1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Rusya-Ukrayna (Batı) Savaşı
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Rusya-Ukrayna (Batı) Savaşı

A+A-

Krizin başında ‘askerlerimiz ülke topraklarında tatbikat yapıyor’ diyen, işgale ilişkin açık belirtiler oluştuğunda Ukrayna’yı işgal niyetinin olmadığını, tatbikatın sonlanmasıyla askerlerin üslerine geri döneceğini duyuran Rusya, en sonunda, tüm Batılı devletlerin iddialarını haklı çıkararak işgal eylemine başladı.

Rusya’nın bu işgal eylemini haklı çıkarmak için ileri sürdüğü gerekçelere kimse inanmıyor.

Nihai hedefini Ukrayna devletinin yok edilmesi olarak ilan eden Rusya, Ukraynalı diye bir halkın olmadığını, bu ülkede yaşayanların Rus olduğunu, Ukrayna devletinin ise süni olarak yaratıldığını ileri sürüyor.

Kimin Rus, kimin Ukraynalı olduğuna karar verme yetkisinin sayın Putin’e ait olmadığı çok açıktır.

Ayrıca, Ukrayna 1945 yılından beri BM üyesidir. Rusya ise, Ukrayna’nın toprak bitünlüğünü garanti eden BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesidir.

Yani Rusya, bu işgal eylemiyle, uluslararası sistemde sahip olduğu role ve konumla çatışacak şekilde kendi kendini inkar ediyor.

Rusya, ayni zamanda, Ukrayna’nın doğusunda iki ayrı bölgede yaşayan ve kendilerini Rus kökenli olarak niteleyen halkın baskı altında olduğunu, onları koruma adına hareket ettiğini ileri sürüyor.

Halbuki, sözü geçen iki bölgede ayrılıkçı gruplar Rusya’nın açık-örtük desteğiyle, şiddet kullanarak bağımsızlık ilan etmişlerdi.

Şimdi Rusya bu bağımsızlık ilanına dayanarak, iki bölgeyi de devlet olarak tanıdığını ilan ediyor.

Rusya ve müttefiki Belarus dışındaki Dünya ise bu hareketi uluslararası hukuka aykırı buluyor: Şiddet yoluyla, bir devlete ait olan bir toprak parçasında yeni bir devlet kuramazsınız!

Rusya’nın bu işgal eylemini haklı kılmak için ileri sürdüğü başka bir gerekçe daha var: ‘Rusya’nın güvenliğinin tehdit altında olması.’

Rusya’ya eylemleriyle tehdit oluşturabilecek olan NATO’nun, Ukrayna’ya askeri güç göndermeyeceği krizin başında açıklanmış ve bu tutum çeşitli gerekçelerle tekrarlanmıştı.

Geriye kalan olasılık ise Ukrayna devleti ve ordusunun Rusya’nın güvenliğini tehdit ediyor olmasıydı.

Bu gülünç derecedeki olasılık da bizzat Rusya tarafından ‘istemeden’ yalanlanmıştır: İşgal eyleminin başlamasından birkaç saat sonra Rusya tarafından yapılan açıklamada, Ukrayna’nın hava unsurlarının tümüyle etkisiz hale getirildiği vurgulanıyordu.

Yani, Ukrayna’nın kendini kendini savunma kapasitesinin bile oldukça zayıf olduğu Rusya tarafından kabul edilmiş oldu.

Böylece Ukrayna’nın Rusya veya başka bir devlet için tehdit oluşturmadığı anlaşılıyor.

Rusya’nın işgal eylemine girişmeden önce Batı’dan çok ciddi bir talebi olmuştu: ‘Ukrayna’yı NATO’ya üye yapmayacağınızı garanti edin” ve “NATO’ya üye yapılan Avrupa’nın doğsundaki devletlerin üyeliklerine son verilsin.”

Bu istek reddedildi.

Anlaşılan, genişleme arzusu olan Rusya, etrafında zayıf halkaların yaratılması için çaba göstermektedir.

Bu nedenle, Doğu Avrupalı devletlerin NATO üyeliğinin pazarlık konusu yapılmamasının hıncını Ukrayna’yı işgal ederek almaktadır.

Bu işgalin bir dizi sonucu ortaya çıkacaktır.

Bu sonuçların, işgalin boyutuna göre şekilleneceğine dair Batı tarafından güçlü mesajlar verilmektedir.

Ama Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edilmeye başlanmasının öncelikle şekillenen bir sonucu artık ortaya çıkmıştır: Rusya lideri ve bütünüyle Rusya yönetimi artık dünyanın geriye kalan bölümü için ‘oldukça güvenilemez bir aktördür.’

Bu ‘güvenilemez aktör’ olma özelliği, Ukrayna’daki gelişmelere bağlı olarak, Rusya’nın dünya sistemi içindeki konumunu sarsmaya kadar varabilecek gelişmelere neden olabilir.

Krizin başında, Batılı devletler ve NATO muhtemel bir Rusya-Ukrayna çatışmasında, Ukrayna’ya askeri birlik göndererek katılmayacaklarını açıklayarak, Rusya’nın saldırgan bir eylemine zemin hazırlamaktan kaçındılar.

Ama askeri birlik göndermemek askeri herhangi bir enstrumanı kullanmaktan kaçınmak anlamına gelmiyor.

Batı, ilk tepki olarak Rusya’ya karşı güçlü yaptırımlar uygulayacağını, Rusya’nın işgal eylemi başlamadan ilan etmişti.

Şimdi bu işgalin sonuçları, bir yandan Rusya’nın ne kadar ileriye gideceğiyle, diğer yandan ise Batı’nın ve NATO’nun uygulayacağı yaptırımların boyutuyla şekillenecektir.

Rusya’nın işgal hareketi daha ilk adımında AB ve NATO içinde, üye devletler arasındaki dayanışmayı artırmış ve NATO’nun üye devletler ve AB’nin savunulmasındaki rolünü güçlendirmiştir.

Böyle bir sonuç, Rusya’nın ummak isteyebileceği bir sonuç değildir.

Yani Rusya, Ukrayna’yı işgale girişerek, aslında zayıflatmak istediği NATO’yu daha da güçlendiriyor ve AB-NATO ortay eylemine zemin hazırlıyor.

Bu işgal eyleminin önemli sonuçlarından biri de Turkiye’nin bir yol ayrılımına zorlanmasıdır.

Farklı nedenlerle, hem Rusya hem de Batı Türkiye’nin bu yol ayrımında ‘uygun’ bir karar vermesini bekleyecektir.

Bu beklentinin nedeni,Türkiye’nin Erdoğan yönetiminde Batı’dan uzaklaşarak Rusya’ya yanaşması ve nihayetinde NATO dışında bir ittifak arayışına yönelebileceğine dair yarattığı izlenimdir.

NATO’nun Rusya’ya karşı girişebileceği açık-gizli herhangi bir askeri eylemde Türkiye’nin

hızla tarafını belirlemesi gerekecektir.

Türkiye’nin şu anda izlemekte olduğu ‘her iki tarafa da eşit mesafede durma’ siyaseti sürdürülebilir değildir.

Bunun nedeni de Türkiye’nin bir NATO üyesi olmasıdır.

NATO, kendi üyesi olan bir devletin de Rusya’ya karşı girişilecek kollektif bir eyleme katılmasını bekleyecektir.

Bu yazı toplam 1176 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar