Rüya Taner’in rüyası gerçek oldu
Konser piyanisti Taner birikimlerini,özlemlerini notaya döktüğü “Bir Kıbrıs Rüyası” ile ülke müzik eğitim hayatına önemli bir eser kazandırdı
Murat OBENLER
Konser piyanisti Rüya Taner ile bir süre önce piyasaya çıkan ilk yazılı eseri niteliğindeki “Bir Kıbrıs Rüyası” adlı nota albüm kitabı üzerine sohbet ettik. 9 eserin yer aldığı kitap Taner’in deyimiyle çok sevdiği türküler ve marşları piyano çalan herkesin rahatlıkla çalıp keyifleneceği bir çalışma oldu.
“Ailem benim hayallerimin peşine gelmek için buradaki hayallerini bıraktılar”
Bu kitaba anneye babaya teşekkürlerle ve onlara armağan ederek başlıyorsunuz. Biz de röportajımıza buradan başlayalım istedim. Müzisyenlerin hayatında aile bireyleri her zaman çok etkili olmuşlardır.
Rüya Taner: Belki de hiç söyleyemediğim ve gecikmiş bir teşekkür olarak bu eserde bunu belirtmek istedim. Ben Londrada okumaya geldiğimde annem Şifa Taner bankacılık mesleğinden vazgeçti. Kıbrıs Enstitüsü’nün defilelerinde de manken olarak çıkardı. Onu da bıraktı. Babam Yılmaz Taner de orkestra şefliğini aktif olarak bırakarak Kültür Ateşesi olarak Londrada görev aldı. Benim okumamı rahatlatmak için, benim hayallerimin peşine gelmek için burdaki hayallerini bıraktılar. Ben de hayallerimden birisini gerçekleştirirken onlara bu atıfı yapmak istedim.
“Çalışırken babanızın diğer işlerinizi hallettiğini bilmeniz size çok önemli bir rahatlama ve güven hissi verir”
Sanatçılar çoğunlukla kendi yollarını kendileri çizerler. Aile manevi olarak onların yanında olsa da bedenen yanında olmazlar.Sende ruhen ve bedenen ailenin ful desteğini aldığın bir süreci görüyoruz.
Rüya Taner: Bizim normalin dışında bir süreç oldu. Kıbrıslı Türklerin kültürü çocuğuna birşeyler hazırlayarak onun daha rahat ve iyi bir hayat geçirmesi yönündedir. Türkiyede evlat ataya bakar ama bizde çocuğum da çocuğum der anne babalar hatta neneler dedeler bile.
Babam mesleğin içinden birisi olduğu için manevi desteğini en üst seviyede sağladı. Uzun yolculuklarda babam hep yanımda gelir ve siz en azından birisinin yanınızda olduğunu hissederek sahneye çıkarsınız. Çalışırken birisinin sizin diğer işlerinizi hallettiğini bilmeniz size çok önemli bir rahatlama ve güven hissi verir. Bu büyük bir destektir.
“Okullardaki müzik eğitiminin giderek yön kaybettiğini görüyorum”
Gençlere müzik altyapısını geliştirme,iyi eğitim alma imkanı yaratma çabası ...
Taner: Okullardaki müzik eğitiminin giderek yön kaybettiğini görüyorum. 80’li yıllarda flütler,melodikalar,korolar vardı. Şimdi ilkokullarda bunun kaybolduğunu görüyorum. Bir pop müzik (asla olmasın demiyorum) çocuk şarkısı değildir. Bu kitabı hazırlarken yurtdışında yaşayan birisi olarak ülkeye olan özlemimle de alakalı bir çalışma yaptım. Kitaptaki Kıbrıs Zeybeği (çocukluğumda halk dansı oynuyordum,zeybeği de çok severim ve yine bir oluşuma dahil olup yapmayı çok isterim.Yani o da bir hayal olarak kaldı) pandemi döneminde ülkeme gelememekle ve o duygularla yazdığım bir eserdir. Marşları yazdım çünkü ben fener alayını özlüyorum.
“Kıbrıs Zeybeği pandemiden dolayı ülkeye gelememe sürecinde biriktirdiğim özlemlerin melodisiydi”
Müzik bir duygu aktarımıdır.Melodi var,armoni var. Kıbrıs Zeybeği nasıl bir ortamda yazıldı?
Taner: O dönemde pandemi dolayısıyla ülkeye gelemiyordum. Bu bir özlem melodisiydi ve her duyduğumda gözlerim doluyordu. Belki ileride birileri bu türküye sözler yazar ve kullanır belki de yazmaz.
“Nüfus oranına göre en çok müzik hocası olan ülkelerdeniz. Bu kitabın okullara kesinlikle girmesi gerekiyor”
Bu kitabın örgün eğitimde kullanılması gerektiğini düşünüyor musun? Bununla ilgili girişimleriniz var mıdır?
Taner: Okullara kesinlikle girmesi gerektiğine inanıyorum. Bizi sanat kurtaracak. Pandemi döneminde içimize kapanarak kendimizi bulduğumuz şeyi okullardaki eğitimde de yapmamız gerekiyor. Olayları teknolojiden çekip kollektif olarak neler yapabilirize bakmamız lazım. Müzik de sosyalleşmek için en büyük araçtır. Bunu okullara da, müzik eğitimi veren yerlere de taşımak istiyorum.
Biz nüfus oranına baktığımızda en çok müzik hocası olan ülkelerden biriyiz ama bu arkadaşlarımızı çok etrafta görme şansımız yok.Belki melodilerle onlara ulaşma şansımız olur. İnsanlarımıza çok sesli müzikle ve bu tür halk ezgileri ile ulaşabiliriz. İnsanların ben bu melodiyi biliyorum demesinin yanısıra bunu tek düze bir sesle değil de çok sesli olarak geniş bir armoni birlikteliği ile yansıtmak, bu şekilde yaygınlaştırmak gerekir. Bu yüzden insanların daha rahat ve hızlı kavrayabilmesi için parmak numaralarını da yazdım . Bu biraz advance seviyesinde bir kitaptır.
Kültürümüzün bir parçası olan halk müziği alanında çok fazla yeni eserler göremiyoruz.
Taner: Evet derlemelerimiz var. Babam Yılmaz Taner’in de Mahmut İslamoğlu ile yaptığı derlemeler vardı. Oradan da yola çıktım. Onlar sadece melodiyi yaptılar. Bende Mağusa Limanı diye tanınan Arap Ali Destanı’nı ,Bahçada Guzu gibi sevilen türküleri, Mücahitler Marşı gibi marşları ele alıp benim duyduğum şekilde yansıttım. Tabi ki bunları uluslararası arenada kullanabilmek de önemlidir.
“Bu bir özlem çalışması ve farklı birikimlerin birleşmesiydi”
Önsözde “Rüyanın içinden yansıyan ses renkleri” demişsin. Bu kişisel dışavurumu biraz konuşmak isterim.
Taner: Bu kadar yer dolaştıktan,bu kadar çok ülkenin folklorik ezgilerini,ritimlerini duyduktan sonra oluşan birikim, çaldığım farklı ülkelere ait bestecilerden(Rus ekolü,romantik müzik,caz) gelen birikimler birleşti ve belkide çok sahnede kullanmadığım ama bir arzuladığım şeyleri bu kitaba koydum. Bu bir özlem çalışmasıydı . Ben daha çok notayı okuyarak işimi yapıyorum ama ilerideki yeni projelerde farklılıklar da yapacağız. Kürşat Başar ile yapacağımız projede birlikte caz yorumları yapacağız.Yine buradaki gibi benim duyduğum armoniler ile yorumlayacağız.
Türkiye’den türküler ile Kıbrıs’tan türkülere baktığımızda ne gibi benzerlikler ve farklılıklar gösteriyor?
Taner: Farklılık çok fazla görmüyorum.Benzerlikler daha fazladır. Hüzünler ve mutluluklar da türkülerde yer alıyor. Karadeniz konserim sonrasında çıkan Batum ile kıpır kıpır oluyorsun, Çanakkale herkesin hüzünle hatırladığı bir türkü. Bahcada Guzu, Kıbrıs Türklerin yaşanmışlıklarını,yaşam tarzını anlatan bir öyküdür. Aman Avcı çok sık gittiğim Azerbaycan’dan bir eserdir, Arab Ali ise ülkemizden önemli bir yaşanmışlıktır. Dede Efendi’den Gülnihal herkesin sevdiği bir eserdir. Mücahitler Marşı babam Yılmaz Taner’in yazdığı bir eserdir. Özgürlük Marşı da merhum kurucu Cumhurbaşkanımız R.R.Denktaş’ın vefatının ardından tarafımdan yazılmıştır. Özlemle andığım hikayeleri birleştirdim. Kıbrıs Zeybeği ise pandemide ülkeme duyduğum kavuşamama ve özlemi anlattığım benim yazdığım bir eserim olarak bu kitapta yer aldı. Uçakta seyahat sırasında da türküleri dinlerim.
Teknik olarak nasıl bir yazım süreci yaşadın.Sonuçta bir müzisyensin ve bir müzik kitabı yazıyorsun.
Taner: Yazım sürecinde nota yazılım programı hakkında da bilgi edindim ve bilgisayarda yazan insanların aktarabileceği şekilde kahıt üzerine yazdım. Bu konuda yazımları olan besteci Kamuran İnce’yi arayarak ondan bilgi aldım.
“Sanat insanlara umut vermelidir.”
Bir sanatçının sorumlu davranması konusuna biraz değinmek isterim.Sanatçının kendine, toplumuna, çevreye,dünyaya karşı sorumlulukları olmalıdır. Siz bu kategorideki güzel örneklerden bir tanesiniz.
Taner: İnsan işine saygı duyarak yaparsa herşey güzel olur,güzel duyulur,güzel yayılır. Ama sadece bizim yaptığımız şey değil önemli olan. Sosyal medya,televizyon ve gazeteler popüler malzemelerle dolu. Televizyonu açtığında olumsuz ne varsa yayınlanıyor.İnsanlara umut verecek bir şey kalmadı. Özelde bu gibi eserler,konserler ve sanat insanlara umut vermelidir.
“Büyük emeklerle ve parasal desteklerle alınan piyanolara bakmayı beceremiyoruz.”
Bir piyano hikayesinden bahsetmiştin bir süre önce yine bana...
Taner: Evet.Ülkemizdeki konser piyanolarının bakımı ve idamesi konusunda üzüntülüyüm. LefkoşadaSahne’de yapılan CSO konseri için Lefke’den gelen piyanonun üzerinde kola,kahve fincanı izleri vardı. Büyük emeklerle ve parasal desteklerle alınan bu piyanolara bakmayı beceremiyoruz. Bu gibi yerlerin birer referans salonu olması ve oraya girip piyanoyu çalan insanların belli bir düzeyde olması gerekir. O salonları her türlü etkinliğe açarsanız olmaz. Bakmazsak mevcut konser piyanolarımızı da kaybedeceğiz.
Kitabın içeriğini sen ürettin ama kitabın okuyucuya ulaşmasında birçok kişinin emeği ve katkısı var.
Taner: Evet gerçekten öyle oldu. Kapakta Uğur Karagözlü’nün imzası var. Doğan Solibri Yayınevi Müdürü Erdal Karakaya, Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi,tasarımcı Emre Osmanlar,fotoğrafçı Uğur Karagözlü, müzisyen-yazar Kürşat Başar,nota yazılımcısı Levent Kuterdem,fotoğraf sanatçısı Tolga Yarıcı,Hacettepe Konservatuvar Bölüm Başkanı Metin Munzur,yazar-akedemisyen Bekir Azgın ve mimar Seyit Ermiyagil’e çok teşekkür etmek istiyorum. Kitap pandemi nedeniyle hem gecikti hem de hayatın akışının durması nedeniyle bana kitaba ayıracak zamanı yarattı.
“Öncelikle bu kitabın CD’sini çıkartmamız gerekiyor.”
Kısa dönemde projeler nelerdir?
Taner: Bu kitabın daha caz armonileri içeren yapıdaki ikincisi için de biriktirdiğim parçalar vardır ama öncelikle bu kitabın CD’sini çıkartmamız gerekiyor.
Kısa kısa...kısa kısa... kısa kısa... kısa kısa...kısa kısa
Wigmore Hall........ Amaç
Fr.piyanist Pascal Roge........ idol/yol gösterici
Yılmaz Taner........ babam
Piyano........ hayat
Türkü........ Beni anlatan
Aranjman........benim duyuşum
Kıbrıs adası........ vatanım
Sanat......... hayatım
Müzik........ yaşam
Hayal........gerçek
Lizboncuk........ neşe
Rüya Taner, Bir Kıbrıs Rüyası adlı nota albümünü tanıttı