiden biriydi bu bana konuşan şahıs...
SORU: Aradan ne kadar zaman geçmişti? Yani Aliye hanımla üvey oğlunun öldürülmesinin üzerinden ne kadar zaman geçmişti ve sonra da babanızı öldürmüşlerdi?
HRİSTAKİS VRAHNU: Sanırım birkaç ay geçmişti... O gün Cuma öğleden sonraydı... 24 ya da 25 Eylül 1964 idi...
SORU: O zaman tam bir ay sonrasıydı çünkü Aliye ve Suphi Hüdaverdi, 21 Ağustos 1964’te öldürülmüştü...
HRİSTAKİS VRAHNU: O gün bostana gitmiştim, domates toplayacaktık... Ben altı yaşındaydım ve annemle birlikte bostana domates toplamaya gitmiştik. Dört kutu doldurmuştuk – bu kutular belleğimde kaldı ve bu kutuları sakladım da – o gün domates topluyorduk çünkü Cumartesi günü yani ertesi günü babam Baf’a giderek bu domatesleri satacaktı... Aynı gün kasap dükkanına da gidecekti, hani bir Kıbrıslıtürk’le ortak olduğu kasap dükkanına gidecekti – Strumbi’den Neofitos adlı kişiyi bulacaktı ve Strumbi köyüne de satmak üzere domates gönderecekti.
Strumbi’ye gitmişti ve biraz domates götürmüştü çünkü domateslerin çoğunu Baf’ta satmıştı. Strumbi’de çarşı olmadığı için et ve domates, kahvehanede satılırdı – bu yüzden babam kahvehanede oturmuştu... Kahvehanede P. köyü muhtarı Y., Strumbi köyünden de N. ve L. ile oturuyordu. Bu kahvehane L.’a aitti...
Kahvehanede oturup yemek yemiş ve birşeyler içmişti – babam bu kahvehanede uzun saatler boyu kalmıştı, belki de 4-5 saat kalmıştılar ve gece saat dokuza gelmişti... Sonra da Kato Strumbi’ye keçi satın almaya gitmeyi kararlaştırmışlardı. Aslında bu babama kurulan bir tuzaktı. Ancak babam masumdu ve böyle bir tuzaktan habersizdi... Pano Strumbi ile Kato Strumbi arasında (Yukarı Strumbi ile Aşağı Strumbi) bir yol vardır, Kannaviyu köyü yakınındaki Ayya köyüne gider bu yol... Yukarı Strumbi ile Aşağı Strumbi arasından geçen bir yol vardır, bu yol Polemi’ye, Psati, Ayios Dimitrianos, Kannaviyu ve ormana gider... Onu orada öldürmüşlerdi...
Ben altı yaşındaydım ancak babamın ölüsünü gördüğümü hatırlıyorum, onu örttükleri örtüyü kaldırmış ve bakmıştım, başında kurşun delikleri vardı...
Onu öldürüp orada bırakmışlardı... Sanırım 13 kurşunla öldürmüşlerdi onu...
Babamın cebinden de yalnızca birkaç şilin çıkmıştı...
P. muhtarı Y., P. adlı kişiyle buluşarak arabayı almıştı... Bu adam devlet görevlisi idi ve Y.’ye aracını vermişti kullansın diye...
DEVAM EDECEK