Rum toplumunda Karnaval ve Paskalya kutlamaları
Rum toplumunda Karnaval ve Paskalya kutlamaları
Tuncer Bağışkan
Adanın iki yarısının geçişlere açıldığı 23.Nisan.2003 tarihi sonrasında Kıbrıs Rum toplumunun örf, adet, gelenek ve görenekleri arasında yer alan Karnaval ile Paskalya kutlamaları hayli ilgimi çekmişti. Ancak çok uzun yıllar bu konuda herhangi bir araştırma yapmamış olmayı bir eksiklik olarak görmekteydim. Nihayet 17-18 Mart.2013 tarihlerinde Limasol’da gerçekleştirilecek olan Karnaval ile Paskalya etkinliklerini izleyebilmek için Enorasis kulübünün kafilesine arkadaşlarla birlikte katılıyorum. Ancak seyahat öncesinde, Rum toplumunun geleneksel festivalleri ile kutlamalarını inceleyen Dr. Demetrios Stilyanu, G. Papaharalambus ve Maria Paraskevopoulou’nun araştırmalarını da okumayı ihmal etmiyorum. Nihayet başarılı bir organizatör olan Enorasis kulübü’nün genel sekreteri Gaston Neocleus’un saat gibi işleyen proğramına uygun olarak Pazar sabahı saat 9.00’da Lidra Palace barikatında bizi bekleyen otobüsle Limasol’a doğru yola çıkıyoruz. Çoğu Kıbrıslıların sabah kahvesi içmeden kendilerine gelemediklerini gayet iyi bilen Gaston, grubumuza Zygi’de onbeş dakikalık bir kahve molası vermeyi ihmal etmiyor. Kahvelerimizi içip kendimize geldikten sonra büyük karnaval yürüyüşünün başlangıç noktası olan Limasol’daki Ayios Nikolaos çemberine varıyoruz. Meydan neredeyse ana-baba günü; kum atsanız yere düşmüyor. Ve karnaval gruplarının geçit töreni başlıyor. Limasol Belediye başkanı Andreas Christou’nun oturduğu türbinlerin önüne varan karnavaldaki gruplar, orada kısa bir gösteri sunduktan sonra yollarına devam ediyorlar. Bir grup gidince, yerine diğer bir grup geliyor. İki saat süreyle rengârenk elbiseler giyen ekiplerin geçit töreninde icra ettikleri komik gösterileri izledikten sonra gece konaklayacağımız Poseidonia Beach Otel’e gidiyoruz. Odamıza yerleştikten sonra Eleni-Bambos çiftinin organize ettiği yarışma nitelikli gösterileri izliyoruz. Grubumuzun lideri Gaston ile eşi Cryso ise, akşam yemeğine katılacak olanlara karnaval elbiseleri ayarlarken, isteyenlerin yüzlerini boyama görevini de üstleniyorlar. Ve akşam yemeği için gittiğimiz Agrospito Taverna’da canlı müzik eşliğinde gece yarısına kadar eğleniyoruz. “Temiz Pazartesi” olarak bilinen ertesi gün kahvaltımızı otelde yedikten sonra, Limasol kalesi çevresi ile deniz kenarını dolaşma turuna katılıyoruz. Ve en sonunda Skarinou köyündeki yağ, şarap ve eşek müzesini ziyaret edişimiz sonrasında Lefkoşa’ya varmış oluyoruz.
KARNAVAL FESTİVALİNİN TARİHİ GEÇMİŞİ
Kıbrıs’ta ve özellikle de Limasol’da gerçekleştirilen Karnaval kutlamalarının, antik Yunan şarap tanrısı Dioniysos adına düzenlenen törenlerden etkilendiği tahmin edilmektedir. Antik Yunan’da dört gün süren “Dionysos” festivaline katılan insanlar eğlenirlerken, değişik kıyafetler giyerler ve maske takarlardı. Bu festivallerde, zamanın üç büyük trajedi yazarı olan Aeschylus, Euripides ve Sophocles arasında bir yarışma düzenlenirdi. Yarışmalarda sahnelenen oyunlarda rol alan aktörler maske takarlardı.
Katolikler arasında yer alan bazı karnaval gelenekleri de Hıristiyanlık öncesine dayanmaktadır. Eski Roma festivalleri arasındaki “Saturnalia” ile “Bacchanalia” (AntikYunan’da şarap tanrısı Dionysos) festivalleri İtalyan karnavallarını etkilemiştir. Saturnalia festivali bir bakımdan Yunan şarap tanrısı Dionysos festivali ile doğu festivallerinden etkilenmiştir. Bu festivaller de Ortaçağ’da Hıristiyanlığa girmiştir. Kıbrıs’ta ilk karnaval kutlamalarının Venedik dönemine denk gelen XVI. Yüzyılda başladığı, XIX. Yüzyıl’ın başından itibaren de değişik kentlerinde, özellikle de Limasol’da yaygın olarak kutlandığı genellikle kabul edilmektedir.
Karnaval geleneği Doğu Ortodokslar ve Katolik ile Ermeni toplumları tarafından kutlanmasına karşın, Asya kültürlerinin etkisinde kalan Protestanlar ile Filipinler arasında kutlanmamaktadır.
FESTİVALLER KENTİ LİMASOL
Adanın birçok yerinde Karnaval günleri çeşitli etkinliklerle kutlanıyor olmasına karşın en görkemli olanı “Festivaller Kenti” ünvanına laik görülen Limasol’da gerçekleştirilmektedir. Gençlik yıllarımızda Limasol’un ev sahipliğini yaptığı karnaval şenliklerinin yanı sıra, şarap, bira, Berengaria ve gumandarga gibi festivallerin şimdi bile devam ediyor olması, Limasol’un bu konudaki ayrıcalıklı yerini korumaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Her yıl değişik günlere denk gelen 10 günlük Karnaval süresinin başlangıç gününün belirlenmesinde Paskalya (Easter/Lambri) günü belirleyici olmaktadır. Gece ile gündüzlerin eşitlendiği ve “Yaz Ekinoks’u” (ilkbahara giriş günü olarak da kabul edilen Nevruz günü) olarak da bilinen 21 Mart (ve bazı yıllar ise 20 Mart) gününden sonra gelen dolunay sonrasındaki ilk Pazar günü, Ortodoksların büyük Paskalya (Easter) günüdür. Dolayısıyla Karnaval, Büyük Paskalya’dan 60 gün önceki Perşembe günü başlarken, Büyük Paskalya’dan 50 gün önce ise Büyük Paskalya’nın 50 günlük perhiz süresi başlamaktadır. Doğanın yeniden canlanmasını simgeleyen Ortodoks Hıristiyanlardaki Paskalya kutlamaları, Yunanistan’daki Adonis, Sumer’de Tammuz, İbranilerde Adon ve İran’da Nevruz kutlamalarının etkilerini taşımaktadır.
Her yıl olduğu gibi 2013 yılında da Limasol Belediyesi’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen 10 günlük Karnaval festivali bu yıl 7 Mart Perşembe gününe denk gelmiştir. Geçmiş yıllarda Karnaval haftası Karnaval Kralı’nın arabasıyla kente gelişiyle başlarken, bu yıl ilk kez “Krizler ve çılgınlıklar Kraliçesi”nin arabasıyla kente gelişiyle başlamıştır. Karnaval süresinin 14 Mart tarihine denk gelen ilk Pazar günü, geleneksel gösterilere uygun olarak, çocukların katılımıyla ikinci bir geçit töreni gerçekleştirilmiştir. Perşembe gün başlayan 10 günlük karnavalın ilk Pazar gününe kadarki günlerde et yendiğinden bu günler “Apokries” ,“Kreatine” ve “Tsiknopempti” (Kebap kokusu) adlarıyla bilinmektedir. Bu ziyaretlerde geleneksel oyunlar oynanırken, insanları korkutmak amacıyla acayip kıyafetler ile maskeler de giyilmektedir. İnsanlar bugünlerde hicivsel şarkılar söylerlerken, çeşitli oyunlar da oynarlar.
Karnaval’ın et yenen birinci pazarının ertesi günü (yani Pazartesi) başlayıp Karnavalın son günü olan Pazar gününe (Sicosses) kadarki süre “Peynir haftası” (Tyrini week / Cheese week / Tyrophagou) adıyla bilinmekte olup, perhize girecek olanların açlığa alışabilmeleri için bu günlerde peynir ile diğer süt ürünleri tüketmeleri serbesttir. On günlük karnaval süresi, Sicosses adıyla da bilinen karnaval süresinin ikinci Pazar günü (2013 yılı itibarıyla 17 Mart günü), St. Nicholas Meydanı’nın yanından başlayıp Limasol’un en uzun yolu olan Makarios III Caddesi boyunca süren büyük karnaval yürüyüşüyle son bulmaktadır. Gösteri şeklinde gelişen büyük karnaval yürüyüşünde acayip giysiler giyen gruplar müzik çalıp dans etmekte ve adanın dört bir yanından gelen insanlar da onları ilgiyle izlemektedir. Bu günün gecesinde ise insanlar ya evlerinde, ya da tavernalarda çılgınca eğlenmektedir. Ertesi gün (Pazartesi) ise, Sarakosti adıyla bilinen 50 günlük büyük paskalya (Easter) perhiz süresinin ilk günüdür ve bu gün “Green Monday” (Temiz Pazartesi) olarak adlandırılmıştır.
ESKİ KARNAVAL KUTLAMALARI VE BAZI İNANÇLAR
Eskiden karnaval elbiseleri kullanılmış eski elbiselerden yapılırken, akrabaların ve genellikle de dedelerin eski elbiseleri de ödünç olarak alınıp kullanılırdı. Oğlan çocukları kız elbiseleri giyerlerken, kız çocukları da erkek elbiseleri giyerlerdi. Karnaval günlerinde çok acayip elbiseler giyilir ve komşu evler ziyaret edilirken onları korkutmak amacıyla maske takılırdı. Karnaval süresince köylerde sabahlara kadar süren eğlenceler düzenlenirdi. Meydanlarda, ya da okul avlularında toplanılır ve politikacılar ile günlük hayattaki olayları hicvedici maskeli oyunlar oynanırdı. Bu gösterilerin amacı ise, bazı olaylara ilişkin halkın tepkisi ile görüşlerinin ortaya konmasıydı. Düzenlenen gösterilere önemli insanların davet edilmesine özen gösterilirdi.
Et yenilen günlerin sonuncusu olan karnavalın ilk Pazar gününün akşamı aile bireyleri karnaval elbiselerini giyerek bir araya gelirler ve bol miktarda kebap yerlerdi. Daha sonra diğer evler dolaşarak düzenlenen değişik eğlencelere katılırlardı. Genellikle evin en yaşlısı, içi yoğurtla doldurulan haşlanmış bir yumurtayı iplikle bağladıktan sonra o ipi uzun bir değneğin ucuna bağlar, sonra da değneği çocukların önüne uzatarak onlardan yumurtayı hiç ellemeden ısırmalarını isterdi. Yumurtayı ısırabilen kişi şanslı sayılırdı. Oyunun sonunda yumurtanın bağlandığı iplik ateşe atılıp yakılırdı. İpliğin tamamının yanması o yıl iyi bir hasat olacağına, ipliğin yarısının yanması vasat bir ürün elde edileceğine ve ipliğin yanmaması ise hasadın kötü geçeceğine yorumlanırdı. Bu geceki ziyafet sırasında bir kişinin hapşırması, ölülerin o kişi hakkında konuşma yaptıklarına ve o kişinin gelecek yılkı Karnavaldan önce ölüler tarafından öteki dünyaya götürüleceğine, yani öleceğine yorumlanırdı. Bundan kurtulabilmek için o kişinin elbisesini yırtması, ya da kötülüklerin oradan uzaklaşması için o kişinin başına ekmekle vurulması gerektiğine inanılırdı.
PASKALYA/EASTER PERHİZİ VE YORTUSU
Pazar günkü büyük karnaval yürüyüşünün ertesi günü olan ve “Green Monday” (Temiz Pazartesi) adıyla bilinen 50 günlük büyük Paskalya perhizinin ilk gününde insanlar gruplar halinde ovalara çıkarlar ve gölgeli ağaçların altına oturarak sadece ekmek, zeytin, helva ve bol sebze yerler, bol miktarda yerli şarap tüketirler. Böylece “Sarakosti” adıyla da bilinen elli günlük “Büyük Paskalya Pehrizinin burnunu kesmiş” olurlar. Bunun mecazi anlamı 50 günlük perhizden korkmadıklarını göstermektir. Bu günde çocuklar ile yetişkinler uçurgan uçururlar. Perhiz süresi boyunca kan içeren et ile et ürünleri, tereyağı, tavuk, yumurta, süt ürünleri ve balık yenmesi dini bakımdan yasaklanmıştır. Ancak ahtabot, sibya, midye gibi kısıtlı cins deniz ürünleri ve garavolinin perhizin ilk günü ile daha sonraki bazı günlerde yenmesi serbest bırakılmıştır. Değişik nedenlerle Büyük Perhize uymayanların, son haftayı perhizde geçirmeleri adetten sayılmaktadır.
Paskalya Yortusu Ortodoks Rumların en önemli dini bayramı olup, İsa’nın son yemeğini, ölümünü, insanlar için kendini feda edişini ve dirilişini simgelemektedir. Paskalya gününden önceki Cumartesi günü ev kadınları evlerinde kaynattıkları yumurtaları değişik renklerde boyarlar, fırında ekmek ile çörek pişirirler ve değişik şekiller içeren yumurtalı pastalar ve gurabiyeler yaparlar. Paskalya yortusunu simgeleyen en önemli yiyecek ise, yumurta, peynir, kuş üzümü, şeker ve sısam karışımıyla yapılan Pilavunadır. Paskalya gelmeden önce evlerin dışları ile sokaklar beyaza boyanırken, evler de kökten temizlenir.
Elli günlük perhizin son yedi günü (son haftası) ‘Megali Evdomas’ (Kutsal hafta) adıyla anılmaktadır. Kutsal Hafta’nın ilk Pazar günü “İsa’nın Kudüs’e girişini”, Perşembe günü “son akşam yemeğini”, Cuma günü “İsa’nın çarmıha gerilerek ölümünü”, Cumartesi günü “İsa için yas tutulmasını” ve Paskalya günü olan ikinci Pazar ise “İsa’nın dirilişini” simgelemektedir.
Paskalyadan bir gün önce, Cumartesi günü çok miktarda odun toplanıp köy meydanında (veya kilise avlusunda) büyük bir ateş için hazırlık yapılır. Cumartesi gecesi saat 23.00’de kilise çanları herkesi İsa’nın dirilişi için düzenlenen dini ayinine davet eder. Ayin için herkes evinden mum getirir. İnanışa göre Paskalya mumu dünyanın ışığı olan İsa’yı simgelemektedir. Ayini yöneten Papaz’ın İsa’nın dirildiğini ilan etmesi üzerine tüm mumlar yakılır. Yanan mumlar, İsa’nın karanlıkta parlayan ışık olduğunu simgelemektedir. Mumlar yanınca herkes birbirini kutlamaya başlar. Kişiler diğerlerine: “Hristos anesti (İsa dirildi)” diye hitap ederlerken, diğerleri de: “Alithos anesti” (Gerçekten dirildi) diye yanıt verirler. İsa’nın dirildiği ilân edilince köy meydanında (veya kilise meydanında) hazırlanan odunlar yakılır. Bu ateşte, son akşam yemeğinde İsa’ya ihanet edip ele veren ve ölümüne neden olan Yehuda’nın (Judas) tahtadan yapılma kuklası yakılır. Kuklanın ateşte yakılması ona duyulan kinin göstergesidir.
Pazar günkü Paskalya sabahında Rumlar en yeni elbiseleri ile yeni ayakkabılarını giyip kilisede düzenlenen ayine katılırlar. Ayinden sonra evlerine dönenler Avgolemeno çorbası içerler ve paskalya için özel olarak hazırlanan Pilavunaları yerler. Paskalya yumurtaları tokuşturulur. Yumurta eskiden beri yeniden doğuşu sembolize ettiğinden Paskalya’da yenmesi gelenek haline gelmiştir. Çocuklar kendi aralarında ve aile fertleri ile yaptıkları yumurta tokuşturmalarında çatlayan yumurtaları almaya hak kazanırlar. Paskalya yumurtalarının rengi İsa’nın kanını temsil ettiğinden kırmızıya boyanmıştır. Günümüzde, yumurtalar kırmızı rengin dışında sarı, mavi, mor ve yeşil gibi renklerde boyanıyor olmasına karşın, Paskalya yumurtasının geleneksel rengi kırmızdır.
Paskalya’da gençlerin en sevdiği oyunlar arasında, ateş üzerinden atlama ve çeşitli yarışmalar yer almaktadır. Ama en önemli yarışma, “Dosini” adıyla bilinen ağırlık kaldırma yarışmasıdır. Bu yarışmayı kazanan kişi ‘erkeklik gücü’ ile ‘yiğitliğin’ sembolü haline gelmiş oldurdu. Bu tür bir kuvvet gösterisinin Kambilli köy (Hisarköy) meydanı ile Esenköy (Gilanemos) içindeki Ay. Yorgi kilisesi avlusunda da gerçekleştirildiği güngörmüş yaşlılarımızdan öğrenilmektedir.