1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKERSE
Sami Özuslu

Sami Özuslu

SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKERSE

A+A-

Corona konusunda işler bugüne kadar çok kötü gitmedi. Vaka sayısı ve oranı ile kaybedilen hasta sayısı oldukça düşük.

Ama ‘mücadele’ bitmiş değil. Virüs fırsat kolluyor. Her imkanı değerlendirip saldırıya geçiyor. Bütün dünyada benzer süreçler yaşandı, yaşanıyor.

Tedbirler azaltıldığı, insanlar dikkatsizleştiği an vaka sayıları tırmanışa geçiyor. Çok kısa sürede ‘iyi’ durumlar ‘kötü’ye evriliyor. Aradaki çizgi oldukça ince…

Özellikle sağlık sisteminin baskılanması, zorlanması her ülkenin en korkulu rüyası olmaya devam ediyor. İngiltere bugünlerde bunu yaşıyor. Türkiye benzer bir durumda. Kıbrıs’ın güneyinde de hastaneler ve sağlık çalışanları çok zorlanıyor.

Bizde durum ne peki?

Sağlık sisteminin ‘amiral gemisi’ durumundaki Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi ciddi bir risk altında. Önce işçi başında, sonra başhekimde, ardından bir başka işçide virüs görülmüştü. Şimdi hemşireler pozitif çıktı. Birçok hemşire karantinaya alındı. Bazı bölümler kapatıldı. Acil durumlar dışında ameliyatlar yapılamıyor.

Yani sadece Corona virüsü değil, diğer hastalıklara müdahale konusunda da giderek güç kaybediyor sağlık sistemimiz. Nitekim Sağlık Bakanı “Acilen hemşire almamız lazım” diye SOS veriyor.

Diğer yandan okullarda, iş yerlerinde bazen tek, bazen birkaç, bazen çok daha fazla pozitif vaka haberleri peş peşe geliyor.

***

Tüm bunlar olup biterken hükümet ne yapıyor peki?

Ya da neler yapmıyor?

Mesela Başbakan Ersan Saner Enfeksiyon Üst Kurulu’nun bir hafta önce aldığı yeni tedbirleri resmi gazetede yayımlatmayarak neyi hedefliyor? ‘Böyle bir yetkisi var mı’ sorusu bir tarafa, ‘acaba bazı kesimlere diyet mi ödüyor’ şeklinde başka suallerin de ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor.

Kısmen veya tamamen kapatılmış sektörler için ne yapıyor peki üçlü azınlık koalisyonu?

Koca bir hiç!..

O sektörlerdeki işyerlerini ve de çalışanlarını açlıkla yüz yüze bırakıyorlar. Özel sektörün tarafına bile dönüp bakan yok!

Hal böyle olunca insanlar ‘virüsten değil ama açlıktan öleceğiz’ diyerek isyanları oynuyor. Haksız değiller.

Tepkilerin bir kısmı Enfeksiyon Üst Kurulu’na yöneliyor. Hatta bazı çevreler son derece çirkin ve kabul edilemez aleni tehdit mesajları da atıyor sosyal medyayı kullanarak.

Oysa kurulun yetkisi sadece sağlıkla ilgili tedbirler almak. İşin sosyal, ekonomik taraflarına bakması gereken ve de yetki sahibi olan ise hükümet. Enfeksiyon Kurulu değil.

***

Yerel vakalar arttıkça Covid’i izlemek ve temaslıları izole etmek güçleşiyor. Soğuk kış şartlarının da etkisiyle belki de en kritik günleri yaşıyor olabiliriz. Bu günleri atlatıp aşılanmayı başarabilirsek, Corona tehdidini en az hasarla atlatma ihtimalimiz var. Başta yüksek öğretim olmak üzere turizm ve diğer sektörler de bunun peşi sıra rahata erebilir.

Yok, bu gidişat devam eder, vaka sayıları daha da hızla artar, tedavi gerektirenlerin sayısı hastane olanaklarını aşar, hastane personeli daha da bitap düşer ve en fenası hastalığa yakalanma oranı yükselirse, işte o zaman işimiz çok ama çok zor olabilir.

Çünkü KKTC’nin eti ne, budu ne?

Hastane kapasitesi de, doktor ve hemşire sayısı da, yatak ve yoğun bakım miktarı da belli.

Belki bina, yatak, oda, cihaz bulunur da, asıl mesele sağlık personeli bulmak…

Sistem daha da yüklenirse çökebilir.

Müsebbibi ise yapması gerekenleri yapmayan, alınan önlemleri uygulamaya sokmakta tereddüt eden hükümet olacak.

Bu yazı toplam 1545 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar