1. YAZARLAR

  2. Birikim Özgür

  3. Reformlarda ne aşamadayız?
Birikim Özgür

Birikim Özgür

Reformlarda ne aşamadayız?

A+A-

Hafta sonu gerçekleşen KTSO Genel Kurulu’nda ekonomik olarak çözüm sonrasına hazırlanmamız gerektiği vurgusu ön plana çıktı. Neredeyse tüm konuşmacılar bu yönde tespitlerde bulundu.

Tekrar tekrar hatırlamakta yarar vardır: “Bir ülkede kamu gelirlerinin doğru kullanılıp kullanılmadığını anlamak için öncelikli olarak ekonominin sürdürülebilir olup olmadığına, demokrasinin kalitesine ve sosyal politikaların kapsayıcılığına bakılıyor. Herhangi birisinde aksama varsa yapısal reformlara başvuruluyor”.
Kısacası, tüm yapısal reformları bir arada düşünebilmemiz gerekiyor.

Bir yandan Anayasa değişikliği ve seçim sistemi ile siyasi partiler sisteminin çağdaşlaştırılması için yoğun bir tempoda çalışırken diğer yandan da eğitim sistemi, sağlık sistemi ve adalet sisteminin kalitesini artırmamız, sosyal güvenlikteki açıkları kapatmamız şarttır. Sistemimizin daha verimli çalışabilmesi ve çözüm sonrası koşullarda etkin olabilmesi için siyasal ve sosyal reformlar ciddiyetle ele alınmalıdır. Sistemimizi siyasal ve sosyal reformlarla günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandıramazsak, federal yapıda ve AB koşullarında ciddi sıkıntılarla karşılaşabiliriz.

Bana göre en büyük zorluğumuz çocukların ve henüz doğmamış bebeklerin oy hakkının olmamasıdır.
Keşke demokratik zeminde onların güzel günlerde yaşama hakkını dikkate değer bulmamızı sağlayacak güçlü bir mekanizma olsaydı. Bu mekanizmandan yoksun oluşumuz, çeşitli yöntemlerle bize sesini duyurabilen toplum kesimlerinin beklentileri doğrultusunda siyasi tutumlarımızın şekillenmesine sebep olmaktadır.

Örneğin en belirgin hastalığımız eşitlik ilkesini mevcut sürdürülebilir olmayan yapıda bireylerin veya zümrelerin göreceli mağduriyeti üzerinden ele almamızdır. Bu durum sorunlara çözüm bulma çabalarımızın daha fazla kaynak ihtiyacına sebep olması sonucunu doğurmaktadır. Ne KTHY dersi ne de LTB dersi bu hastalığımızın tedavi edilmesine gereğince hizmet edebilmiştir. Olmayan kaynaklar üzerinden eşitlik arayışı günün sonunda Maliye Bakanı’nın kapısında yığılmalara neden olmakta ve hükümetlerimiz açısından başarısızlık kaçınılmaz olmaktadır.

İşte bundan ötürü mevcut hükümetin en kritik sınavı ekonomik reformlara ilişkindir.

Sistemimizi şoklara daha dayanıklı bir yapıya kavuşturabilecek miyiz? Bunun için siyasal ve sosyal reformlarla birlikte ekonomik reformlara da yoğunlaşmamız şarttır. Ekonomik alandaki başarının siyasal ve sosyal reformların da önünü açacak en önemli enstrüman olduğunu görebilmemiz gerekmektedir. Çocukların ve henüz doğmamış bebeklerin oy hakkı olmasa da, seçim / popüler olma kaygısı taşımaksızın siyasetçilerin en temel görevi her koşulda sistemdeki tıkanıklıkların aşılmasına ve geleceğimizin teminat altına alınmasına katkıda bulunmak olmalıdır.

Eğer enerjide faturayı düşürmek, büyümemizi mali yardımlara bağımlı olmaktan kurtarmak ve adil bir vergi sistemi oluşturmak gibi temel ihtiyaçlardan uzak bir biçimde siyaset eylemekten vazgeçemezsek, Sanayi Odası’nın Genel Kurulu’nda ön plana çıkan ekonomik olarak çözüm sonrasına hazırlanmamız gerektiği vurgusu bir temenniden öteye gidemeyecektir. Ekonomik reformların temenninin ötesine geçememesi ise siyasal ve sosyal reformların ağır aksak ilerlemesi sonucunu doğuracaktır.

Mevcut hükümet çeşitli zorluklara rağmen yapısal reformları önemseyen bir tavır içerisindedir.

Siyasal reformlarla ilgili halka verilen sözlerin yerine getirilebilmesi için yoğun çalışmalar yürütülmektedir. Sosyal reformların somut meyvelerini görebilmemiz kaynak ihtiyacının karşılanmasına bağlı olduğundan bu alanda çalışan bakanların bireysel çabaları takdir edilse dahi hükümetin başarılı olabilmesi için bütünlüklü bir değişim seferberliğine ihtiyaç duyulduğu üzerinde durmak gerekir.

Ekonomik reformlar açısından içinden geçtiğimiz yarı-istikrarlı döneme uygun çalışmalar yürütüldüğü iddia edilebilir. Kayıt dışılıkla mücadele en önemli konulardan bir tanesidir ve bu alanda ciddi girişimler vardır. Gündemdeki vergi yasaları sayesinde orta ve uzun vadede önemli kazanımlar söz konusu olacaktır. Zarar üreten kamu kurumlarının ıslahı için ise her birinin yeniden yapılandırılmasına dönük diyalog ve katılımcılıkla oluşturulacak programlar hayata geçirilmelidir.

Bu yazı toplam 1925 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar