Sahnede direniş var
Yangın Yerinde Kabare oyununa dair izlenimlerim, düşüncelerim…
Cenk Mutluyakalı
Yangın yeri burası…
Kendi yangınını söndürüyor ahali.
Kimse bir başkasının yangınına koşmuyor kolay kolay…
Bir “sahne” var.
Bir “oyun.”
Büyük bir oyun oynanıyor sahnede, büyük bir oyun ustalıkla oynanıyor.
Bu oyunda hayatlarımız var... Yurdumuz ya da yurtsuzluğumuz var bu oyunda. Külleri var, yanmış yıkılmış gençliklerin… İrademizi hiçleştirme var bu oyunda; piçleştirme var kimliğimizi, kültürümüzü, değerlerimizi… İşbirliği var, buyurganlık var, sinizm var.
Oyun var, sahne var, sahnede başkaldırı var.
Yangın Yerinde Kabare
“Yangın Yerinde Orkideler” de olabilirdi, olmadı.
Orkide soğanlarının çatladığı yerlerde başka başka kabareler var çünkü… Kadın bedeni üzerinden köklenmiş sömürüye yanıp sönüyor ışıklar…
Yangın yerinde…
Sahnede…
Burada…
İçimizde…
Sahnede direniş gibi
“Yangın Yerinde Kabare” oyununu izledim.
İkinci gösterime yetişebildim ve salon tümüyle dolmuştu.
Doğrusu bu oyuna yalnızca tiyatro sanatının kendi değerleri üzerinden bakarsak haksızlık etmiş oluruz. Çünkü sahnede direniş vardı. Bir “eylem/oyun” bu.
"Yaşar Ersoy Tiyatrosu" derdini yüksek sesle haykıran bir gelenektir.
Kıbrıs Türk tiyatro hareketine katkısını, adanmışlığını, emeğini inkâr etmek haddimiz değil.
Oyunlarını çok izledim, senelerdir; yerdiğim de oldu, sevdiğim de...
Sahnede sloganı ya da izleyene doğrudan dayatılan mesajı sevenlerden değilim. Estetik, yaratıcı, gizemli, şaşırtan bir dili, tınısı, dokusu olmalı diye düşünürüm kültürün, sanatın, romanın, oyunun, resmin, ışığın…
“Ne kadar anlaşılmaz olursa sanat değeri o kadar yüksektir” gibi sananlar da var bunu!
Yok yok o değil anlatmak istediğim.
“Yangın Yerinde Kabare” meramını doğrudan anlatan bir oyun.
Kimi anlarda kabare tiyatrosu adına gerçekten harika bir tat sunuyor; kimi sahneler gereksiz tekrarlarla uzuyor, sıradanlaşıyor, yoruyor.
Oyunun bütünü yüreğinizdeki isyana ortaklık yapıyor.
Yeni bir ‘sahne’
Yeni bir “sahne”deyiz.
Bir sendika sahnesi bu ve ülkemizdeki geleneksel sendikacılık sahnesinin çok ilerisinde, çok daha etkili bir eleştirel tavır içeriyor.
Müzikli bir oyun, politik bir tavır, yüksek bir enerji, oyuncuların yüzlerinde ciddi bir adanmışlık var.
“Kabare tiyatrosu”nun özü sahneye yansıyor.
Eleştiri var, hiciv var, iğneleme var, alay var.
Ezgiler harika, sözler tam yerine oturmuş, sesler uyumlu…
Ya dertlerimiz, gailelerimiz, sızılarımız?
Ah nasıl da içimiz yanarak gülüyor, öfkeleniyor, diş sıkıyor, damar kabartıyor, öfke çiğniyoruz.
“Çanak yalayıcılar”
Çanak yalayıcılardan şükrancılara, siyasilerin aynılaşan tavırlarından nemelazımcılara kadar göndermeler var. “Yan bakan, ana bakanla görüşmeye gitti” diyen zekice esprilerden, “dörtlüyü beğenmemişler, ikili istiyorlar” diyen kaba benzetmelere kadar güncele dokunan bir oyun.
Meclis’in damındaki işgal de asgari ücretlinin masasındaki geçim derdi de sahneye taşınmış.
“Yangın Yerinde Kabare”yi köy köy gezdirmek, oynatmak, izletmek sendikalar için önemli bir muhalefet alanı olacaktır.
Oyunun politik tavrına dair şu düşüncemi de yazmak isterim.
Hem “Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” diyoruz… Hem de yönetenlerin tümünü - genellemeci bir yerden- reddediyoruz.
Çıkmazlardan biri de bu!
Oyuncular: Bu ne enerji böyle
“Yangın Yerinde Kabare” müzikli oyununda çoğunluğu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçıları rol alıyor.
Özgür Oktay, Döndü Özata, Melek Erdil, Melihat Melis Günalp, Barış Refikoğlu, Erol Refikoğlu, Işın Cem, Umut Ersoy, Irmak Refikoğlu ve Yaşar Ersoy’un enerjisine şapka çıkarmak gerekiyor.
Çünkü neredeyse 2.5 saat sahnede kalıyorlar ve bu sürenin tamamında yüksek bir enerji var.
Oyunu sahiplenmişler.
Yıllar sonra Işın Cem’i yeniden sahnede görmek ayrı bir tat…
Erol Refikoğlu özel bir yetenek, harika bir karakter…
Oyunun yükünü Barış, Döndü, Özgür, Melek, Melihat, Umut sırtlıyorlar.
Bir de canlı performansıyla, piyano başındaki Oskay Hoca.
Özellikle müzikler için Ersen Sururi’yi, koreografi için de Melek Erdil’i kutlamak istiyorum.
Tiyatro salonu kıtlığında
Adanın kuzeyinde tiyatro sahnesi eksikliği var. KTAMS Salonu’nda ilk kez bir oyun izledim. Elbette tiyatro için tasarlanmamış. Yine de Lefkoşa AKM’den çok daha iyi bir seyir keyfi sunuyor. Doğrusu sahne ve ışık düzenine yönelik kimi düzenlemeler yapılırsa, bu alanda bir eksikliği giderebilir.
Bir dostumun salonla ilgili şu eleştirisini de not düşmek istiyorum:
“Her seviyeye iki sıra koltuk yerleştirilmiş, o nedenle ön sıraya oturursanız, arkanızdakiler göremiyor. Aynı seviyedeki ikinci sıraya oturursanız da siz göremiyorsunuz.”
‘Yangın Yerinde Kabare’nin yolculuğu
- Oyun ‘Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’ için planlanmış, ancak, hükümet değişikliği ile programdan çıkarılmıştı.
- Yönetmen Yaşar Ersoy, oyunla ilgili düşüncelerini şu sözlerle özetledi: “Sahneye koymaya çalıştığımız oyun yasaklandı. Biz de bu yasağa sanatın özgürlüğü ile, düşünce özgürlüğü ile, ifade özgürlüğü ile bu direnişi gösterdik.”
- Oyun aslında bir derleme ya da kolaj: Memet Baydur ile Vural Pakel’in oyunlarından, Aziz Nesin, Marcel Berguier ve Çetin Altan’ın öykülerinden Yaşar Ersoy tarafından kurgulandı.
- Yangın Yerinde Kabare KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, DEV-İŞ, TES, BASIN-SEN, ÇAĞ-SEN, GÜÇ-SEN ve DAÜ-SEN’in desteği ile her Salı sahneleniyor.
Niye Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda oynanmadı?
- Yangın Yerinde Kabare’de neredeyse tümü Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçıları rol alıyor. Peki, oyun niye Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda sahnelenmiyor? Bu sorunun yanıtını bilmiyorum, ancak, oyunun, Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları ya da Belediye Tiyatrosu değil sendika sahnesi için çok daha doğru bir buluşma olduğunu düşünüyorum.
- Tabii şu çıkarımı da yapıyorum. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sahip olduğu insan kaynağı, aynı anda, birden fazla temel oyunla seyirci karşısına çıkabilir. Bunu da değerlendirmek gerekiyor.