1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Sahnede eylem!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Sahnede eylem!

A+A-

Bir gece evvel gençlerin özgürce dans ettiği mekânın üzerinde “Kiralık” yazıyordu.
Sabah sabah üzüldüm.
Hemen yandaki markete girdim.
“Ne güzel, aynalar vardı, rengarenk gençler, gelip geçerken izlemekten mutlu oluyordum. Gençler nereye gittiler?”
“300 sterlindi kira, mal sahibi bu aydan itibaren 500 sterline çıkardı, gençler ödeyemedi gitti, biz de direniyoruz” dedi.

***

“Her yer karanlık” yazıyordu bizim gazetenin manşetinde…
Bir gece evvel, birkaç kez tehlike atlattım, çünkü karanlıkta yayaları ezmeden ilerlemek gerçekten de ustalık işiydi…

En azından yaya geçitleri aydınlatılsa diye düşündüm…
“Yanan lamların yerine yenisi koyacak bütçe yok” diyordu bürokrat.
İsyanın tutuştuğu bir zamanda, ışıkları sönüyordu yurdumun birer birer!

Yenile yazmıştım “vergi bilinci” Avrupalı toplumlarda çok başkadır elbette!
Çünkü o vergiler toplumsal değere ve hizmete dönüşür.

Oysa yaşadığımız yerde deponun dibi çürüdü, delindi.
“Daha çok su getiriniz” diye bağırıyoruz, çürüğü ve onca deliği tamir etmeden!
Siz az da taşısanız çok da alttan akacak nasılsa!
Üstelik “lağıma” dönüşüyor, dibe çöktükçe…

O nedenle paralı kurumlara, iş insanlarına, duyarlı herkese inatla diyorum; vergi ödeyeceğinize, yollara ampul takınız.

***

Bir gece evvel tiyatroya gitmiştim.
Sanırım “eylemdeydim” desem daha doğru olacak.
Son dönemlerde hem köhnemiş slogan ve yöntemlerin kendini sürekli tekrar etmesi hem de samimiyet sorgusu nedeniyle özellikle sendikal eylemlere ilginin giderek azaldığı bir ortamda, sanatçılar bayrağı ele aldılar.

Ciddi katılım vardı ve eyleme ortak oldu kitle.
Katıla katıla güldü!
Katıla katıla sövdü!

Bu hükümetle ve neredeyse döve döve seçtirilen Cumhurbaşkanı ve milliyetçi masallarıyla dalga geçiyor ahali…
Tam bir “delirme” sınırında dolanıyoruz gerçekten…

Oyundaki tabirle “uzun adam”a itaat üzerinde yaşanan ezikliğe, çözümsüzlüğe, yoksulluğa, gelecek yoksunluğuna şarkıyla, şiirle, sözle, sanatla tam bir başkaldırı vardı.

Bir parantez açayım.

Tek mesele “uzun adam” odaklı değil elbette, hiç bu kadar irade yıkımına uğramamıştık belki ama öncesini de biliyoruz.
Yıllardır hep eksiliyoruz.

***

Bu memleketi sloganla dönüştüremeyeceğimiz de bir gerçek.
Cesaret, irade ve başkaldırıyla birlikte, yüzleşmeye de ihtiyacımız var.
Mutlaka ve mutlaka siyasi projeye de!
Çünkü “hakikati bağırmak” bir yere kadar…

Oyunun ya da eylemin belki tek eksiği bu oldu.

Kendimize de batırmamız gereken “çuvaldızı” es geçmemek gerekiyor asla!

***

Ve sahnedeki başkaldırıya dair ortaya çıkan nabız gösteriyor ki bıçak kemiğe dayanmakla kalmadı, deldi geçti o kemiği!

İyi ki sahip çıkmış “Bu Memleket Platformu” oyuna, eyleme, sahneye!

Yaşar Ersoy, kabare tadında sokak tiyatrosuyla “isyan ateşi”ni sahneden yakmış bu kez, iyi ki…

Barış Refikoğlu, Döndü Özata, Yaşar Ersoy, Erol Refikoğlu, Umut Ersoy, hele de Özgür Oktay iyi ki ayağa kalkmış, haykırmış.

Hele “seveceksin yurdunu” diye bir bölüm var ki oyunda…
O büyük isyanın ortasında duygulanmamak mümkün değil…

Sevmeden olmuyor, hem de yarısını değil, tümünü bu yurdun…
Öyle bölük pörçük yaşanmıyor.

Bu yazı toplam 1557 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar