SAĞDUYU-SOLDUYU
Defalarca yazdık, söyledik, anlattık.
Türkiye ile KKTC arasındaki ilişki biçimi sürdürülebilir değil.
Ana-yavru…
Üst-ast…
Veren-alan…
Bu tür bir model ömrü billah devam etmez.
Ne bir taraf için, ne öbür taraf için…
Bunun yerine karşılıklı saygı ve sevgiye, dostluğa ve de kurallara bağlı bir ilişki kurmak lazım.
Kavga ederek değil.
Bağırıp çağırarak, aşağılayarak değil.
İkide birde ‘diyet’i hatırlatarak değil.
Her farklı görüş gündeme geldiğinde ‘hainlik’ basarak değil.
Böylesi monologlarla ya da söz düellolarıyla bir yere varılmaz, varılamaz.
Türkiye halkı ile Kıbrıslı Türklerin arasını bozmaya çalışanların oyununa gelmemek, buna izin vermemek gerekir.
Aksine ve inadına ‘bütün halklar kardeştir’ şiarını yükseltmek gerekir.
‘Sağduyu’ bunu gerektirir.
‘Solduyu’ da öyle!..
***
TC-KKTC ilişkileri sürdürülebilir değil.
Bir defa bunu kabul etmek gerekir.
Türkiye’yi yöneten kadroların Kıbrıs’a bakış açısında sorun vardır.
Ama Kıbrıs’ın kuzeyinde oturup Türkiye’ye bakan siyasilerin de ciddi hataları vardır.
Herkes öncelikle aynadaki kendi görüntüsüne bakmalı ve karşıdan nasıl göründüğünü algılamaya çalışmalıdır.
Yıllardır söylüyorum: ‘TC Yardım Heyeti’ ya da yeni adıyla ‘Kalkınma ve İşbirliği Ofisi’ gibi ‘gölge kabine’ türü bir yapılanma TC-KKTC ilişkilerinde ciddi bir mevzudur.
Kahve sohbetlerinde siyasiler bu ofisten bahsederken olumlu sözler söylemiyorlar ama TC yetkililerine konuyu açıp ‘Birçok konuda elimizi kolumuzu bağladınız’ diyemiyorlar.
Böyle olunca karşı taraf da ‘işler yolunda’ zannediyor, bu modele karşı çıkan bizim gibiler de ‘marjinal’ diye algılanıyor.
***
Türkiye’yi yönetenler Kıbrıslı Türklerin ‘Hataylaşma’ korkusu, ‘entegre olma’ kaygısı yaşadığını algılamakta zorlanıyorlar.
Ama bizim siyasilerimiz de karşılarına oturan Türkiye yöneticilerine bu durumu izah etmeyi, anlatmayı denemiyorlar.
Her ne kadar teknik ve mali bakımdan zor olsa da mesela TL-zone yerine Euro-zone’a geçmenin faydalarını bizim siyasiler Türkiye’yi yönetenlere söylemekten bile çekiniyor.
Daha fenası, Kıbrıs Türk sağ siyaseti ‘Ankara ne derse doğrudur’ türünden bir felsefe ile hareket etmeyi ‘koltuğun garantisi’ olarak içselleştirmiş gibi görünüyor.
Oysa o sağ partilere oy veren insanların da önemli bir kesimi bu ‘üst-ast’ ilişkisinden son derece rahatsız.
Ancak Kıbrıs Türk siyasetinde tavan tabandan çoktan koptu!
***
Ana-yavru…
Üst-ast…
Veren-alan…
TC-KKTC ilişkileri böyle devam ederse, diyalog yerine monologlar, mantık yerine duygular, anlamaya çalışmak yerine kavgalar artacak.
Ve tepeden gelen bu mesajlar ‘bütün halklar kardeştir’ şiarına da zarar verecek.
Barışa susamış bu coğrafyadaki halkların bir diğerine öfke, kin, husumet dolu duygular beslemesi kimin işine yarar ki?
‘Bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine’ yaşamaksa ‘davet’, bunun gereğinin yapılmasıdır gerekli olan…
Sağduyu da bunu söylüyor…
Ama solduyu da!..