'Sadece bulunanlar mı kayıptır? Bulunmayanlar ne olacak?'
Kıbrıslırum polisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmış bulunan bazı Kıbrıslıtürk “kayıp” yakınlarının davalarına ilişkin “soruşturma” yürütmekte olduğu ve “ifade almak için bulamadıkları” yedi “
Kıbrıslırum polisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmış bulunan bazı Kıbrıslıtürk “kayıp” yakınlarının davalarına ilişkin “soruşturma” yürütmekte olduğu ve “ifade almak için bulamadıkları” yedi “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün ailelerine gazete ilanıyla ulaşma çabalarına ilişkin önceki günkü manşet haberimizi okuyan Topçuköylü “kayıp” İsmail Mustafa Balcı’nın kızı Havva Yılsev “Sadece bulunanlar mı kayıptır? Bulunmayanlar ne olacak?” diye duygularını dile getirdi.
Telefonla bizi arayarak bazı endişelerini dile getiren Havva Yılsev, 1964 yılından beridir “kayıp” olan babasından geride kalanların aradan 47 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bulunamamış olduğuna dikkat çekerek “Bu gidişnan onu hiç bulamayık, ne bulabildik, ne dava açabilirik... Onu bulup gömmeye ve dava açmaya da ömrümüz yetmeyecek” dedi.
Bazı “kayıp” yakınlarının bu davaları açmakta “acele ettiklerine” inandığını anlatan “kayıp” Balcı’nın kızı Havva Yılsev, “Keşke biraz bekleseydiler. Biraz zaman verseydiler ki kayıplar bulunsun. Şimdi bu davaların açıldığını görenler susacak. Konuşanlar da susacak. ‘Madem yargılanacam, niye söyleyeyim, bana nereden duydun, nereden bilin diyecekler” diye düşünüp konuşmak isteyenler korkabilir, bir korku gelebilir insanlara ve diğer kayıplar bulunmayabilir. Ben bu haberi okuyunca çok endişe duydum, daha bütün kayıpların yarısı bile bulunamadı, inşallah onların bulunmasını olumsuz biçimde etkilemez” dedi.
TOPÇUKÖY’ÜN ÜÇ “KAYIP” İNSANI...
Topçuköylü İsmail Mustafa Balcı, Fuat Gülali ve Ahmet Ali Osman, 2 Ocak 1964’te Topçuköy’den (Ayios Andronikudis) Trikomo’ya (Yeni İskele) gitmişler ve oradan alınarak “kayıp” edilmişlerdi.
Bir süre önce bir Kıbrıslırum okurumuz bizi arayarak, bu üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yerini kendisi av destebanlığı yaparken, Aytotoro (Çayırova) dışında, sahilde bulduğunu, yanında o dönemin Aytotoro (Çayırova) destebanı da bulunduğunu, bunun antik bir gömü olmadığını, çukuru açtıklarında bu üç Kıbrıslıtürk’ten geride kalanların üzerinde kemer de bulunduğunu anlatmıştı. Biz de Kayıplar Komitesi yetkililerini arayarak sözkonusu yaşlı Kıbrıslırum okurumuzu da alarak hep birlikte okurumuzun sözünü ettiği sahile gitmiştik. Okurumuzun bu anlattıklarına ilaveten bu alandan inşaat için kum alan bir Kıbrıslıtürk okurumuz da, kumlar arasında insan kalıntılarının bulunması üzerine Yeni İskele polisinin kendisini aramış olduğunu hatırlatmıştı. Bu bilgileri Kayıplar Komitesi’yle paylaşınca, Kıbrıslırum okurumuzun ve Kıbrıslıtürk okurumuzun sözünü ettiği alandan alınan kumlar arasında gerçekten bir insan kafatası ve bazı kemiklerin bulunduğu, bunların 2005-2006 yılında Kayıplar Komitesi’nin bir yabancı uzmanına gösterildiği ancak uzmanın “Bunlar antik olabilir” diyerek kemikleri teslim almadığı ortaya çıkmıştı. Bu kemiklerin daha sonra Eski Eserler Dairesi’ne verilmiş olduğu ortaya çıkınca, bu kez Kayıplar Komitesi yetkilileri bu yeni ifadeler ışığında Eski Eserler Dairesi’ne mektup yazarak, Çayırova’da (Aytotoro) kendilerine teslim edilen kemikleri geri istemişti. Bu yılın başlarında bu insan kalıntıları Eski Eserler Dairesi yetkilileri tarafından Kayıplar Komitesi yetkililerine teslim edilmişti... Kayıplar Komitesi yetkilileri de bu insan kalıntılarını Antropoloji Laboratuvarı’na göndermişti. Ancak bu kemiklere henüz DNA testi yapılarak, sözkonusu üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten birisine ait olup olmadığı belirlenmiş değil. DNA testleri için sıraya giren bu kemiklerle ilgili belki 3-4 yıl sonra sonuç alınabilecek çünkü sıra bekleyen başka “kayıp”lardan geride kalanlar bulunuyor. Bu arada Kıbrıslırum okurumuzun “olası gömü yeri” olarak göstermiş olduğu sahilde de herhangi bir kazı yürütülmüş değil. Ancak zaten sahil çok değişmiş. Kıbrıslırum okurumuzun göstermiş olduğu olası gömü yeri yakınına büyük bir otel inşa edilmişti...
Topçuköylü bu üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’le ilgili olarak geçmiş yıllarda Kayıplar Komitesi yetkilileri bazı ihbarları değerlendirerek bazı kazılar yürütmüşler ancak hiçbir ize rastlayamamışlardı.
Topçuköylü “kayıp” İsmail Mustafa Balcı’nın kızı Havva Yılsev bu yüzden çok üzgün... Açılan davalar da onu üzmüş... Çünkü belki de bu davalar sürecinin gelecekte belki konuşmaya karar verecek şahısları ürkütmesinden çok endişe ediyor. Ve Kayıplar Komitesi’ne teslim edilen Çayırova’da bulunan insan kalıntılarının DNA testlerinden geçirilerek bu kemiklerin bu üç kişilik Topçuköylü “kayıp” Kıbrıslıtürk gruba ait olup olmadığını öğrenmek istiyor... Ayrıca bu kemiklerin alındığı sahilde de tarama yapılmasını, kazı yürütülmesini bekliyor... “İnşallah ömrüm yeter” diye konuşuyor...
DAVALARLA İLGİLİ SORUŞTURMANIN ÖZÜ NE?
Dün gün boyu bizi arayan ve bu davalarla ilgili sorular soran “kayıp” yakınlarının yanısıra okurlarımızın sorularına da biraz ışık tutmak amacıyla bildiklerimizi paylaşalım.
Sevdiklerinden geride kalanlar bulunduktan, DNA testleriyle kimlik tespitleri tamamlandıktan sonra cenaze töreni yapan “kayıp” yakınları, altı ay içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açabiliyor. Geçmişte henüz “kayıplar”dan geride kalanlar bulunmadan önce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açılabiliyordu ancak Kıbrıslıtürkler’in davaları “zaman aşımı” gerekçesiyle reddedilmişti.
Kayıplar Komitesi’nin başlattığı kazı sürecinin ardından, “kayıplar”la ilgili davalarda da yeni bir süreç başlamış oldu. Bundan böyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunduktan sonra altı ay içerisinde “kayıp” yakınlarının – ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun – dava açmalarını kabul etmiş bulunuyor. Bunun üzerine “kayıpları”nın kalıntıları bulunmuş olan bazı “kayıp” yakınları, mahkeme sürecine girerek Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine çeşitli davalar açmış bulunuyor. Bazı Kıbrısırum “kayıp” yakınları da, “kayıpları”ndan geride kalanlar bulunduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde çeşitli davalar açmış bulunuyor.
Strazburg’taki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise, davalı olan Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dava konusu olan “kayıplar”ın başına neler gelmiş olduğu hakkında “etkili soruşturma yürütmesini” talep etmiş bulunuyor. Böylece gerek Kıbrıs Cumhuriyeti polisi, gerekse Kıbrıslıtürk polisi, dava açmış olan bazı “kayıp” yakınlarının konu ettiği “kayıplar”la ilgili soruşturma yürütmeye başlamış bulunuyor.
Yani Türk tarafı da, Rum tarafı da, bu konulardaki soruşturmaları kendi özgün kararları sonucu değil, sırf Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “etkili soruşturma yapın” dedi diye yürütüyor.
Pek çok “kayıp” yakını ise, çeşitli telkinlere rağmen, “mahkeme yolu”nu kabul etmedi ve yakınları olan “kayıp şahıs”tan geride kalanlar bulunduğu halde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmadılar.
Kıbrıslırum polisi, bazı “kayıp” yakınlarına ulaşamadığı gerekçesiyle Kıbrıslıtürk basınına ilan vererek bu şahıslara ulaşmaya çalışınca, “mahkeme süreci” de su yüzüne çıkmış oluyor...