1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Rüşvet, bir bakan huzurunda teklif edildi”
“Rüşvet, bir bakan huzurunda teklif edildi”

“Rüşvet, bir bakan huzurunda teklif edildi”

İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Güzelyurt İhalesi’yle ilgili üst düzey bir kamu personeli tarafından kendisine bir bakanın huzurunda rüşvet teklif edildiğini söyledi

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

   İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Güzelyurt İhalesi’yle ilgili üst düzey bir kamu personeli tarafından kendisine bir bakanın huzurunda rüşvet teklif edildiğini söyledi.

   Gürcafer kendisine konuyla ilgili iki kez rüşvet teklif edildiğini belirterek, huzurunda rüşvet teklif edilen bakanın ismini açıklamadı ama Başbakan Yardımcısı, Maliye Bakanı Serdar Denktaş olmadığını belirtti.

   Gürcafer, Mali Polis’e çarşamba gün konuyla ilgili bilgi ve isimleri verdiğini de kaydetti.

   Güzelyurt Hastanesi ihalesiyle ilgil yaşanan sürecin detaylarını Yenidüzen’e anlatan Cafer Gürcafer,  “Ben Merkezi İhale Komisyonu Başkanı’nın ve etrafındaki insanların Serdar Denktaş’ı bu konuda çok etkilediğini, yanılttığını ve açıkçası başını derde soktuğunu düşünüyorum” dedi.

   Cafer Gürcafer şunları da söyledi:  

   “Biz bu süreci sonuna kadar götüreceğiz. Süreçte bu konuyla ilgili daha açıklayacağımız, üstüne gidilmesini isteyeceğimiz çok şeyler vardır. Yatırımcı, devlet, hükümet ilişkilerinin mercek altına alınmasını istiyoruz. Bu ülkede ciddi bir kirlenme vardır, bu kirlenmeye karşı hepimiz mücadele vermemiz lazım. Kralın çıplak olduğunu herkes görüyor ama kimse söylemiyor, toplum olarak bu noktaya geldik. Hatta siz söylediğiniz zaman da ‘işin gücün yok mu da bunlarla uğraşıyorsun, başını derde sokacaksın’ gibi bir düşünce ile karşılaşıyorsunuz, bu çok üzücü bir durum. Dolayısıyla buna karşı ciddi bir duruş sergilememiz lazım. Ben bu olayın bir milat olmasını temenni ederim. Mecliste araştırma komitesinin kurulacak olması beni çok umutlandırdı, yargının da sürecin sonunda, eğer hukuksuzluk varsa, hiçbir etki altında kalmadan bir karar vereceğine inanıyorum. Ama en önemlisi toplumsal sorumluluk o noktada başlar. Tespitler yapıldıktan sonra, bunun bir kere daha yaşanmaması için gereğini yapmamız lazım.”

“Kamu yapısı boğulmuş durumdadır”

  • Soru: Güzelyurt Hastanesi’yle ilgili yaşanan süreçte hukuka aykırılıklar olduğunu söylüyorsunuz. Öncelikle bu süreçte neler yaşandığını anlatır mısınız?
  • Gürcafer: Bu ülkede ihaleler uzun yıllar Kamu İhale Tüzüğü’yle yürütüldü. Çok uzun yıllardır Müteahhitler Birliği olarak ülkedeki bütün ihale süreçlerini disiplinize edecek bir Kamu İhale Yasası’nın çıkması gerektiği konusunda mücadele verdik, eylemler yaptık. 2006 yılında, AB uyum yasaları çerçevesinde bu yasayla ilgili çalışma başlamıştı ve Müteahhitler Birliği de her zaman katkı koydu, yasanın çıkarılmasının takipçisi oldu. Birkaç iktidar değişti ve nihayet, yanlış hatırlamıyorsam Ömer Kalyoncu hükümeti döneminde, yasa meclise geldi. Komiteye biz de davet edildik ve yasa geçti. Yasa daha önce geçmesine rağmen hazırlanması gereken tüzükler olduğu için 16 Kasım 2016’da yürürülüğe gireceğine dair bir madde kondu. Maalesef tüzüklerin hazırlanma sürecine biz dahil edilmedik. Tüzükler geçtikten, yayınlandıktan sonra bize gönderildi. Tüzüğü incelediğimiz zaman bir takım aksaklıklar, adaletsizlikler, eşitlik ilkesine aykırı maddeler gördük. İdareyle bunların düzeltilmesi konusunda görüştük. Kabul etmek gerekir ki, kamu yapısı boğulmuş durumdadır. İnsan kaynakları bakımından da çok fakir duruma düşmüştür. Günlük sorunlarla boğuşmak durumunda olan bir devlet yapısı ortaya çıktı.
    Güzelyurt Hastanesi ihalesi de yasanın yürürülüğe girdiği döneme denk geldi. İhaleyle ilgili dosyalar satılmaya başladıktan sonra dosyayı alan müteahhitlerden şikayetler, itirazlar oldu. Neydi bunlar? Tek seferde 16 bin 560 metrekare bitirme belgesi isteniyordu. Bu talepten dolayı ihale sadece birkaç müteahhidin katılabileceği bir ihaleye dönüştü. Çünkü o bitirme belgesini elinde tutan müteahhit diğerlerine kıyasla %30 daha avantajlı bir pozisyonda oluyordu. Bu da “katılabilirsiniz ama alma şansınız yoktur” demekti. Diğer tarafta, 19/98 sayılı Kayıt ve Denetim Yasası müteahhitleri yılda bir denetler ve birden beşe kadar karnelendirir. Birinci sınıf karne tutan müteahhide de sınırsız büyüklükte iş yapabilme yetkisi verir. Dolayısıyla ihaledeki bu talebin yasaya ters düştüğü, katılımı da çok düşüreceği, birinci sınıf müteahhitlerimiz arasında ayrımcılığa neden olacağı, hem yönetim olarak bizleri, hem de devleti töhmet altında bırakacağı için Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na bir yazı yazıp bunun düzeltilmesini talep ettik. İhale Yasası’na uygun yasal süre içinde bir zeyilname yayınlandı ve toplamda 16 bin 560 metrekare istendi. Bu değişiklikten sonra 16 müteahhit gidip dosyayı aldı ve ihaleye hazırlandı.
    İhalenin kapanışına 17 saat kala, bir zeyilname daha yayınlandı ve eskiye dönüldü. Teammüller gereği, aramızda bir dialog vardır, genelde yapılacak değişiklik bize bildirilir, biz de yasaya uygunluğunu kontrol ederiz. Ancak bu sefer bizim haberimiz olmadı. Kamu İhale Yasası’nın 30 (2) maddesi şöyle der, “İhale makamları, ihale dokümanlarını alan tüm iktisadi işletmelere bütün değişiklik ve düzeltmeleri, ihale teklifi sunmak için tanınmış olan sürenin bitiminden 6 iş günü öncesine kadar, ücretsiz olarak gönderir ve tüm değişiklik ve düzenlemeleri internet sitesinde yeniden yayınlar.” Yasa açıkça 6 iş günü önce değişiklik yapılabileceğini söylerken, göz göre göre 17 saat önce değişiklik yapıldı. Biz yönetim kurulu olarak, ihalenin yasayı ihlal ederek gerçekleşeceği için ihaleye teklif vermeme kararı aldık. Her zaman Müteahhitler Birliği olarak böyle yaparız, bunu da yazılı olarak üyelerimize de, Merkezi İhale Komisyonu’na da bildirdik. Bir üyemiz yurtdışında olduğu için haberdar olmadığını iddia etti ve teklif attı. Bir diğer üyemiz de bile bile gidip teklif attı.
     
  • Soru: Söz konusu üyelerinizle ilgili ne tür bir süreç başlattınız?
  • Gürcafer: Üyelerimizin Yönetim Kurulu kararına uymamasından dolayı, yasanın ilgili maddesinde öngördüğü gibi Onur Kurulu’na sevk edildi, bu süreç devam etmektedir. O sürecin sonunda belki de ceza alacaktır. Orası bağımsız bir organdır, biz ona müdahale edemeyiz. O süreç devam ediyor.

İptalin iptali...

  • Soru: İhalenin iptal edilmesiyle ilgili de bir girişiminiz oldu ve onun sonrasında da iptalin iptali gibi bir durum da yaşandı. Bunun detayları nedir?
  • Gürcafer: İhalenin iptal edilmesi konusunda Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Sayın Kemal Dürüst ve Maliye Bakanı Sayın Serdar Denktaş’la görüştük. Rahatsızlık oluşmasına rağmen, yasaya aykırılık Sağlık Bakanı Sayın Faiz Sucuoğlu tarafından da tespit edildiği için, belli bir süre sonra ihale iptal edildi. Sağlık Bakanı ihalenin tekrarlanması için bir yazı yazdı. Merkezi İhale Komisyonu Başkanı ihaleyi alan müteahhit Ali Kofalı’ya, ihalenin iptaliyle ilgili “git bizi dava et” dedi. Bu anlaşmalı yapılmış bir şeydi, danışıklı dövüştü ve çirkinlik burada başlar. Çirkinliğin başlamasıyla geçmişteki ısrarla alakalı soru işaretleri de oluşmaya başladı. Müteahhit mahkemeye gidince de, İhale Komisyonu Başkanı mahkemeden devletin aleyhine hüküm yazılmasını talep etti. Bir kamu görevlisi olarak, davranışlarınızı düzenleyen yasalar vardır ve o yasalara uygun davranmak zorundasınız. Devleti, halkı zarara sokacak davranışlar içinde bulunamazsınız. Elimizde bunun da belgesi var, mahkemede savcılığın beyanı “Her ne kadar bugün ara emrinin günüyse de, ben yasal durumu tetkik ettikten sonra davalı no:1’in (yani Merkezi İhale Komisyonu Başkanı) 17/29 sayılı yazısını ve bu yazıya konu Merkezi İhale Komisyonu’nun dava konusu ihaleyi dava iptal eden kararının hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve sonuç doğurmayacağına dair hüküm çıkmasını kabul ve teklif ederiz” şeklinde. Mahkeme de “yukarıda yapılan beyanı dikkate alarak” hüküm verdi. Aslında mahkemenin konuyu, bulguları incelemesine ve karar vermesine fırsat verilmesi lazımdı. Mahkeme ona göre karar vermiş olsaydı, biz de “biz yanlışız” diyecektik. Halbuki böyle olmadı, acele bir hüküm yazıldı ve acele bir şekilde ihale verildi, imzalandı. Bu adımla Sağlık Bakanı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı ve hükümetin de elleri bağlandı.

“Serdar Denktaş’ın yanıltıldığını düşünüyorum”

  • Soru: Merkezi İhale Komisyonu Başkanı’nın bu tavrından, bakanların veya hükümetin haberi olmadığını mı düşünüyorsunuz?
  • Gürcafer: Ben Merkezi İhale Komisyonu Başkanı’nın ve etrafındaki insanların Serdar Denktaş’ı bu konuda çok etkilediğini, yanılttığını ve açıkçası başını derde soktuğunu düşünüyorum.

“Hukuksuzluğun tespiti davası dosyaladık”

  • Soru: İhaleyle ilgili bazı davalar da açtınız. Bunlar ne aşamada?
  • Gürcafer: O dönemde ihalenin iptal kararının iptal edilmesi konusundaki mahkeme kararının iptal edilmesi için dava açmıştık. O devam ediyor. Müteahhitler Birliği olarak geçen hafta mahkemeye tekrar müracaat ettik ve hukuksuzluğun tespiti davası dosyaladık. Serdar Denktaş’ı ve İhale Komisyonu Başkanı’na da dava açtık. Bu davada da devletin uğratıldığı zararın onlara rücu edilmesini istiyoruz.

“Hangi parayı çaldığımızdan bahsediliyor?”

  • Soru: Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “İhale Komisyonu’nun hatası yoktur, Müteahhitler Birliği’nde bir çark vardır, yıllardır üleşiyorlar” diyor. Kastedilen çark nedir?
  • Gürcafer: Devlet keşif bedellerini belirlerken malzeme maliyetine %20 müteahhit karı ekler. Bazı örnekler vermek istiyorum, Onkoloji Hastanesi inşaatının ihalesinde 13 milyon 658 bin TL keşif bedeli belirlemiş, ihaleyi alan müteahhidin teklifi 10 milyon 838 bin TL yani kırım oranı %22 olmuştur. Alayköy Sanayi Bölgesi Yol-Altyapı işlerinde kırım oranı %22.13,  Beyköy işinde kırım oranı %21.33, Polis Okulu’nda %19.82 olmuştur. Yani devletin belirlediği fiyattan %20 daha aşağıya iş yapıyorsak hangi parayı çaldığımızdan bahsediliyor? Ancak kırım genelde %20 civarındayken, Güzelyurt Hastanesi ihalesinde keşif bedeli 11 milyon 874 bin 280 TL iken, ihaleyi alan firmanın verdiği teklif 11 milyon 804 bin TL yani kırım oranı %0.5. İhale komisyonunun tarihinde böyle bir kırım oranıyla iş verme yoktur.

“Rüşvet konusunda mali polise isimleri verdim”

Bu süreçte konu mecliste de tartışıldı, basında da çok tartışıldı. Sayın Denktaş da, ben de televizyon programlarına davet edildik. Ben de “Sayın Denktaş yalan söylüyor, böyle birşey yoktur, esas usulsüzlük bu ihalededir ve ihalede menfaat elde edilecek kişilerce rüşvet teklif edilen tek kişi vardır, o da benim. Onun huzurunda bir konuşma olmadı, eğer varsa gidip mali polise şikayette bulunsun” dedim. Ben çarşamba itibarıyla rüşvet konusunda mali polise isimleri verdim. Meclis komitesi kurulsun onlara da vereceğim.
Sayın Denktaş, “5 liralık işi 6 liraya yapıp paylaşıyorlar” dedi. Bir tane 6 liraya yapılmış 5 liralık iş örneği göstermesini istiyorum. Eğer benim Müteahhitler Birliği başkanı olduğum dönemde bir tane böyle örnek gösterebilirse ben istifa edeceğim, eğer gösteremezse kendinin istifa etmesi lazım. Ama edeceklerini hiç düşünmüyorum.
Mahkeme sürecinde biz suçlu bulunursak bunun maddi sorumluluğunu da biz üstleneceğiz ve istifa edeceğiz ancak mahkeme sürecinde kendileri suçlu bulunurlarsa kendilerinin de istifa edeceğinin ve maddi, manevi zararı karşılayacaklarının sözünü topluma vermeleri gerekir. Bu kadar iddialı konuşurum.

“Ben hiçbir dönemin adamı olmadım”

  • Soru: Sayın Denktaş, mecliste sizin şahsınıza “her dönemin adamı, ne iş yaptığı belli değil” gibi de açıklamalar yaptı. Bu konuda şahsi dava açmayı düşünüyor musunuz?
  • Gürcafer: Şahsi dava da açıyorum, onun çalışmasını da yapmaktayım. Kendisine tazminat davası açacağım. Ben hiçbir dönemin adamı olmadım. Hayatım boyunca solcuydum, solcu oldum, marksist leninist bir solcuydum, hala dünyaya bakışım farklılaşmadı. Hiçbir dönemde siyasete yanaşıp rant elde etmedim. Mesela devletten bir arazi almadım, paramla aldım. Yalnızca CTPli oldum, başka hiç bir partiden olmadım. Son 3-5 yıl içinde CTP ile de ters düştüm ve şu anda da hiçbir partiden değilim. Ancak bir sivil toplum örgütü başkanı olarak her dönemde konulara yapıcı yaklaştım. Bizim çok kosmopolit bir yapımız vardır, bizim içimizde UBPli, DPli, TDPli, YKPli, CTPli olan arkadaşlarımız var. Ama bizde her zaman yönetim kurulu kararları oy birliği ile alınmıştır, oy çokluğu ile kararımız yoktur. Biz bütün iktidarlara önyargısız, yapıcı yaklaştık, doğru olan budur. Doğru olan davranış, dünya görüşünün farklı olduğu insanlarla kavga etmek midir?

“Denktaş’ın söyledikleri hep havadadır”

Ben iddialarda bulunurken bunu belgelere dayandırıyorum ama Sayın Denktaş’ın söyledikleri hep havadadır. Sayın Denktaş benim nasıl geçindiğimi merak ediyorsa, benim, eşimin ve çocuklarımın hesaplarını rahatlıkla inceleyebilir. Ne kadar borcumuz olduğunu da öğrenebilir. Ama benimkini incelerlerken onunkini de incelemelerini istiyorum. Ben inceleneceksem, onunkinin de incelenmesi lazım. Ben bunun yapılmasını istiyorum. Sayın Bakan benim ne iş yaptığımın belli olmadığını söyledi. Bu özürü kabahatinden büyük bir söylemdir. Şu anda biz aile olarak büyük bir geriye dönüşüm tesisi kuruyoruz. Avrupa standardlarında, Avrupa ölçeklerine göre bile çok büyük bir tesis kuruyoruz. 4.5 milyon dolar para harcadık, tesisimiz çalışmaya başladı. Esas sahip çıkması gereken, bilmesi gereken Maliye Bakanı’yken, kendisinin ülkemizde böyle bir yatırım olduğundan ve bunun benim tarafımdan yapıldığından haberi yoktur ve çıkıp “ne iş yaptığı belli değildir” diyor. Benim ne iş yaptığım bellidir ama siz hayatınız boyunca memur oldunuz, memur maaşıyla bu servete nasıl sahip oldunuz? Bunun hesabını verin, önce bunu tartışalım. Ben tırnaklarımla kazıyarak birşeyler sahibi oldum. Ben devletten arazi kiralayıp, satıp, komisyon yemedim, bankam da yoktu, banka da batırmadım, yalnızca işleyerek, çalışarak birşeyler yaptım. Siyasi saldırıya da maruz kaldığım için çok büyük ekonomik zararlara da uğradım, battım da. Siyasi olarak linç edildim. Benim nasıl, nereden, ne kazandığım bellidir.

“Keşif bedellerini belirleyen devletin kurumlarıdır”

  • Soru: Sayın Denktaş keşif bedellerinin yüksek belirlendiğinden de bahsediyor...
  • Gürcafer: Keşif bedellerini belirleyen devletin kurumlarıdır. Sayın Denktaş kendi devlet çalışanlarını da ciddi şekilde töhmet altında bırakıyor. Bu iddiası doğru değildir, kabul etmiyorum. Havada konuşmayacaksınız, ayaklarınız yere basacak. Eğer devletin personelinin yüksek keşif bedelleri oluşturduğuna dair iddianız varsa, o zaman gönderin sayıştaylığı denetlesin, suçlu da varsa gereğini yapsın. Ben böyle birşeyin olduğuna imkan ve ihtimal vermiyorum. Böyle birşey yoktur. Devletin keşif bedellerinde çifte kontrol vardır. Önce devletin teknik dairesi bunu yapar, sonra da TC Yardım Heyeti’nden bloke almak için gidildiğinde, bu bir de oradaki teknik elemanlarca kontrol edilir. Keşif bedellerinde birşey yoktur, eksik vardır, fazla yoktur. Yine söylüyorum, Sayın Denktaş etrafındaki esas rant elde eden kesimlerce yanlış yönlendiriliyor.
     
  • Soru: Ne kastediyorsunuz?
  • Gürcafer: Mesela Sayın Denktaş, bu işten rant elde edecek olan müteahhitlerin söylediklerini ciddiye alıyor. Bu zeyilnamenin tekrar yayınlanması için, sırf işi kendileri alabilsin diye, çaba sarf eden bir iki müteahhit vardır. Onların söyledikleri doğrultusunda hareket ediyor. Ne ilginçtir, ihale komisyonu başkanı bu müteahhit arkadaşlarla akşamları yemeklerde gözlemleniyor. Ne ilginçtir ki, mesai saatinden sonra bu kişiler Maliye Bakanlığı’na, İhale Komisyonu’na gidiyorlar, İhale Komisyonu Başkanı’nın odasında birlikte toplantı yapıp dosyaları inceliyorlar. Bunun cevabını vermesi gereken İhale Komisyonu Başkanı’dır.
     
  • Soru: Bu konularda elinizde belge var mı, yoksa iddia mıdır?
  • Gürcafer: Gözlemler, yemekte fotoğraflar vardır. Maliye Bakanlığı’nın kameralarından baksınlar, görsünler.
     
  • Soru: Söz konusu üyeleriniz hakkında bu konularda bir işlem başlatacak mısınız?
  • Gürcafer: Tabi ki. Kendi içimizde bununla ilgili süreci sonuna kadar götüreceğiz.

 “Komitenin kurulması bir şekilde engellenecek”

  • Soru: Mecliste de konuyla ilgili bir araştırma komitesi kurulması gündeme geldi. Henüz kurulamadı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Gürcafer: Hastaneyle ilgili ihale sürecinin hükümet içinde yarattığı ciddi bir rahatsızlık vardır. Türkiye’de bile yarattığı ciddi bir rahatsızlık vardır. Açık söylemek gerekirse, devlet arazileri kiralanırken ortaya çıkan bir sürü şaibeler vardır. Bunlarla ilgili ciddi rahatsızlıklar vardır. Bu rahatsızlıkların devamında sayıştay üyesinin seçilmesiyle ilgili de rahatsızlıklar ortaya çıktı. Hükümette büyük sorun var. Bağımsız milletvekilleri hastane sürecini çok çok iyi biliyorlar, onlarda da ciddi rahatsızlık vardır, ki hükümet bunların verdiği destekle devam etmektedir. Biz de hükümet krizi çıkmasını istemiyoruz, bizim de istikrara ihtiyacımız var ama bu tür kirlenmelere de müsaade edilmemesi lazım. Hükümet yürüsün diye böyle şeylere de göz yummayız, yummamamız lazımdır. Sanırım bütün bunların neticesinde ortaya sık sık rahatsızlıklar çıkmaya başladı. İhale sürecinde, Maliye Bakanlığı tarafından, hem Sağlık Bakanlığı’na, hem de UBP kanadına ciddi dayatma yapıldığını, “hükümeti bozarız” gibi tehditkar bir yaklaşım olduğunu da biliyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısı Denktaş’ın “komite kurulsun, bu öneriyi ben getiriyorum, hatta başkanı da muhalefetten olsun” demişti. Bunun gerçekleşeceğine inanmıyorum. Komitenin kurulması bir şekilde engellenecek, kurulursa da muhalefete verilmesi konusunda Denktaş’ın söylediğinin arkasında duracağına inanmıyorum. Ama gerçekten başkanlık muhalefete verilirse, çok ciddi bulgulara ulaşılacağını biliyorum. Çünkü Sayın Tufan Erhürman çok iyi, mahkemelerde kitapları dikkate alınarak kararlar üretilen bir hukukçudur. UBP içinde adaleti çok yüksek, hiçbir şekilde yanlış yapmayacak değerli hukukçular olduğunu da biliyorum. Eğer komite oluşursa ve politize olmadan özgürce çalışırsa, çok iyi bir netice ortaya çıkacağını düşünüyorum.

“Rüşvet teklifi Serdar Bey’in huzurunda yapılmadı”

  • Soru: Mali polise bilgi ve isimleri verdiğinizi söylediniz. Ancak kamuoyu ile bu bilgileri paylaşmadınız. Kim, nerede, ne zaman, nasıl bir rüşvet teklif etti? Bu rüşvet teklifi sizce ilgili bakanların bilgisi dışında mı yapıldı? Bu konuda kamuoyuna daha net açıklama yapmanız gerektiğini düşünmüyor musunuz?
  • Gürcafer: Düşünürüm ama gene sizler arasında eşit davranmak için söylemedim. Ama şunu söyleyebilirim, bu rüşvet teklifi Serdar Bey’in huzurunda yapılmadı. Üst düzey bir kamu personeli, bir bakanın huzurunda bu rüşvet teklifini yaptı. O derece cesaretli yapılmış birşeydir. Ben bu teklifle ilgili konunun, orada verdiğim “hayır” cevabıyla kapanmasını isterdim. Aynı gün birlikteki toplantıda arkadaşlarıma bu konuyu söyledim, Yönetim Kurulu’na da ivedi olarak bilgi verdim. Bu konuda iki defa rüşvet teklifiyle karşı karşıya kaldım. İkisiyle ilgili de polise bilgi verdim. Bu konunun bu derece dallanıp budaklanmasını da istemezdim ancak Sayın Denktaş’ın çok iddialı bir takım açıklamaları oldu. O, bu açıklamaları yaptıktan sonra, şahsımı hedef alan o yakışıksız, parti başkanına, Maliye Bakanı’na yakışmayan davranışları sergiledikten sonra ben de çıkıp söyledim. Ben mali polise isim verdim, sonuna kadar da arkasındayım. O da çıkıp “benim huzurumda şunlar bunu konuştu” desin. İddialarını belgelendirsin. Ama bunları yapamayacak. Bu tür mesnetsiz konuşmaları geçmişte çok gördük. Sayın Denktaş’ın yapıp yapacağı nedir? Belki bana resen vergi yollayacak. Geçmişte de yolladılar. Her iktidarla ters düştüğüm dönemde benzer resen zarfıyla karşı karşıya kaldım.

“Popülizm yapacaksınız diye benim enseme basamazsınız”

  • Soru: Rüşvet konusunu söyledikten sonra tehdit, uyarı veya rüşveti teklif edenlerden “Cafer Bey size yakıştı mı, ne gerek vardı? Aramızda konuştuk” tarzında bir telefon aldınız mı?
  • Gürcafer: Tehdit olmadı. Ama “gerek yoktur” gibi aracı olan arkadaşlar var. Ancak o noktayı, o durağı artık kaçırdık. Çünkü ben hiç hak etmediğim, çok çirkin bir saldırıyla karşı karşıya kaldım. Siz siyaset, popülizm yapacaksınız diye benim enseme basamazsınız. Yanlışsam geri adım atarım, yanlışsanız sizin geri adım atmanızı isterim, efendi efendi. Ama siz isminizin size vermiş olduğu bir ayrıcalığınız olduğunu düşünürseniz, benden daha fazla haklara sahip olduğunuzu iddia ederseniz ve bana saldırırsanız, hayal edemeyeceğiniz kadar şiddetli tepkimle karşı karşıya kalırsınız. Ucunda ne olursa olsun...

“Süreci sonuna kadar götüreceğiz”

  • Soru: Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?
  • Gürcafer: Biz bu süreci sonuna kadar götüreceğiz. Süreçte bu konuyla ilgili daha açıklayacağımız, üstüne gidilmesini isteyeceğimiz çok şeyler vardır. Yatırımcı, devlet, hükümet ilişkilerinin mercek altına alınmasını istiyoruz. Bu ülkede ciddi bir kirlenme vardır, bu kirlenmeye karşı hepimiz mücadele vermemiz lazım. Kralın çıplak olduğunu herkes görüyor ama kimse söylemiyor, toplum olarak bu noktaya geldik. Hatta siz söylediğiniz zaman da “işin gücün yok mu da bunlarla uğraşıyorsun, başını derde sokacaksın” gibi bir düşünce ile karşılaşıyorsunuz, bu çok üzücü bir durum. Dolayısıyla buna karşı ciddi bir duruş sergilememiz lazım. Ben bu olayın bir milat olmasını temenni ederim.

 

Bu haber toplam 5870 defa okunmuştur