SAHİCİLİĞİN KIYMETİ
Dışardan farklı görünür pek çok şey. Yakınına gidince sarsılırsınız. Bu farklı görüntü için bir sevinç, bir gurur taşımışsınızdır çünkü çoğu zaman. Mutluluk tablosu veren aileler kadar dışarıya bir başarı ve kahramanlık imajı sunan bireyler, örgütler, kuruluşlar, siyasi harekeler vs. için de geçerli bu. İdolünüz olan kişi ya da kurum ile ilgili şaşırtıcı bir bilgi yerle bir edebilir içinizdeki tapınma duygusunu. Derin bir hayranlık hissiyle bağlı olduğunuz birisinin şok edici bir davranışı ile allak bullak olabilirsiniz.
Toplumların bazı paylaşılmış anlatılarının ne kadar gerçek dışı ve sahte olduğu zamanla ortaya çıkabiliyor. Güzel hikayeler, kusursuz kahramanlar olsun istiyoruz ve biz yaratıyoruz bu mitleri aslında.
İnsanların idollere ihtiyacı var. İdole hayranlığımızın nedenlerinden biri onun bizim yapmak istediğimiz ama yapamadığımız bir şeyi yapmış olmasıdır. Bazı idoller bizim bakış açımızı doğrularlar. Tam da bizim düşündüğümüz doğrultuda bir şey söylemişlerdir ve bu bize iyi hissettirir kendimizi… "Diline sağlık. Bu işte!” deriz ya. İdolümüz böyle bir cümlenin yaratıcısıdır işte.
Kalbimizi çelen sevgili kahramanımızı kaybederiz bazen; fena halde düş kırıklığına uğratmıştır bizi. Ondan hiç de beklemediğimiz bir şey yapmıştır. Bazen o çok değerli idolümüze ilişkin bir anısını anlatır ve bir yargı koyar birileri. Böyle mi olmuştur gerçekten? Kafamız karışır, kalbimiz acır. Belki de yanlış bir bilgiye dayanan, haksız bir yorumdur bu ama içimizi burkar yine de.
İnsanlar başkaları hakkında konuşup yargı koyarken son derece pervasız olabiliyorlar. O insanla ilgili kendi kişisel meselelerinden, bizim bilmediğimiz bazı ayrıntılardan, gizli bir geçmişten ötürü taşınan bir bohçadan dolayı oluşmuş bir olumsuzluk da mümkündür kimi zaman. Karalama niyeti taşımayan son derece samimiyetle söylenmiş sözler ve kalpten gelen bir yorum da olabilir karşılaştığımız. Şaşırtır bizi yine de duyduklarımız.
Bir başkası dolayımıyla değil de kendi kişisel deneyimlerimizle uğradığımız düş kırıklıkları ise daha büyük felaketlerdir. Çoğu zaman sorun idolümüzde değil de bizim bakışımızdadır aslında. İdealize ettiğimiz şey, idealize etme pratiğidir esas sorunu yaratan.
Her insan farklı bir dünyadır. Her insanın bir karmaşası ve karanlığı vardır. Bunu kabul edersek başkalarının üzerimizde yaratabilecekleri tahribatla başa çıkabiliriz bir miktar.
Bana kalırsa kendisine yakıştırılan kahramanlık elbisesini giymeyi reddeden doğallığı içinde kendinin gerçek bir insan olduğunu söyleyip böyle kabullenilmeyi arzu eden insanlar sevilmeyi, en çok hak edenlerdir. Yaptıklarından ötürü bir statü ve ödül beklentisi olmayanlardır gerçek ödülü, kalplerdeki sahici onayı hak edenler.
Başkalarının gözünde bir kusuruz olarak görünmek kadar insanı geren bir durum olamaz. Gerçek sevgi bir insanı güzel ve çirkin, güçlü ve zayıf yanlarıyla, derin bir kabullenişle sevebilmektir. Böyle sevildiğini bilen kişi rol yapmaz, kendini olmadığı biri gibi göstermeye kalkışmaz, bu sevgiyi güçlendirmek için olumsuz yanlarını törpülemeye gayret eder.
Her birimizin, ayrıntılarını kendimizin bile tam bilemediği karmaşık birer hayat hikayesi var. Bazı insanların ne büyük güçlüklerle karşılaştıklarını, bugünkü kişiliklerinin oluşumunda ne denli talihsiz faktörlerin rol aldığını bilsek onları bir miktar bağışlardık.
İçimizin bazı insanlara karşı öfke dolu olmasının nedeni onların dünyaya, bazı insanlara ya da bize yapmış oldukları bariz kötülüklerdir ve bu kesinlikle hak edilmiş bir öfkedir ama bu insanları şeytanlaştırmak, kendimizi şeytanlarla bir dansa dahil etmektir bir anlamda.
Bazen doğru strateji bu tip insanları dikkate almamak ve verdikleri, verecekleri zararı mümkünse engellemeye ya da minimize etmeye çalışmaktır.
Bazı insanların tek arzusu dikkat çekmektir. Kötülük yapmak ise dikkat çekmenin garantisidir. İyilik görünmezdir çoğu zaman. Görünmez olmak karakterinde vardır onun; görünürlüğü değerini düşürebilir çünkü.
Bazı insanları seviyorum çünkü çok gerçek duruyorlar. Hataları, olumsuz yanları çok bu insanların ama bunları bir kusursuzluk maskesi altına gizlemiyorlar. Bunlar için üzülüyor ve düzeltemeye gayret ediyorlarsa daha da seviyorum onları. En çok da adalet duygusu taşıyanları, başkalarının mutluluğunu gözetenleri, kırık kalplerini başkalarını yaralamak için değil ama bir başkasını kırmanın ne kadar kötü olduğunu hatırlamak için taşıyanları seviyorum.