RESİMLERDE SAVAŞIN ACISI…
“Burası Baf-Mutallo… Tarih: 21 Temmuz 1974…”
Araştırmacı-yazar Ulus Irkad, bu fotoğrafla ilgili şöyle yazıyor:
“Burası Baf-Mutallo… Tarih: 21 Temmuz 1974… Tam 21 saat hem denizden hem de karadan atılan ateşlerle mevzilerdeydik. Çoğumuz küçücük daha 17 yaşında çocuklardık. 21 saat sonrasında teslim olduk. Bize ne çıkarma ne de bir destek gelmişti. Kulaklarımız bomba seslerinden uğulduyordu. İşte o anda. Arif Albayrak ve Hasan Kunter arkadaşlarımız, savaşın başından beri her şeyi kameraları ile görüntülüyorlardı. Birden Tatlıcı Cemal Dayının Hanımı Meryem ablayı gördük. Oğlu mevziden dönmemişti. İşte savaşın acısını en fazla o annenin haykırışlarında gördüm ve duydum 45 sene önce. "Samim, Samim !" diye haykırıyordu. Kimse bana savaştan bahsetmesin. O gün ve o an savaşın dehşeti daha da büyüdü gözlerimde. Hayır, savaş istemiyoruz. Barış ve kucaklaşma, insanca bir hayat istiyoruz sadece. Hem de bundan sonra çocuklarımız ve torunlarımız için, çok mu istiyoruz? Hayır, insanca bir dilek bu...
Bu fotoğrafta olmayan ve mevzisinden gelmeyen Sami arkadaşımız sadece hafif bir yara ile bulunarak Rum askerleri tarafından ailesine teslim edildi. 44 yıl sonra İngiltere'de 59 yaşında hayata veda etti. Meryem abla yani annesi bugün Mağusa Maraş'ta yaşıyor, ölenlere rahmet, Meryem ablamıza da huzur ve mutluluk diliyorum…”
Ve bir başka fotoğraf için şunu ekliyor Ulus Irkad: “1974’ü en güzel anlatan fotoğraf – 1974 yılında çekildi… 1974 ve Kıbrıs…”
“En büyük acıyı ben yaşadım…”
Geçtiğimiz Perşembe günü, 11 Temmuz 2019 akşamı Dizdarköy-Nissu’daydık, “kayıplar”ı anlatmak üzere AKEL Nissu’nun Proodos Kulübü’nde BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ ile AKEL Nissu örgütünün birlikte düzenlediği gecede yaptığımız sunuşlardan sonra, uzun boylu bir kadın ayağa kalkıp mikrofonu aldı eline… Ve gözyaşları içinde şöyle dedi:
“En büyük acıyı ben yaşadım” diye söze başladı… “Ben bir yalanı yaşadım… Benim iki dedem vardı, dedelerimden birisi Kıbrıslıtürk, birisi Kıbrıslırum idi… Ben dedelerimden birisinin Kıbrıslıtürk olduğunu hiç bilmeden büyüdüm… Türkçe öğrenmeden büyüdüm… Yıllar sonra öğrendim dedemin Kıbrıslıtürk olduğunu… Bir yalanı yaşadım…
Yıllar sonra Kıbrıslıtürk yeğenlerimi buldum, onlarla buluştum… Çok mutlu oldum… Geçenlerde yeğenimin torunu oldu, onu ziyarete gittim. Kendimden utandım çünkü Türkçe konuşamıyordum…”
Bu kadının adı Andri Athanasiu… Onunla yeniden buluşup yaşadıklarını anlatacağı bir röportaj yapmayı kararlaştırdık…
“Koççatlı iki gencin “kayıp” edilmesine, Perahorio’da görevli bir Kıbrıslırum polis de karışmıştı…”
Geçtiğimiz Perşembe günü, 11 Temmuz 2019 akşamı Dizdarköy-Nissu’da, “kayıplar”ı anlattığımız, AKEL Nissu’nun Proodos Kulübü’nde BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ ile AKEL Nissu örgütünün birlikte düzenlediği gecede bir Kıbrıslırum söz alarak, Koççatlı iki Kıbrıslıtürk gencinin Aralık 1963’te Nissu’da (Dizdarköy) “kayıp” edilmesine, Perahorio’da görevli bir Kıbrıslırum polisinin de karışmış olduğunu belirtti.
Sözkonusu izleyicinin sözünü ettiği Koççatlı iki Kıbrıslıtürk “kayıp”, Cemal Mustafa ve Hüseyin İbrahim… Biz de gecede bu iki gencin fotoğraflarını göstererek, Dizdarköylü Kıbrıslırumlar’dan onların gömü yerinin bulunabilmesi için yardım istedik.
Cemal Mustafa ve Hüseyin İbrahim, 25 Aralık 1963’te köyleri Koççat’tan Nissu’ya (Dizdarköy) sigara almaya gitmişlerdi… Anlatılanlara göre, bisikletle Koççat’tan ayrılarak Nissu’ya doğru yola çıkan bu iki genç insan, Nissu’ya varamadan, o bölgede kurulmuş olan bir barikatta durdurularak “kayıp” edilmişlerdi.
Dizdarköylü bir Kıbrıslırum’un da belirttiği gibi, bu barikatla ilgili olarak Kayıplar Komitesi’nin araştırma yapması gerekiyor ve o dönemde Perahorio polis karakolunda – hayatta olanlar varsa – kimlerin görev yaptığını, bu iddiaların doğru olup olmadığını, Perahorio polis karakolundan bu olaya herhangi bir görevlinin karışıp karışmadığını soruşturması gerekiyor.