Reyhan Soyseven / Suzan Kısaoğlu
Reyhan Soyseven
BAŞKA CAN’LAR YANMASIN DİYE…
Kıbrıs sorunu, su problemi, birbirimizi karalamak derken hepimizin hayatında yer alan ve son yıllarda kanayan yaramız haline gelen bir konuyu göz ardı ediyoruz: Trafik kazaları.
Her geçen yıl adamızda trafik kazalarından hayatını kaybeden canlarımızın sayısı gittikçe artıyor ve biz bunu önlemek için ne yapıyoruz? İlla ki önlem almak veya dikkat etmek için yakınlarımıza veya kendimize mi bir şey olmasını bekliyoruz?
Hepimizin bildiği bir gerçek var ki adamızdaki yollar resmen bizi ölüme davet ediyor. Bu konuda çoğumuz isyan ediyoruz, sorumluların gereken önlemi almasını istiyoruz.
Sonunda kadar da haklıyız… Fakat dönüp baktığımızda biz üstümüze düşeni ne kadar yapıyoruz? Yapmamız gereken zor bir şey değil aslında. Trafikteyken nasıl ki bize saygı gösterilmesini bekliyorsak karşımızdakinin de bizden saygı beklediğini unutmamalıyız.
Yolu geçmek için bekleyen birine yol vermek sadece gideceğimiz yere bir saniye geç gitmemize neden olur, ana yola çıkarken sağımıza solumuza bir kere değil de iki kere bakmak eminim ki hiçbirimizi işinden alı koymaz veya alkollüyken arabayı kullanmak yerine alkol almamış biriyle evimize gitmek hiçbirimizi gülünç duruma düşürmez.
Unutmayalım ki bir anlık dikkatsizlik hepimizin ocağına ateş düşürebilir, hepimizin canını yakabilir. Sorumluların görevlerini yerine getirmesini haykırırken bunun yanında bizde üzerimize düşeni yapalım ki başka canlar yanmasın, başka ocaklar sönmesin.
---------------------------------------------------------------------
Suzan Kısaoğlu
Alışmayın!
Şimdi kalemimi ağırlaştıran kuvvetli bir şey; kan...
Kelimeyle ifade edilemeyen noktalar vardır. Üzerine ne söylense, ne yazılsa, ne çizilse çiğ kalıyor.
Şimdi, bir annenin çaresiz gözleri aklıma düşüyor.
Bir babanın göz yaşları.
Acıyı her yanında hisseden bedenler... elim düğümleniyor, yazamıyorum.
Ankara'da bir facia... Failine lanet ediyorsunuz. Kınıyorsunuz. ‘Terör bu’ diyorsunuz.
Bir gün geçiyor, bir hafta ya da birkaç ay... yeniden tekrarlanıncaya dek aynı saldırı, unutmak demeyelim de; uyuşuyorsunuz.
Uyuşuyoruz.
Can en yakınındakinin kalbini hisseder, en çok ona yanar ya hani, kimliğini merak ediyorsunuz.
Kimliğini merak etmelisiniz, ama canına zarar gelenlerin değil, ‘saldıranların’.
Kimler olduğunu, arkasında nelerin saklandığını görmelisiniz, bu katliamı gerçekleştirenlerin tespitini doğru yapabilmelisiniz. Ve dur demelisiniz, dur demeliyiz, hep birlikte. Biz eksildikçe güçlenen ‘bir şeyler’ var.
Asalak gibi, canları tüketerek beslenen. Vakit, gözlerin açık tutulması gereken bir vakit.
'Kalabalığa karışmayın, toplu taşıma araçlarını kullanmayın, dikkatli olun...'
Hayır. Artık dikkatli olmayın!
Dikkatli olmanızı gerektirecek bir ortam olmamalı konserler, duraklar, caddeler... Evde çocuğunuzu içiniz huzurlu beklemelisiniz. Parklar, bahçeler, duraklar... kamu alanlarıdır. Kamu sizsiniz! sokaklar sizin alanınız.
Şiddetin değil.
Alışmayın! Normal olan bu değil. Acıya alışmak, gerçekten kaçmak, kabullenmek olur.
Farkındalık kazanılan şey 'şiddetin her yanda olduğu' olmamalı, iyi yönetilen bir ülkede şiddetin ‘olmaması gereken bir şey’ olduğudur. Failini etkisiz hale getirmek sadece birlik olarak gerçekleşebilecek bir eylemdir.
Birlik olmalı, mücadele edilmelidir.
Baştaki gücün avcuna gizlenen bir terör bu gördüğümüz.
Terörü savaştan ayıran en güçlü yön ise, savaşın stratejisi, terörün taktiğinin olmasıdır. Stratejiyi tahmin edip gardınızı alabilirsiniz ama taktik... öyle değil. Terörün bariz taktiği; korku yaymak. Korkmaya alışırsanız boyun eğmiş olursunuz.
Alışmayın.
Bakın, mücadele edilmelidir diyorum. Savaşmalı demiyorum, bu çizgi önemli. Mücadele, fırsat değerlendirmelerini sağlıklı adımlarla yapmaktır. Hukukla ses yükselterek... ses yükselene kadar çabalayarak.
Yanlış adım, savaşmak olur. Savaşırsak eksiliriz. Daha fazla eksilmeyelim.
Görülen o ki, Türkiye’deki mevcut yönetimde kuvvetli bir süreklilikle çatırdayan, parçalanan bir temel var, ki refah eğrisi gitgide düşüyor. Bunu ters yüz edecek gücü yakalamalısınız. Daha önce de söylediğim gibi; Güç, birlik olmakta.
Korku bulaşıcıdır. Bizler, bu adadan, yanı başımızda yaşananların farkındalığındayız ve bu korkunun erimesi için sesinize sesimizi ekliyoruz.
Şimdi, nefes alabilmek için aşılması gereken tek yol var.
Tek yol, barış.