1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Sadece Onun Varlığını Hissetmek…
Sadece Onun Varlığını Hissetmek…

Sadece Onun Varlığını Hissetmek…

Çoğunuza belki de abartı bir şeymiş gibi gelebilir… Azınlık olsa da bazılarımız için hayati bir ihtiyaçtan öteye tutunacak nadir dallardan bir tanesidir.

A+A-

 

Çoğunuza belki de abartı bir şeymiş gibi gelebilir…

Azınlık olsa da bazılarımız için hayati bir ihtiyaçtan öteye tutunacak nadir dallardan bir tanesidir.

Hayata bakış kalkanlarını sadece güven üzerine kurmasalar bile, bu kelimenin yaşam alfabemizin başlangıç harflerinden bir tanesi olduğu tartışmasızdır…

Güven sözcüğünden bahsediyorum.

Hani bazen bizi sırtımızdan vurur, bazen ise hiç olmadık bir anda yaptığı hamleyle bizi şaşırtır.

Güneşin bizi bırakıp gitmesi gibi değil bu,

Keskin ve soğuk rüzgârların estiği yalnızlık dehlizlerinde kalmak gibi, hele hiç değil…

Güven iki heceli bir kelime, anlamı ise çok derin.

“Seveceğim insan değil, güveneceğim bir yoldaş isterim” diyebilmek…

Sevgiliye sarılırken, aşktan çok güven duygusunun olması,

Çocuğunu kucaklarken, sevgiden çok sana güven duygusunun olması,

Yaşam yolunda yara bere içerisinde kalmış birisine, panzehir gibi gelir…

Tüm acılar ve yaralar gün gelir kabuk bağlar.

Güvenin yol açtığı yaralar ise bir ömür boyu kapanmaz.

Üzeri kabuk tutsa bile, yine en küçük bir sarsıntıda tekrar kanamaya,

Açılan yaralar dikilse bile, yine en olmadık bir yerden tekrar yırtılmaya başlar…

Acı en fazla ait olduğu yerde sızlar.

Sızı ise en fazla hasar gördüğü yerde üşür.

Sevgi ve aşk gibi duyguların bizdeki derin darbeleri, gün gelir bir şekilde tekrar karşımıza çıkar.

Olmasını istemediğimiz,

Tarihimizin çoktan tozlu ve küflü yapraklarında kaybolduğunu sandığımız,

Sen gibi,

Ben gibi,

Asında hepimiz gibi…

Sen işte böyle bir şeysin…

Sevgili güven…

Dost sohbetlerinde özellikle bu soruyu sorarım.

“Sizin için güven mi önemli, yoksa sevgi mi önemlidir?” diye…

Bu sorumun cevabına genelde şaşırtıcı yanıtlar alırım.

Böylece insanın bir kez daha ne kadar karışık bir yapıda olduğunu görürüm.

Böylece Yaradan’ın hepimizi niye farklı yarattığını da anlamış olurum.

Aynı olsaydık aynı düşünecektik ve bu kadar farklılık olmayacaktı.

Farklı düşünceler ve farklı anlayışlar sanırım bizim doğamızın en ufak hücresinde dur durmak bilmeden hızlı bir şekilde hareket ediyor.

Aynı yollardan geçtiğiniz birisinin sizin gibi düşünmesine olanak yokmuş. Bunu da anladım.

Güven mi önemli, yoksa sevgi mi önemlidir?

Yaşamda tek bir tanesine sahip olacak olsaydım, ben sadece güven olmasını isterdim.

Sevgi, sadakat, bağlılık, aşk gibi duygular sanki yol kavşağında mola almak için durmuş ve hala oradalar…

Yıllar evvel birisi bana bu soruyu sormuş olsaydı;

Kesinlikle sevgi derdim…

Bir insana gönlün düştüyse, dünyanın öteki ucuna gitmeli diye düşünürdüm ve bunu da yapardım.

İnanıyorum ki sevgi ve aşk konusunda ruhum, kalbim ve vicdanımla borcu olmayan birisiyim.

Gerek çocuklar, gerek aile olsun…

Çok değil,

Uzun zaman değil,

Bazen yürürken ayağımızın bir veya iki sefer tökezlemesinden ders aldığımız olur.

Bu da onun gibi…

Birini çok sevmek için fiziksel olarak onun yanında olmanız gerekmiyor.

İşte güven duygusu, böylece hayatını göçebe gibi yaşayan insanların elindeki vazgeçilmez savaş oklarından oluyor.

Hayat başlı başına bir mücadele yeridir. Bazen savaşırız, bazen ise dinleniriz.

Bizimle birlikte değerlerimiz de yol alır,

Bizimle birlikte vazgeçilmezlerimiz de yol alır.

Sevgi adına,

Aşk adına dünyanın bir ucuna gidemeyebilir insan,

İçinde bulunduğumuz çıkmaz sokaklar önümüzü kesebilir,

Ama isteyerek,

Ama istemeyerek…

Güven varsa, insanın kalbi ve ruhu acımaz.

Güven yoksa kalp üşür…

Çocuğunuzun fiziksel olarak, yanında olamayıp, her sıkıntısında, zora düştüğü zamanlarda sizin onun yanınızda olacağına güvenip, hayata yeniden bağlanması sanırım içimdeki duyguları ifade edebiliyor. Sevgilinin, fiziksel olarak yanında olamayıp, yüreğinizde onun için ayırdığınız yerin, ne olursa olsun her koşulda, yine ona ait olarak kalması, onun ve sizin de buna güvenip, her zorluğa dayanması sanırım yine duygularımı ifade edebiliyor.

Hangi zaman?

Ne zaman?

Böyle düşünmeye başlanıldı diye sorsam?

Ne cevap vereceğimi de bilmiyorum.

Belki de cevabını bildiğim sorulardandır.

Tarihimizin çoktan tozlu ve sararmış sayfalarında,

Bir şekilde,

Bir zaman,

Yaralanmış olduğumuz duygumuzdur.

Öyle ki, itiraf edemeyiz bile, incindiğimizi ve yaralandığımızı…

Seviyorum…

O duyguyu.

Güvenmeyi ve bunu yaşamayı,

Bana aşkın verebileceğinden daha çok şey veriyor,

Sanki pamukların içinde küçük bir çocuk gibi sarmalandığımı,

Sanki üşüyen tenimi sıcak ve şefkatli kollarıyla sardığını hissederim.

Ve gerçek olan, onu hissetmeyi her şeyden çok sevdiğimdir…

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 11107 defa okunmuştur