Rumlar yine 'ohi' der mi?
Akıncı ile Anastasiadis ilk yemeklerini yediler. Şimdi sırada asıl 'menü' var. Yani müzakereler...
İki liderin ortaya koyacağı vizyon, Kıbrıs'ta çözümü sağlayabilecek mi?
Yoksa toplumlar bir kere daha hayal kırıklığına mı uğrayacak?
Geçmiş tecrübeler nedeniyle fazla umutlu olmak için herkes kendi kendini frenliyor.
Doğrusu umut çıtasını yukarıya çekmek için henüz erken zaten... Ancak birkaç önemli sinyal, beklentilerin pozitif olmasını sağlıyor.
Birkaç gün önce gerek kuzeyde, gerekse güneyde yaşanan gelişmelerden söz edip bunların 'hayra alamet' olduklarından söz etmiştim.
Buna ilaveten yeni unsurlar var. Mesela Güney'de olası bir referandum sürecinde 'hayır' kampının çok güçlü olmayacağı söyleniyor. Güvenilir kaynaklar ve gözlemciler, 2004'teki siyasi iklimden çok farklı bir ortamdan söz ediyor.
Annan Planı'na son anda 'hayır' diyen AKEL'in bu sefer böyle tarihi bir hataya düşmeyeceğine inanılıyor.
Parti içindeki dengelerin bu yönde olduğu görüşü hâkim...
Kuşkusuz olası bir referanduma geleneksel olarak her zaman federal çözümden yana olan ama bir türlü bunun liderliğini üstlen(e)meyen AKEL'in oynayacağı rolün büyük, hatta belirleyici rolü var. Hem çıkacak irade bakımından, ama hem de toplumlar arası güvenin bekası bakımından…
Diğer büyük parti DİSİ, Anastasiadis'in imza koyduğu bir anlaşmaya 'hayır' der mi?
Herhalde demez. Güneyi yakından izleyen gözlemcilere göre bunun imkânı yok.
Ancak bir kısmı EOKA'cı olan DİSİ'nin bütün tabanı Anastasiadis'in peşinden gitmeyebilir. Yine de AKEL ile DİSİ'nin 'evet' diyeceği bir referandumdan kolay kolay ters bir sonuç çıkmaz.
DİKO ve EDEK muhtemelen 'hayır'a yatar, ama onların da tüm tabanlarını sürükleyebileceğine ihtimal verilmiyor.
Zira enteresan bir şekilde Kilise'nin 'evet'çi olacağı görüşü var!
Her ne kadar bizim Müftü ile sık sık görüşen Başrahip kültürel miras konusunda pozitif görüşler dile getiriyorsa da, olası bir anlaşmaya açıkça destek çıkması sürpriz olurdu normal koşullarda...
Ama durum öyle değilmiş bu sefer…
Hatta kilisenin elindeki MEGA TV'nin barış yanlısı bir çizgide yayın yapabilme olasılığından söz ediliyor.
Ciddi ciddi hem de!..
Ve başka medya kuruluşlarından da...
----
Medyanın rolü çok önemli çünkü ve 2004'te Kıbrıs Rum Toplumu çözüm planıyla ilgili yeterince bilgilendirilmediği için birçok insan Papadopulos'un gözyaşlarına ve de AKEL'in çağrısına kulak vererek gitmiş, ne olacağını bilmeden 'hayır' demişti.
Eğer anlatılanlar doğruysa, yani Rum basınında pozitif bir hareketlenme yaşanıyorsa ve bu olası bir referandumda da devam ederse, son derece önemli bir aşama kaydedilebilir demektir.
Başlayacak müzakerelerde liderlerin ve ekiplerinin kamuoyuna verecekleri mesajlar
ve bilgiler büyük önem taşıyacak.
Örneğin sıklıkla uygulanan 'karşı tarafı suçlama' yöntemleri, 'manipülatip bilgi sızdırıp muhatabı köşeye sıkıştırma' oyunlarından öncelikle liderlerin ve sonra da basının uzak durması gerekiyor.
Eğer bu başarılabilirse, bireylerin algıları değişebilir.
'Biz' ve 'Öteki' öznelerini sık kullanmak yerine "Bu adada birlikte birşey yaparsak neler olur" gibi hayatın gerçekleriyle uyumlu sorulara kafa yormak, bu ülkenin ve bu adada yaşayanların kaderini olumlu yönde değiştirebilir.
Yoksa bildik yöntemlerle karşılıklı suçlamalar sürüp gider, medya da buna çanak tutar, liderleri denetleyen değil, onların borazanı yahut tetikçisi gibi davranırsa eğer, çok gitme yeniden çöker bütün umutlar...
Sana söylerim kızım, sen anla gelinim!