Safsata!
Tayyip Erdoğan, “20 Temmuz’a kadar bitecek ve ben gelip uçaktan orada ineceğim!” dedi ve gitti!
Yardımcısı geldi, denetledi, talimatları verdi ve O da gitti!
Büyükelçi her gün toplantı yapıyor, başbakan ve bakanların yer aldığı toplantılara başkanlık yapıyor!
Ers, madalya dağıtıp, “egemeniz” gibi laflar ediyor!
Egemen!
Ve eşit!
-*-*-
Neyse!
Ercan 20 Temmuz 2023’e yetişir mi?
Bilemem!
Ama bu konuda, “bilenlerin” bazı iddiaları var!
-*-*-
Mesela hava kontrolörlüğünden emekli KTAMS eski başkanı Ahmet Kaptan!
Kaptan diyor ki, “… Meteoroloji aletleri bile yok…”
-*-*-
Yani, hava şartlarını, rüzgarı, yağmuru, fırtınayı, karı hesaplayacak; sıcaklıkla ilgili bilgiler verecek ve elbette iniş ve kalkış için çok değerli bilgileri sunacak sistem henüz alınmadı!
Alındıysa, takılmadı!
-*-*-
Yeni Ercan’da elektrik yok!
20 Temmuz’a kadar bağlanır mı?
Bilemem!
-*-*-
IT sistemleri yani bilgisayarlar çalışmıyor!
Köprüler, yani uçaklara dayanıp yolcuların hava alanına geçişini sağlayacak yapı da çalıştırılamadı..
-*-*-
Bagaj handling denen sistem de “üstünde değil!”…
Yani bagaj alındığında veya verildiğinde nereye gidecek?
Nasıl gidecek?
Çalıştırılamadı!
-*-*-
Yolcu bagaj etiketi basılamayacak durumda!
Bagaj ayırma ve eşleştirme denen işlem de yapılamaz halde!
-*-*-
Efendim polise – gümrüğe yer de mi yok?
Hayır var!
-*-*-
Peki nedir bütün olanlar?
Bütün olanlar, Ers abinin iddia ettiği, “KKTC bir başarı öyküsüdür” safsatasının gerçekten savsata olması halidir!
KKTC bir safsatadır!
O kadar!
Aksini iddia eden, haydi 20 Temmuz’a kadar doğru ve de dürüst, ayrıca güvenli ve güvenilir bir şekilde havaalanını açsın da görelim!
-*-*-
Bu arada belirtelim, “bu mega proje”yle ilgili tüm taraflar yargıdadır…
Alacaktı, verecekti, ortaklıktı, gecikmeydi, hisseydi, kim çaldıydı, kim rüşvet istediydi meseleleri hayli kabarıktır.
Ercan’da, T&T adlı şirketin iki ortağı T ve T yani Taşyapı ve Terminal Yapı davalıktır!
Ercan’da, devlet ile Taşyapı davalıktır, Taşyapı ile devlet de davalıktır!
-*-*-
Safsata ne demektir?
Türk Dil Kurumu diyor ki, safsata; “Boş, temelsiz, asılsız söz” demektir!
Hasan Eraslan’ın ardından…
15 Temmuz!
Tam 48 sene önce bu tarihte, ilk işimi kaybettim!
Daha doğrusu, ilk iş yerim “kapandı”!
-*-*-
Vallahi şaka yapmıyorum…
İlkokul biri yeni tamamlamıştık ki yaz tatilinde “çıraklık” tecrübesi ve keyfi söz konusuydu!
Abartmıyorum ama mesela, ustaya çekiç ya da bıçkı istediğinde nasıl uzatmam gerektiğini öğrenmiştim…
Ve hiç unutmadım…
İyi bir çırak, ustası çekiç isterse, sapını o ustaya uzatır…
Yaaaa…
-*-*-
Neyse; her sene aynı hikayeyi yazmak gibi olmasın ama 15 Temmuz 1974’te bir sınıf arkadaşımla birlikte, Gaziveren’de marangoz ustası ya da dülger Hasan abinin (Eraslan) yanındaydık…
-*-*-
Evet 7 yaşında…
Hayatımda ilk defa o gün, “kum torbası”nın ne olduğunu öğrendim…
Hasan abinin atölyenin çaprazında, Hacı Fahri dayıyla Sısam dayının evlerinin tam orta yerinde bir kum yığını vardı…
Hasan abi veya bir başkası bize küçük torbalar vermişti ve onlara kürekle kum doldurduk…
O kum torbalarının ağzı dikiliyordu.
Sonra onları atölyenin damına çıkarıyorduk, biri de yan yana, üst üste, tuğla dizer gibi sıralıyordu…
Ve o torbaların adı “mevzi” oluyordu…
-*-*-
Ve yine o yaşta, şimdiki aynı yaştakiler bilir mi bilemem ama “Piyade” veya “Baba Piyade” diye bir silah görmüştüm…
Babamın av tüfeğine benziyordu ama tam aynısı değildi…
Sonra siyah renk daha küçük bir silah dikkatimi çekmişti!
Solinaya da benziyordu ama adının “Sten” olduğu söylenmişti…
-*-*-
Ve torbaları doldurduktan sonra öğle yemeğimizi yiyemeden, eve gönderilmiştik!
İş yerimiz kapanmıştı!
Bizim “ilk iş” olan çıraklık da başlamadan bitiyordu!
-*-*-
Bir de ne var aklımda biliyor musunuz?
Herkes ama herkes, çok endişeli bir şekilde radyo dinliyordu!
Bu kadar çok insanın, bu kadar dikkatli bir şekilde radyo dinlediği başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum!
-*-*-
Kimisi elinde küçük bir radyo, kulağına götürmüş dinliyor; kimisi, masanın üzerindeki radyoya doğru kambur olmuş, ne söylendiğini işitmeye çalışıyordu!
-*-*-
Yukarıdaki satırları 15 Temmuz 2022’de kaleme aldığım köşe yazımda kullandım…
İşte bu yazıda adı geçen “ilk ustam”, Hasan Eraslan geçtiğimiz gün yaşamını yitirdi…
Gaziveren’de dün toprağa verildi…
Eşine, evlatlarına, kardeşlerine, tüm sevenlerine başsağlığı dilerim…
-*-*-
Hasan abi bir emekçiydi…
Altı kardeşin ikincisi…
-*-*-
Gaziveren’de 70’li yılların ikinci yarısında en güçlü siyasi partilerden biri TKP’ydi…
Hasan abi, bu partinin köydeki sağlam gençlerindendi aynı zamanda…
-*-*-
Usta bir marangozdu…
Sıkı bir yurtseverdi…
Hep gülen yüzü ile hatırlayacağım…
Allah rahmet eylesin…
-*-*-
Bu arada Hasan abi ve diğer Hasan abiler sayesinde; bu toplum kendini var etmiştir…
İyi bilinsin!
Bu toplum, Fuat Oktay’ların ya da Cevdet Yılmaz’ların sadakasıyla var olmamıştır!
Bu da çok iyi bilinsin!
-*-*-
Ne yazık ki şu anda iktidarda olan ve yalakalık yağcılık dışında yeteneği olmayanlar sayesinde, Hasan abi ve Hasan abi gibilerin onurlu direnişleri, yenilgi yaşamaktadır…
Toplum belki de ilk kez tükenme noktasındadır!
Bu da çok iyi bilinsin!