Sahnelerden 'Huzur Evi'ne
YENİDÜZEN, bir döneme damgasını vuran Kıbrıs sahnelerinin tanınmış ses sanatkarlarından 'Selma' ile Lapta Huzurevi’nde görüştü. Selma (Diker), sahnelerden huzurevine giden hayat hikayesini anlattı, içini döktü
YENİDÜZEN, bir döneme damgasını vuran Kıbrıs sahnelerinin tanınmış ses sanatkarlarından 'Selma' ile Lapta Huzurevi’nde görüştü. Selma (Diker), sahnelerden huzurevine giden hayat hikayesini anlattı, içini döktü
• “Aç kaldım sokakta kaldım… Çeşme suyu içtim, sokakta taşta da yattım... Parasız kaldığınızda, ihtiyacınız olduğunda, devlet sahip çıkmıyor size.”
• “Sanatçı arkadaşlarım benim için bir gece düzenledi, borcu kapatmak için ama yetmedi, ben hala buradayım. Ben Kıbrıs’ta yıllarca yapayalnız yaşadım.
• “Eşim Türkiyeliydi, ayrıldık. Çocuklarımı da alıp Türkiye’ye gitti. Bu adada yıllardır yapayalnızım…”
• “Evleneli 5 buçuk yıl olmuştu. Eşim askerden geldiği gibi beni gece kulübüne götürdü, burada çalışacaksın dedi. O zaman daha kızım 2 buçuk yaşındaydı, öyle bir yerde çalışamazdım, ayrıldık”
• “Her zaman acı dolu bir kadın bıraktılar geride, çocuklarını göremeyen bir anneyim ben. Elçilik bana ‘Senin çocuklarını görmeye hakkın yok, sen Kıbrıslısın hiçbir hakkın yok’ dedi.
• “Yüreğimdeki acılarla okudum şarkılarımı… Devlet büyükleri her şeyi görüyor her şeyi biliyor yardım istiyorum, yardımlarını bekliyorum. Yerli bir sanatçı olarak kimsem yok”
• “Hasan Taçoy ve Hüseyin Özgürgün ‘sen hiç merak etme halledeceğiz Selma’ diyerek yolladılar yanlarından, bir daha da ne ses var ne de haber”
• “Son umudum Meclis Başkanı Sibel Siber… Geçtiğimiz hafta yüz yüze görüştük, sohbet ettik. Kadın kadına sohbet ettik, bir kadın olarak beni anlayabileceğini düşünüyorum”
Beyza TAÇKİN
Kıbrıs’ın güçlü ses sanatçılarından, ‘Kraliçe’ lakaplı Selma Diker maddi imkansızlıklar nedeniyle yaşamını artık huzur evinde sürdürüyor. Tüm yardım çağrılarının karşılıksız kalması nedeniyle çareyi Lapta Huzur Evi'ne sığınmakta bulan Selma, “Buraya sığınmaktan başka şansım kalmamıştı” diyerek çaresizliğini dile getirdi. YENİDÜZEN’in Lapta Huzurevi’nde ziyaret ettiği Selma Diker, yaşadığı acıları ve tesadüflerle başlayan meslek hayatının sonunda geldiği noktayı anlattı. Gece kulübünde çalışması için kendini zorlayan eşini ve çocuklarından koparıldığı günleri de anlatan Diker “Ben içimdeki acılarla şarkılarımı seslendirdim. Ekmek parası için sadece sesimi sattım. Yıllarca alkolsüz, sigarasız sanatçı olarak ‘kraliçe’ adı ile anıldım. Ama çocuklarım ne anlatıldıysa onu biliyorlar” dedi. Diker, Huzur evini göstererek “Selma Diker’i bile buraya düşmeye mecbur edenler varken herkes bir gün buraya düşebilir” diyerek hiçbir şeye şaşırılmaması gerektiğini dile getirdi. Selma Diker, ayakta kalabilmek için çok kişinin kapsını çaldığını belirtirken, “Hasan Taçoy ve Hüseyin Özgürgün ‘sen hiç merak etme halledeceğiz Selma’ diyerek yolladılar yanlarından, bir daha da ne ses var ne de haber” diyerek isyan etti… Selma’nın son umudu ise geçtiğimiz hafta yüzyüze görüştüğü Meclis Başkanı Sibel Siber oldu. Selma, Sibel Siber’in ‘bir kadın’ olarak ona yardım eli uzatacağından umutlu…
“Yıllardır yapayalnızım…”
• YENİDÜZEN: Huzur evine ne zaman geldiniz?
• SELMA: “Eylül’ün 11’inden beri buradayım. Buraya sığınmaktan başka şansım kalmamıştı geldiğimde. Benim kira ödeyecek ve geçinecek param olmadığı için burada yaşıyorum. Aç kaldım sokakta kaldım… Çeşme suyu içtim, sokakta taşta da yattım... Parasız kaldığınızda, ihtiyacınız olduğunda, devlet sahip çıkmıyor size. Elimdeki Bin 300 TL ile buraya geldim derdimi anlattım. Allah razı olsun, sokakta kaldım der demez bana kalacak yer verdiler, karnımı doyurdular, buraya sığındım. Bankaya 6 bin TL kredi borcum var, onu temizlemeye çalışıyorum. Sanatçı arkadaşlarım benim için bir gece düzenledi, borcu kapatmak için ama yetmedi, ben hala buradayım. Ben Kıbrıs’ta yıllarca yapayalnız yaşadım. Eşim Türkiyeliydi, ayrıldık. Çocuklarımı da alıp Türkiye’ye gitti. Bu adada yıllardır yapayalnızım…”
“Elçilik ‘senin çocuklarını görmeye hakkın yok, sen Kıbrıslısın hiçbir hakkın yok’ dedi
• YENİDÜZEN: Çocuklarınız sizi ziyarete gelmiyor mu?
• SELMA: “Nasıl gelsinler ki beni tanımıyorlar. Biri 10 aylıktı diğeri de 10 yaşındaydı götürdüklerinde. 1974’de savaş zamanı Ankara’da Üniversitesi’nde okuyordum. O dönemde evlendik, evlendikten sonra Kıbrıs’ta yaşamaya başlamıştık. Askere gitti, geldiğinde de evleneli 5 buçuk yıl olmuştu. Geldiği gibi beni gece kulübüne götürdü, burada çalışacaksın dedi. O zaman daha kızım 2 buçuk yaşındaydı. Çok şerefli bir adamdı (!) Ben de o yüzden kapının önüne koymak zorunda kaldım. O da intikam alırcasına Türkiye’ye giderken çocuklarımı da aldı, bana bırakmadı. Çocuklarıma çalışıp ben bakıyordum, o hiç çalışmadı. Götürdükten sonra da çocukları kendi geleneklerine göre büyüttü, önceden misafir gibi gider görürdüm şimdi o da yok. Çok gittim yanlarına. Polis gibi peşlerine düştüm ve tesadüfen çocuklarımı gördüm. Dün oğlumun doğum günüydü, 41 yaşına bastı. Bir zaman gittiğimde iki yabancı gibi karşılıklı oturuyorduk. 10 aylıkken götürülen bebekten bana ne olur ki benim büyütmediğim çocuk ne anlatıldıysa onu biliyor. Şarkıcı olduğum için hor gördüler, ters anlıyorlar. Sahne hayatı bu, insanları duygulandırıyorsun, insanları eğlendiriyorsun, ekmek parası kazanıyorsun, alın terinle eve ekmek getiriyorsun kötü bir şey yapmıyorsun ama bunu bağnaz dar görüşlü insanlara anlatamazsınız. Her zaman acı dolu bir kadın bıraktılar geride, çocuklarını göremeyen bir anneyim ben. Elçilik bana ‘senin çocuklarını görmeye hakkın yok, sen Kıbrıslısın hiçbir hakkın yok’ dedi. Evliliğimden dolayı TC vatandaşı olduğum halde bu yapıldı. Teşekkür ettim ve çıktım, yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Bunların hiç birini unutmam ben, asla unutmayacağım.”
“İş ararken kendimi sahnede buldum”
• YENİDÜZEN: Ses sanatçılığına nasıl başladınız ?
• SELMA: “Savaştan sonra bütün otellere acilen iki üç lisan bilen imtihanla alınan özel bir ekip oluşturuldu. Üniversiteden mezun olduğumda İngilizce ve Fransızca biliyordum. Babam Filistinliydi, ondan dolayı Arapçada biliyordum. Jasmine Court’ta işe başladım. O dönemde de Asil Nadir tutuklandı. Hepimizi işten çıkardılar. Ben de iş aramaya başladım. İş ararken ‘senin sesin güzel değil mi, daha iyi iş mi bulacaksın, gel bir deneyelim’ dediler o şekilde başladım. Tesadüfen iş ararken 1990-91 yıllarında kendimi sahnede buldum. Sahnede Türkçe, İngilizce, Arapça şarkılarda seslendirdim. Bir gün İsrailliler gelmişti beni dinlemeye, sonrasında İsrail televizyonlarından birini getirdiler buraya kanallarında çıkardılar beni, İsrail’e de çağırdılar ama gitmedim. Benim sanatçılığım çok şerefli, halk tarafından takdir edilmiş. Rahmetli Rauf Denktaş’tan plaket almış çok hanımefendi bir sanatçıyım, ben sadece sesimi sattım, içkim sigaram yok yani alkolsüz sanatçıyım yüreğimdeki acılarla okudum şarkılarımı. Sahnede de hep kendi adımı kullandım Selma Diker diye bilir herkes beni.
“Maaşına el koyarız dediler”
“ 15-16 yıl bu işi yaptım ekmek parası için, bu arada iş veren gibi kendi sigortamı yatırdım. Sonra rahatsızlandım. Ameliyatla tiroitlerimin yarısını aldılar. Böyle olunca 53 yaşında emekli oldum. Bu defada çalışamazsın dediler. Malulen emekli, iş göremez raporu var. Maaşının 4’te 3’üne el koyarız, Bin 200 TL keseriz dediler. İyi dedim, 494 krediye 100 lira da bana kalıyor. 100 TL ile geçinemeyeceğime göre de hiç bir şey yapamadım. Başka bir iş yapayım, temizlik, bulaşık gibi bir iş bulayım dedim, kesinlikle el koyarız maaşına deyince, rapor olduğu için, adamlar elimi ayağımı bağladılar. Kendi insanına vatandaşına kesinlikle yaşama hakkı vermiyor kanunlar yasalar, yaşayamazsın diyor boğazından iple asıyor seni. Kendi sigortamı yatırmasam daha beter olacaktım. Şimdide 11 yıl bitti, 12’inci yıla girdim kendi maaşımla yaşadım. Bu adada kendi kendimi doyurdum. Bir göz oda istedim yok dediler. Her şeyi yapabilirler aslında, bütün imkanlar ellerinde, bir telefonla bir imza ile her şeyi halledebilirler ama kimsenin kılı kıpırdamıyor. Gazeteler bas bas bağırıyor, televizyon kanalları yine öyle, Kıbrıs ayağa kalktı ama tüyleri bile ürpermiyor, işte böyle bir ülke. İnsanoğlu ne yapıyorsa faturasını burada öder öbür tarafa öyle göçer, faturayı kapatmadan gidemez, vize alamazsın o tarafa vermezler vizeyi. Burada ödeyecekler hepsini göreceğim.”
“Özgürgün söz verdi, tutmadı”
• YENİDÜZEN: Sokakta kaldım dediğiniz dönemde nerelere başvurdunuz?
• SELMA: “Cumhurbaşkanlığı'na, Başbakanlık'a, bütün bakanlıklara aklınıza gelen her yere başvurdum. Kimse yardım etmedi. Vakıf'a da başvuralı 13 yıl oldu. Geçmiş yıllarda Hüseyin Özgürgün’ün makamına kadar gittim, dilekçe verdim. ‘Hiç merak etme Selma hemen’ dedi. Bir daha da ev falan görmedim. Özgürgün bakanlıktan bana ev verileceğini kesin garanti etti. Ama hala bir şey yok. Bana verileni söyleyeyim size. İhaleye giriyorsunuz 50 TL veriyorsunuz. Yeşil Gazino diye bir yer dediler hemen girdim düşünmeden, başımı sokacak bir yer olsun diye. Sınırda, 350 TL kira. Merdivenlerden sağ salim çıkmanızda inmenizde mucize. Kırık dökük, rezalet bir yer. Samanbahçe’de yaşanılabilecek yerler var ben oradan istedim, dağıttılar oraları herkese. Ben çok bir şey değil, bir oda istedim en azından 250 TL’ye bana kiralarsanız ben iyi kötü geçinirim, krediyi 13. maaşımla da kapatırım bana kalanla da ilacımdır, masraflarımdır geçinirim diye düşündüm. Kullanmak zorunda olduğum iki ilaç var ikisi 100 TL. Bu insanlar her şeyden haberdar her şeyi biliyorlar ama yardım etmiyorlar. Torpil lazımmış. UBP’li misin diyorlar, ben partici falan değilim sanatçıyım ben. Kimse bana sahip çıkmaz ben sanatçıyım. Küçük Aysel’e de sahip çıkmadılar. O da gidip kumaş alıyor yastık dikip satıyordu en son. O da bu adanın ilk sanatçısı, kimse sahip çıkmadı. O da evine ekmek parası götürmeye çalışıyor. Sanatçının dramı bu işte, hepsi gerçek, yalansız...”
“Beni zamanında dinleyen zengin insanlar bana bir oda verebilirler…”
“Devlet büyükleri her şeyi görüyor her şeyi biliyor yardım istiyorum, yardımlarını bekliyorum. Yerli bir sanatçı olarak kimsem yok. Ailem var ama bana sahip çıkmıyorlar. Bıraktılar ilgilenmiyorlar maaşı var geçinsin başının çaresine baksın diyorlar. Ailemde burada olduğumu biliyor ziyaretime bile gelmediler. Benim dinlemeyenim yoktur. Bana biz sizin şarkılarınızla büyüdük diyorlar. Lefkoşa’da ikinci el eşya satan bir esnaf gençliğim senin şarkılarınla geçti, elimden ne gelirse yapayım, evini versinler eşyaları ben doldurayım, ne istersen al diyor. Üzülen insan da çok oldu. Ama o kadar zengin insan var bana bir odalı bir yer verebilirler ki şimdiki zengin iş adamlarının hepside zamanında gelip benim şarkılarımı çok dinlediler.
“Sibel Hanım son umudum…”
“Serdar Denktaş da bakacağız, mutlaka görüşeceğiz dedi. Zamanında o da beni çok dinledi. Rahmetli Rauf Denktaş’tan ödül alan Selma, oğlu Serdar Denktaş’a selamlarını iletiyor. Babası bana ödül verdiği gün ‘Allah’a en yakın sanatçıdır’ dedi. O, benim ilk ödülümdü. Şimdi babasının ‘Allah’a en yakın sanatçıdır’ diyerek plaket verdiği hatırlatılırsa Serdar Denktaş’a, acaba bana yardım eder mi?
Hasan Taçoy ‘merak etme Selma, merak etme Selma’ dedi ve yolladı beni, hala bekliyorum. O da çok vaatler etti. Dilekçeler aldı, yardım edeceğiz dedi. Ama hep sözde kaldı. Oy toplamaya gelince de kapıları yumrukluyorlar. Beni Vakıf’a gönderen Hasan Taçoy’du, hala bekliyorum. Bana ne zaman bir oda verecekler? Hasan Taçoy’a, Hüseyin Özgürgün’e ve Serdar Denktaş’a soruyorum.
Bana yıllarca ‘içkin sigaran yok namusunla sadece sesini sattın’ dediler. Hanımefendi bir insanım, kraliçe lakabı ile anıldım yıllarca. Ödüller, plaketler aldım ama burada yaşıyorum. Biliyorlar burada yaşadığımı bana yardım edebilirler ama kimse bir şey yapmıyor. Selma’ya bir oda vermeyecek kadar ne var?
Sibel Siber ile de görüştüm ben. Geçen Perşembe Siber ile mecliste görüştüm. O da hiç merak etme Selmacığım dedi. Sibel Siber de vaat etti. Bekliyorum ben, hep bekliyorum. Araştıracağını söyledi ben de özellikle söyledim Samanbahçe’de bir oda bir tuvaletli bir yer var. Muhakkak yardım edeceğim dedi. Kadın kadına sohbet ettik, bir kadın olarak beni anlayabileceğini düşünüyorum belki bu defa o yardım eder diye bekliyorum.”