1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Sahaya koşan çocuklar!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Sahaya koşan çocuklar!

A+A-

Yüreğime dokunan görüntünün, devre arasında ortaya çıkacağı aklıma gelmezdi.

Yüzlerce çocuk sahaya koştu.

Boyları, yaşları, kumaşları, renkleri farklı, gülüşleri ve sevinçleri birbirine çok yakın çocuklar, yemyeşil çayırın üzerine masumiyetin tüm renklerini boyadılar.

***

Böylesi bir manzara ancak amatör bir maçta olur. Ya da uluslararası statü dışında kalmış biçare bir ligde…

Yaşadığımız en büyük açmazın, çocukların delice sevincine imkan ve özgürlük yaratması ayrı bir ikilemdir zaten…

Sahaya koşuyor çocuklar devre arasında….
Dünya umurlarında değil…

Girne’deki akşam maçında izledim bu harikulade manzarayı… Doğan-Mağusa mücadelesinin devre arasında… Maçın öncesinde hoparlörlerden “şampiyonlar ligi” müziği çalıyordu, ilginçtir. Ne güzel hayallerimiz var ve ne yakıcı gerçeklerimiz..

***

Harika bir maçtı.
Hiç abartmıyorum, geçen haftaki meşhur Galatasaray-Fenerbahçe derbisinden çok daha fazla keyif aldım.
Daha da ileri gideceğim…
Hem kalite ve mücadele, hem de yönetim ve taktik anlamında o maçın gerisinde değildi…

***

Bu güzellikleri anlattıktan sonra biraz da yüzleştiğimiz çürümeye değinelim.
Görmezden, duymazdan, bilmezden geldiğimiz…

Futbolumuza epeyi zamandır kirli para karıştı. Uluslararası yarışın tümüyle dışında kalmış, hedefsiz ve kapalı bir lige, bu kadar çok para dönüyorsa, bunu rekabetle açıklamak çok da samimi olmazdı zaten...

Ama şunu da aklımızda tutalım.

Futbolumuzu kendi hesaplarına “çamaşır makinesi” niyetine kullanan aktörler olsa da yüzlerce, binlerce, onbinlerce insanın bu kötücül düşle ilgisi yoktur. Futbol bu toplumun kaybolan onca değerini yaşatmak, kimliğine tutunmak, gençliği sahiplenmek için bir tutkaldır hâlâ… Kimileri için geçim kaynağı ya da statü olsa da önemli bir çoğunluğun tutkusudur, sevincidir, aşkıdır.

***

Yine “şike” anlatıları dinledik tribünde… Kimi deşifre edilmiş görüşmeler var, kimi henüz ortaya çıkmamış kayıtlar; kimine soruşturma açılmış, kimine açılmamış “maç satma hikayeleri…

Hepsinin en temel sebebi, uluslararası yaptırım ve standartların dışında kalmışlık, kapalılık, dünyadan yalnızlıktır aslında… Bir de kaybolan etik…

Bir kulüp, bir bilanço ve karanlığa alışmak” diye geçen haziranda yazmışım. Bir spor kulübünün mali raporuna yansımıştı, kiriyle yıkanan düzen…

Futbolculara, Türkiye’deki farklı isimlerden gelen ödemeler anlatılıyordu, mali raporda… Kimse de peşine düşmedi… Kripto, sanal bahis, kumar hepsi futbolumuzun içinde… Dedim ya, küresel hiçbir hedefi ve geliri olmayan bir organizasyonda, bu paralar nasıl dönecek, aksi halde…

Böyle de gidecek.
Futbolun temiz, adil, ideal yönetimi de çok mümkün değil bu şartlarda… Federasyon başkanına “sınırsız” görev iltiması geçen kulüpler, kendi kalelerine golü atmıştı zaten… Her hangi makam ya da şahsiyete mutlak güç bahşederseniz, yönetim adaletinden vazgeçtiniz demektir.

***

Bunlar ülkenin olağan halleri…
Ya da olağanüstü hal koşullarının olağan kirleri…

İllegal” bir düzeni sahiplendiğimiz, uluslararası topluma katılmadığımız, arka bahçede yolumuzu bulduğumuz sürece hayat böyle sürecek.

Yine de umut var elbette…
Umut onca zorluğa, yozlaşmaya, yalnızlığa rağmen koruduğumuz heyecanda, tutunduğumuz toprakta, devre arasında sahaya koşan çocuklarımızda….

Ne keyifliydi onları seyretmek…

Bir bahar döngüsünde, dallarında çoğalan çiçekler gibiydiler.

Umarım dünyaya koşar bu çocuklar…
Boyları bu adanın boyunu aşar…
O zaman aşılır ürkütücü çeperler, ayaklarına ne taş değer ne çamur…
Yarınlar iyileşir.

image0-014.jpeg

Fotoğraf: Özgür Göksel

Bu yazı toplam 1312 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar