Rezil !
O gün, o gece!
Tarih 17 Ocak.
Bakanlar Kurulu toplanmış ve Sağlık Bakanı’nın da yer aldığı masada, gece 10’dan sabah 5’e “kısmi kapanma kararı” almıştı.
Gece yarısı işler değişti!
“Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi” sektörleri tümüyle kapatan kararlar açıkladı.
Bu kararları yayınlayan da yine Sağlık Bakanı olmuştu.
İşin aslı Sağlık Bakanı, hem kundakçı, hem itfaiyeci rolündeydi.
Bakan arkadaşları ile birlikte cam kırıyor, komite arkadaşları ile birlikte “camcı” olarak ortaya çıkıyordu.
* * *
O gün, o gece Başbakan ve Sağlık Bakanı, Bakanlar Kurulu ve Üst Komite, insanların canı üzerinden birbiriyle “güç” kavgası veriyor, “iktidar” yarıştırıyordu.
İşte o zaman...
Ya Sağlık Bakanı “istifa” edecekti, çünkü ertesi gün kafayı eğmiş, komite kararlarını revize etmişti.
Ya da Başbakan, o gecenin ardından, Bakanlar Kurulu’nu ateşe atan Sağlık Bakanı’nı görevden alacaktı.
* * *
Şimdi olmadı!
Olmadı çünkü yurttaş “Başbakan”ın aslında demokratik süreçlerle bu göreve gelmediğini biliyor.
O bir “atama.”
Toplumun çoğunluğunun bildiği “sır” ya da hissettiği “duygu” şu: Bu kabinenin iplerini başkaları tutuyor!
* * *
Olmadı!
Çünkü göreve getirdiği yeni bakan, “karantina”nın ilk delindiği skandalın bir numaralı “şüphelisi”dir ve o dönem görevden alınan tek isimdir.
Peki “sicili” temizlendi mi?
“Özel Jet Skandalı’nın Polis Raporu” Meclis’te açıklanmadan bunu söylemek pek mümkün değildir.
* * *
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde Eroğlu’nun Tatar’a desteğine karşılık Resmiye hanıma verilmiş bakanlık sözü” ya da “Ekonomi odaklı bir dayatma ve casino lobisinin planlı senaryosu” gibi iddiaların gerçek mi yoksa komple teorisi mi olduğunu kestirmek zor.
Ancak artık hepimiz demokrasi ve irade katliamının, yönetim çöplüğünün canlı tanıklarıyız.
* * *
Gelelim giden bakan Pilli’ye!
Salgın ve kriz yönetimi boyunu aşmıştı ve hiçbir adımda özlü bir planlama yapmadı.
Hep savrulduk!
Kendine güveni tavan yapmış, güç zehirlenmesi yaşamış, tüm süreçleri iki dudağı arasına hapsetmişti.
“Üç günlük karantinasız girişlerin” ya da “hemşiresiz açılan acil durum hastanesi”nin mimarı bir başkası değildi. Aşı süreci de “öncelik planlaması” ötesinde “politik şov”a evrilmişti.
Bu gerçeklere rağmen Ali Pilli’nin topladığı toplumsal sempatinin sebebi, hükümet içindeki onca “şaibeli” ve “güvenilmez” isim arasında “saf” kalmasıydı.
* * *
Ülkeyi ve hepimizi “rezil” eden bu anlayışları başımıza getirenler utansınlar...
Denizin ötesinden, en yakınlarımıza kadar!