1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Sahibine kavuşan asırlık dolabın öyküsü… - 1 -
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Sahibine kavuşan asırlık dolabın öyküsü… - 1 -

A+A-

***  Çok değerli arkadaşımız Kiriakos Yeorgiu Köfteros, Digomo’dan göçmen olarak gittiği Ayyanni’de 1975’te bulduğu dolabı insani bir jestle sahiplerine iade etti. 103 yıllık dolap, güneyden kuzeye getirildi.

Çok değerli okurumuz ve arkadaşımız Kiriakos Yeorgiu Köfteros, Digomo’dan göçmen olarak gittiği Ayyanni’de, 1975’te bulduğu dolabı yıllarca çok dikkatli biçimde koruyarak sahiplerine iade etti.

17 Temmuz 2021 Cumartesi günü dolap barikatları aşarak Kiriakos’un insani jestiyle, sahiplerine kavuştu…

1918 yılında inşa edilen ve üzerinde bir ay-yıldız motifi bulunan ve dolap kapağında dünyaya gelen çocukların isimlerinin yazılı olduğu 103 yaşındaki dolabın sahibini bulmak için Kiriakos Yeorgiu Köfteros, okurlarımızın hatırlayacağı gibi bizden yardım istemişti. Biz de YENİDÜZEN gazetesi olarak bu konuda araştırma yapmış ve Ayyannililer (Aydın) Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cemal Dermuş’un çok değerli yardımları sonucunda dolabın sahiplerinin rahmetlik Sinekçi Halil (Halil Mustafa) ve değerli eşi Fatma Süleyman olduğunu bulmuştuk. Rahmetlik Halil bey ve Fatma hanımın kızları Aysel Halil Mustafa’yla telefoniyen görüşmüştük ve o da bize ailenin ve dolabın öyküsünü aktarmıştı… “Bir dolap olsun annemizden hatıra kalsın bize” diye konuşan Aysel Hanım ailenin aslında Ayyannili değil Baf’ın Malunda köyünden olduklarını, 1953 yılında deprem olunca Malunda’dan Ayyanni’ye gittiklerini ve dolabı da yanlarında götürdüklerini aktarmıştı…

Ancak Ayyanni’den ayrılırken sadece sırtlarındaki giysilerle kaçmışlardı ve yanlarına hiçbir şey alamamışlardı… Bu yüzden çok değerli arkadaşımız Kiriakos Yeorgiu Köfteros’un 1975’te göçmen olarak gittiği Ayyanni’de bulduğu dolabı yıllarca koruyup sahiplerine iade etmek için insani bir jest yapmış olması, örnek bir davranış… İki toplumun bu adada birbirine nasıl davranması gerektiğinin altını çizen bir davranış… Son derece barışçıl ve saygılı bir davranış… Bu yüzden onu kutluyoruz…

 

DOLAP GÜNEYDEN KUZEYE GEÇTİ…

Aslında dolabın sahibini bularak Aysel Hanım’ın anlattıklarını geçen sene Ekim ayında kaleme almıştık fakat pandemi nedeniyle barikatlardan geçişler kolay kolay mümkün olamıyordu. Bu yüzden dolabın geçirilmesi ve sahibi olan aileye iade edilmesi için beklememiz gerekecekti.

Bu konuda en fazla çabayı Ayyannililer (Aydın) Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cemal Dermuş gösterdi – dolabın barikatlardan pürüzsüz geçebilmesi için araştırma yaptı, gerekli belgeleri hazırladı, dolabın yüksekliğini öğrenerek ona göre dolabı almaya gideceği arabayı hazırladı ve aileyle temas ederek kendisine aileden birisinin eşlik etmesini istedi. Aile kendi arasında konuşarak ona Halil Bey ve Fatma Hanım’ın ikinci çocuğu Altan Bey’in oğlu Öcal Dallı’nın eşlik etmesini kararlaştırdı.

Böylece Öcal Bey’le Cemal Bey, heyecanlı yolculuğa koyuldular…

Kiriakos’un sevgili anneciği ve babacığı çok yaşlanınca, onları Ayyanni’den alarak Lefkoşa’da akrabalarının yakınında bir yere taşımıştı Kiriakos. Dolabı da, asıl köyleri olan Kambos’a götürerek orada koruma altına almıştı. Dolabın sahibini hep aramıştı… Hep soruşturmuştu… Ancak şimdi internet çağında olduğumuz için artık bu gibi konularda bilgiye ulaşmak daha kolay hale gelmişti. Bizden dolabın sahibini bulmamızı isteyince biz de harekete geçerek dolabın kime ait olduğunu bulmayı başarmıştık, dolap kapağında yazan isimlerden hareketle – bu konuda Cemal Dermuş, Ayyannililer’in kimler olduğunu çok iyi bildiği için bize büyük yardımda bulunmuş ve Aysel Hanım’la temasa geçmemizi sağlamıştı…

Öcal Dallı ile Cemal Dermuş, Kambos’a gidip Kiriakos arkadaşımızla buluştular. Dolabı yerinde gördüler... Öcal Dallı, henüz 7-8 yaşlarındayken ayrılmıştı Ayyanni’den – dolabı hayal meyal hatırlıyordu. Seneler sonra ilk defa dolaba dokundu ve çok duygulandı… Bu tarihi miras artık aileye aitti… Şimdi onu arabaya yükleyip kuzeye geçirmek kalıyordu… Kiriakos’la uzun uzun sohbet ettiler, yemek yediler… Kiriakos’un insancıllığı karşısında duygulandılar… Ve herhangi bir sorunla karşılaşmaksızın kuzeye geçebildiler, zaten yanlarında Kiriakos’un yazmış olduğu bu dolabı aileye iade etmekte olduğuna ilişkin bir yazı ve Cemal Dermuş’un kuzeydeki resmi makamlardan aldığı bir tür “ithalat izni” vardı…

Böylece 103 yaşındaki bu dolap, ailesine kavuşuyordu… Şimdi artık dolabın profesyonel biçimde tamiri gerekiyordu…

Kiriakos, Öcal Dallı ve Cemal Dermuş’a ayrıca, Ayyanni’de bulduğu çok eski bir çocuk iskemlesini de verdi… Onun da tamir edilmesi gerekiyordu ancak tüm bunlar sosyal tarihin, Ayyannililer’in tarihinin önemli parçalarıydı…

 

ANILARA DOKUNMAK...

Cemal Dermuş’tan ve Kiriakos Yeorgiu Köfteros’tan dolabın aileye doğru yola çıktığı gün neler hissettiklerini yazmalarını istedik. Ayrıca Öcal Dallı’yla da buluşarak onunla o günle ilgili olarak bir röportaj yaptık… Tüm bunları yayımlayacağız…

Cemal Dermuş “Anılara dokunmak” başlıklı bir yazı gönderdi bize, duygularını aktardığı. Şöyle dedi yazısında Cemal Dermuş:

“Düşünüyorum da bir insanın dokunabileceği en uzak ve en yakın anıları hangileridir?

Belki de en uzaktakilerdir çok yoğun hissedip yaşadıklarımız. En yakınımızdaymış gibi.

Ayyanni'de doğdum 12 yaşıma kadar çocukluğumu o topraklarda yaşadım.

Adımın ne olduğunu o topraklarda öğrendim.

Lingiri, pirili, pademine ve daha birçok oyunu oynamayı o topraklarda öğrendim. 

Anamın babamın , nenelerimin ve tek görebildiğim dedemin öğrettiklerini o topraklarda öğrendim.

 Gabbar turşusunu zeytin yağlı üzüm pekmezine bulayıp yemeyi, bulamacı, supukyayı o topraklarda öğrendim.

O topraklarda yaşadım savaşı da barışı da kendi köylülerimin şehit oluşunu da.

En hatırladığım 6 yıllık yaşamım içinde Ayyanni'de en zorluğu ve bereketi de, ilkelliği de dönemi itibarıyla teknolojiyi de yaşadım.

Savaş sırasında baba yokluğunu ve yeniden babaya kavuşabilme özlemini de yaşadım.

 Kavuşmuşken yeniden ayrılığa düşüp tekrardan kavuşabilmeyi de yaşadım.

Bana ikbalden çıkan fotoğraf makinelerime kavuşmayı ve o çok sevdiğim fotoğraf makinelerimden ayrılmak zorunda  kalmayı da yaşadım.

 En çok dokunmak istediğim ve hala tam olarak dokunamadığım çocukluk anılarım vardır.

Ayakkabımın tekini bıraktığım, düşürdüğüm, çocukluğumun geçtiği köyde anılarımın yarısına değil, bütününe , büsbütününe dokunmak istiyorum. BARIŞ İSTİYORUM.

 

ESKİ BİR ELBİSE DOLABIYDI KONU…

Yaklaşık 10 ay önceydi. Sevgül Uludağ bana ulaşıp Ayyanni’den bazı işimler ve doğum tarihleri ile ilgili bilgi istemişti. Konuyu açıkladığında çok heyecanlanmıştım.

Konu; Eski bir Elbise dolabıydı.

Dolabı bulup saklayan 1975 yılında, Ayyanni’ye yerleşen  göçmen  bir  Rum ailesiydi.

Uzun yıllar kullandıkları bu dolabı, artık gerçek sahiplerini bulup iade etmek  istiyorlardı.

Gerekli istişareler yapıldı. Fakat Pandemi nedeniyle kapılar kapalı olduğu için bir türlü gidip dolabı alamamıştık.

 

ÇOK SAMİMİ BİR ENERJİ…

Nihayet geçtiğimiz hafta Sevgül Uludağ ile tekrardan konuştuk. Facebook üzerinden ilk kez dolabı iade etmek isteyen Kiriakos  ile de yazışmış oldum.

Kiriakos ile daha karşılaşmadan sadece yazışmalarımızdan çok samimi bir enerji aldığımı ifade etmeliyim.

17 Temmuz 2021 tarihi için anlaşmıştık.

Kiriakos’un ailesi artık Ayyanni’de yaşamadığı için dolabı gerçek sahiplerine iade etmek için Kambos köyünde muhafaza ediyordu.

Güney Kıbrıs sınır kapısını geçene kadar çok heyecanlı ve endişeliydim.

Dolabı almaya Öcal Dallı ile birlikte gittik. Çünkü o, dolabın gerçek sahibinin torunuydu.

Öcal ile yol boyunca hep sohbet ettik. Kambos köy girişinde elimin ayağıma dolandığını Öcal’a belli etmemeye çalıştım.

 

KAMBOS OTANTİK BİR KÖY…

Kambos bir dağ köyü olup çok güzel ve çok otantik bir köy. Geçmişte burada Türkler de yaşıyormuş.

Köy meydanındaki restoran da Kiriakos’u beklerken, birer kahve söyledik. Henüz kahvelerimizi bitirdik ki karşımızda Kiriakos belirmiş oldu. Sıcak bir karşılamanın ardından dolabı almaya gittik. İnsan kahveden sarhoş olur mu?  Vallahi sıcak mı heyecan mı beni çarptı onu kestiremedim.

Bir yandan kendi duygularıma, hakim olmaya çalışırken, hem fotoğraf çekip hem de Öcal’ı gözlemlemeye çalışıyordum. Öcal benden beş beter durumdaydı.

Kiriakos bize evin her odasını ve evde saklanan eşyaları birer birer gösterirken, anılarımda yolculuk yapıp, doğduğum Ayyanni köyüne gitmemek mümkün değildi. İşte o anda Öcal’a kıskandığım andı.

Neden benim annemin babamın kullandıkları eşyalardan bir tanesi yok diye de hayıflandım.

Hele hele orada gördüğüm semer beni alıp çocukluğuma götürdü.

 

SANKİ ORADA DOĞMUŞ GİBİ ANLATIYORDU…

Dolabın tüm parçalarını özenle toplayıp arabanın yanına taşıdık. Sevgili Kiriakos bize Ayyanni ve orada yaşadıklarını anlatırken sanki doğduğu ve çocukluk anılarının olduğu köy gibi anlatıyordu.

Bu arada Sevgili Kiriakos beni çok ilgili görmüş olacak ki yine Ayyanni’de bulduğu çok enteresan bir çocuk sandalyesini hediye etmekten geri kalmadı.

 Olayın en enteresan yanı ise, Sevgili Öcal’ın eşyaları pamuklara sararcasına yerleştirmiş olmasıydı.

 

SEVGİ DOLU, BARIŞÇIL, VİCDAN SAHİBİ BİR İNSAN…

Tüm bu işlemler sırasında çok yorulmuştuk. Kiriakos bizi yemeğe davet etti. Biralarımızı yudumlarken uzun uzun sohbet ettik. Gözümden kaçmayan en önemli nokta ise Sevgili Kiriakos’un ne kadar sevgi dolu, Barış dolu ve vicdan sahibi bir insan olduğu yönündeydi. Hele hele, dolabı bizlere teslim etmiş olmasndan dolayı duyduğu vicdan huzuru görülmeye değerdi.

Teşekkürler güzel yürekli Kiriakos.

 Şimdi, görev bizde.

1918 yılında imal edilen ata yadigarı bu dolabı restore edip, kültür mirası olarak gelecek kuşaklara aktarmaktır.”

1-222.jpg

(Devam edecek)

Bu yazı toplam 4670 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar