Sahnelerin Duygusal Kızı
Sahnelerin Duygusal Kızı
Filiz Uzun
İnsanın karakteri yüzüne, ruhuna, yaptığı işe ne kadar çok yansıyor değil mi? Yaşadıkları, duygusal birikimleri, en çok da çocukluk yıllarındaki anılarının onda bıraktığı izler.
Son zamanlarda insanları keşfettiğimiz yer sosyal paylaşım siteleri. Yakından tanışmasak bile aşağı yukarı bir fikre sahip oluyoruz insanlar hakkında. Mutlaka yanıldıklarımız da oluyor elbette. Belki bir fotoğrafı, belki de paylaştığı bir videodaki sesi size çok şey anlatabiliyor hakkında.
Bu haftaki konuğum ile tam da böyle başladı tanışıklığımız. Bir sosyal paylaşım sitesinde eklemişti beni. Ve ben onun paylaştığı bir fotoğrafından çok etkilenmiştim. Ne kadar duru ve sade bir genç kız demiştim. Bir yandan da bu yaşta gözlerinde hüznü görmek şaşırtmıştı beni açıkçası. Ardından bir videosunu izlemiştim. Duygusal bir parçaydı ve açıkçası çok etkilenmiştim. “Ne yaşadı ki bu kız bu yaşta ve bu parçayı bu kadar içten söyleyebiliyor” diye düşünmüştüm.
Yağmur Özerem. Harika bir sesi var. Yumuşacık. Vokal yaptığı parçaları okumuyor adeta yaşıyor. Ben her ne kadar cazz söylemesini tercih etsem de onun elektronik müzikle klasik müziğin harmanlandığı farklı bir tarzı var. Bence dünyaya bu müziğiyle duyuracak kendisini. Bizim ülkede çok anlaşılmasa da.
Hep söyler ve yazarım, benim için mükemmel bir sesinin olması önemli değil bir vokal sanatçısını beğenmek için. Önemli olan söylediği parçayı hissederek söylediğini bana hissettirmesidir. Küçücük yaşına göre bence birçok vokal sanatçısından daha duygu yüklü söylediği kesin.
İlginç bir hayat hikâyesi var. Çok da bize uzak olmayan. Zor bir çocukluk, sıkıntılı bir ergenlik dönemi. Hepsini alnının akıyla atlatmış genç bir kadın Yağmur Özerem. Bir müzisyen. Çocukların müziği sevmesine adamış kendini. Sevmeli diyor çocuklar müziği. Müzik her insan için gerekli.
Bence bundan sonra çok duyacaksınız adını. Hem müziği hem de güzelliğiyle dolduracak sahneleri. Buyurun sizler de tanıyınız Yağmur Özerem’i. Kendi de söylediği parçalarındaki gibi içten…
SIKINTILAR VE KARARSIZLIK
• F.U: Eğitimini İngiltere’de aldığını biliyorum. Müzik eğitimi aldın değil mi?
• Y.Ö: Aslında 2009 yılında İngiltere’ye başka bir alanda okumak için gittim. Sonradan değiştirip müzik eğitimine döndüm.
• F.U: Nasıl oldu bu?
• Y.Ö: İlginç bir eğitim hayatım var aslında. Çok küçük yaşlarda piyano eğitimi almaya başladım özel bir hocadan. 8 yıllık özel eğitimden sonra lise dönemimde piyano eğitimime ara vermiştim. Piyano hocam, piyano eğitimime devam etmem konusunda ısrarcıydı. Oysa ben vokal yapmak istiyordum. Biraz bu nedenler biraz da ergenlik dönemimdeki yaşadığım sıkıntılar nedeniyle.
• F.U: İstediğin piyano çalmak değil miydi?
• Y.Ö: Aslında o dönemler ne istediğimi bilmiyordum. Hem ailemdeki sıkıntılar hem de kişisel sıkıntılar yaşamaktaydım ve açıkçası kendi başıma bir karar alamıyordum. Piyano konusunda ısrar etmeleri de pek hoşuma gitmemişti ve ben de müzik eğitimime ara verdim.
• F.U: Üniversite seçimini hangi alanda yaptın?
• Y.Ö: O kararı da ben alamadım maalesef. Duygusal çöküntü içerisindeydim ve evden dışarı bile çıkamıyordum. İşte bu dönemde babam ve babamın çok sevdiğim arkadaşı çocuklara olan ilgimi ve sevgimi bildikleri için ‘çocuk psikoloji’ alanında eğitim almak için İngiltere’ye yolladılar beni. Daha ilk derste beyin, nöronları görünce “Ben neden buradayım. Bunu yapmak istemiyorum” diyerek bunu babama bildirdim. Ve müzik eğitimi (Vokal) almak istediğime karar verdim.
MÜZİK EĞİTİMİ BAŞLANGICI
• F.U: Lise yıllarında piyano eğitimine ara verdiğini söylemiştin. Müzik eğitiminde zorlanacağını düşünmedin mi?
• Y.Ö: Aslında piyanoya ara vermiştim ama Lise yıllarımda (GAL) okulumuzda kurduğumuz Pentagon adında müzik band’ımızda vokalistlik yapıyordum. Şarkı söyleyebildiğimi ilk keşfeden Piyano hocam Oleg Belotservsky idi. hedefim Vokal eğitimi almaktı aslında ama hem piyano öğretmenim hem de ailem Piyano konusunda ısrar edince müziğe de kendime de küstüm bir dönem. Ancak İngiltere’ye gittiğimde yapmak istediğimin bu olduğuna karar verdim. “University of Wolverhmpton BA (Hons) Music and Populer Music” alanında seçmelere girdim ve okula girmeye hak kazandım. Zorlanacağımı düşünmedim. Çünkü alt yapım iyiydi.
• F.U: Vokal eğitimi mi aldın?
• Y.Ö: Evet vokal eğitimi aldım ancak ilk kez o yıl başlanan Klasik ve Pop Müzik birlikte bir eğitimden geçtim. Ayrıca bir de enstrüman seçmeliydim ki ben Piyano eğitimi almış olduğum için yine piyano ile devam ettim. Aldığım eğitim genel müzik eğitimiydi ve içerisinde Vokal eğitimi, piyano, okul öncesi çocuklara müzik eğitimi ve söz yazarlığı eğitimi yer alıyordu. Pedagoji denilen öğretmenlik dersleri de aldım öğretmenlik yapabilmek için.
• F.U: İngiltere’de sahne aldın mı hiç?
• Y.Ö: Evet. Üniversite projelerimizi hazırlarken genellikle okul içinde değil de dışarıdaki müzisyenlerle işbirliği yaparak onlarla birlikte sahne aldım. Önemli deneyimlerdi. Onların tecrübelerinden yararlanıyorsunuz ayrıca iyi müzisyenlerle çalışma şansı buluyorsunuz. Vokal koçluğumu Graham Dee yapmıştı. X-Factor’un Back Vokal eğitmeniydi.
“MÜZİK TERAPİDİR”
• F.U: 4 yıl İngiltere’de kaldıktan sonra Kıbrıs’a döndüğünde “Vokal sanatçılığı” yaparım diye mi döndün?
• Y.Ö: Elbette. Ancak tek hedefim bu değildi. Ben gerçekten çocukları çok seviyorum ve okul öncesi dönemde müzik eğitimi almaları için de çalışmak istiyordum. Bu konuda gerçekten çok hassasım. Her çocuğun sağlıklı bir müzik eğitiminden geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Müzik eğitimi illaki müzisyen olmak için değildir. Müzik eğitimi, sağlıklı olmaları için de şarttır. Ruh sağlıkları için, kendilerini ifade edebilmeleri için gereklidir. Müzik terapidir aslında. Herkes doğru şarkı söylemek zorunda değildir ancak herkes müziği sevmelidir. Müzik her çocuğun gelişim döneminde doğru öğretilmelidir bu onların gelişimi için çok önemlidir.
• F.U: Şu an bu işi yapıyorsun bildiğim kadarıyla. Değil mi?
• Y.Ö: Evet. Şu an okul öncesi dönemdeki çocuklara 6-8 yaş grubuna Singing Club adı altında şarkı söylemelerini sağlıyorum. Ayrıca yine bu yaşlardaki çocuklara piyano eğitimi veriyorum.
• F.U: Sence her çocuğun bir enstrüman çalabilecek yeteneği var mıdır?
• Y.Ö: Elbette yoktur. Yeteneği olmayabilir ancak azimli ve istekli ise teşvik ederek ve doğru eğitimle öğrenebilmesi sağlanabilir ancak çocuğun bu alana ilgisi yoksa bu konuda ısrarcı olmamak gerekir. Ben örneğin aile ile bu konuyu konuşuyorum. Mesela çocuk bana piyano için geliyor ama piyano sevmiyor ve gitar öğrenmek istiyorsa aileyi de bu konuda yönlendiriyorum. Önemli olan çocuğun baskı ile sevmediği bir enstrümana zorlanmamasıdır. Bu onda nefret uyandırır ve çocuk müziğe küser.
• F.U: Neden birçok ailede müzik eğitimi denildiğinde ilk akla gelen Piyano oluyor sence. Tüm müzisyenlere baktığımızda ilk eğitimleri klasik piyano oluyor.
• Y.Ö: Basic (Temel) Enstrüman olarak bilinir piyano. Notalar gözünüzün önündedir ve daha kolay görünür diğer enstrümanlara göre, nedeni bu olsa gerek.
“TARZIM ELEKTRONİK”
• F.U: Bir Vokal sanatçısı olarak senin tarzın nedir?
• Y.Ö: Genellikle sadece bir müzik tarzı söyleyemem eğer beni derinden etkiliyorsa ve özellikle de duygusal bir parça ise söyleyebilirim. Ama beni en çok hangi tür müzik etkiliyor derseniz. Elektronik müzik derim. Ben 90’lı yılların çocuğuyum ve bu tarzdan daha çok etkileniyorum. Kendimi en yakin buldugum tarz electronica, dreampop, synth pop, indiepop, triphop’dur. Kibrista bu muzikleri uyarladigimiz tarz jazz, alternative müziktir. Fakat yakın tarihte electronica - triphop tarzında projelere yer veriyorum Rum tarafındaki Dj ve müzisyenlerle. Aslında ben kişilik olarak duygusal biriyim ve müzik benim kendimi ifade etme şeklimdir. Bu yüzden klasikle elektronik tarzın birleştirildiği tarzlara kendimi yakın buluyorum. Ve genellikle de duygusal slow parçaları söylemeyi seviyorum.
• F.U: Bu dinleyicini sıkmıyor mu? Hep slow parçalar?
• Y.Ö: Sadece dinleyiciyi değil aslında birlikte çalıştığım müzisyen arkadaşlar bile şikâyet ediyorlar. Bir süreden sonra boğuluyoruz diyorlar. Ben de birkaç hareketli parça ekleyelim bari o zaman diyorum. İlk sahneye çıktığımda dinleyicinin seveceği repertuar belirledim. Ancak bunun doğru olmadığını keşfettim. Ben kendimi en iyi nasıl ifade ediyorsam onu yapmalıydım. Bu benim yolum. Sahne aldığım mekanlarda kendimi rahatlatmak için müzik yapıyorum ben. Ve ne kadar içten yaptığımı, hissederek söylediğimi gördüklerinde tarzımı beğeniyorlar ya da beğenenler beni izlemeye geliyor. Çok kalabalık bir dinleyici kitlem olsun diye bir beklentim yok zaten. Bir tarzım var ve bu tarzı beğenenler beni dinlemeye gelsin istiyorum. Ben her tarz müzik yapabilirim ama o müzikleri kendi yorumumla yorumluyorum.
• F.U: Kendi tarzında müzik yapan müzisyenler bulabiliyor musun peki?
• Y.Ö: Aslında elektronik müzikle uğraşan çok fazla müzisyen yok. Bu yüzden biz biraz Jazz tarzına dönüştürdük mecburen. Ancak Güney Kıbrıs’taki müzisyenlerle irtibat halindeyiz. Vokalistliklerini yapmamı istiyorlar. Orada da çalışmalarımız olacak ve Güney Kıbrıs’ta da sahne alacağım yakın zamanda. Tam istediğim tarzda müzik yapmış olacağım güneydeki grupla. Ayrıca yurt dışında da yeni bağlantılarım var. Onlar bana materyallerini gönderecekler ben de üstüne vokal yapıp kaydedeceğiz. Paylaşımlarımız olacak. Artık nerede yaşadığının bir önemi yok. İnternetle dünyaya ulaşmak çok kolay.
• FU: Burada çalıştığın müzisyenler kimler?
• Y.Ö: Cahit Kutrafalı, Hüseyin Kırmızı, Uğur Güçlü, Kadir Evre hepsi çok müthiş müzisyenler. Hepsi de bana çok destek oldular her anlamda. Hatta üniversiteyi bitirmeden. 3. sınıftayken tatile geldiğim zamanlarda da birlikte çalıştık, beni yönlendirdiler hep. Hepsinin müzikal yeteneklerinden çok yararlandım. Hala daha da yanımdadırlar.
• F.U: İnsanlar seni dinlemek istediklerinde nerede dinleyebilecekler?
• Y.Ö. Son zamanlarda The Gospel’de sahne aldım, Ghetto’da sahne aldım, Girne’de Club Simena’da çıktım. Muhtemelen The Gospel’de tekrar sahne alacağım. Event’lerden takip edebilirler.
“ÖĞRETTİĞİNİZ ZAMAN ÖĞRENİYORSUNUZ”
• F.U: Kıbrıs’ta olmaktan memnun musun? Yoksa keşke dönmeseydim dedin mi?
• Y.Ö: Orda kalmayı çok istedim aslında. Hayatta her şeyin bir nedenden dolayı olduğuna inandığım için çok fazla keşkelerim yoktur. Burada olmam gerekiyor ki buradayım. Burası da bana çok şey kazandırdı. Buradaki müzisyenlerden çok şey öğrendim. Daha da çok şey öğreneceğime inanıyorum. Çocuklara verdiğim derslerden de çok kazanımlarım oluyor öğrettiğiniz kadar da öğreniyorsunuz aslında. Çocuklarla çalışmayı da çok seviyorum. İlk zamanlar keşke dönmeseydim dedim belki ama şu an alışıyorum. Zamanın ne getireceğini kimse bilemez. Belki de başka bir ülkede devam ederim hayatıma. Hayat beni nereye yönlendirirse oraya gideceğim.
• F.U: Bir müzisyen olarak mutlaka sıkıntılar vardır elbet ama Kıbrıs’ta yaşam daha kolay değil mi sence? Aile var, çevre, yakınlar, destekleyenler…
• Y.Ö: Kesinlikle katılıyorum. İngiltere’de müzisyen olan insanlar çok daha fazla sıkıntılar yaşıyorlar bize göre. Müzik anlamında değil de ekonomik ve yaşam koşulları açısından. Ayın ortasında para yok diyebiliyorlar. Makarna yiyorlar. Hem de çok iyi müzisyenler. Kıbrıs’ta müzisyenler birbirine sahip çıkıyor. Ekip çalışması var. Bireysel olarak ve müzisyenler olarak hayata tutunmaya çalışıyoruz ve bu anlamda da birliğiz. Çünkü maalesef devletin müzisyenine, sanatçısına bir desteği yok burada. O yüzden bizler birbirimize destek olmak zorundayız.
• F.U: Müziğe değil sanatın hiçbir alanına katkı yok..
• Y.Ö: Evet bu yüzden sanatçıların hepsinin birbirine desteği başladı aslında. Bir sanat galerisi mesela açılışını müzisyenlerle yapıyor. Birlikte projeler olmaya başladı. Bunu yapmak zorundayız zaten.
• F.U: Söz yazarlığı eğitimi de aldın ve bestelerin olduğunu da biliyorum. Albüm çalışmaların var mı?
Y.Ö: Evet hem Türkçe hem de yabancı bestelerim ve sözlerim epeyi oluştu aslında. Şu anda bir değil en az beş albüm yapabilecek durumdayım. Fakat sanırım aşırı mükemmeliyetçi yapım nedeniyle hep daha iyi olsun daha iyi olsun diye erteliyorum. Ama şu an bir albüm olmasa da bu sene bir single yapmayı hedefliyorum. İnsanların beni tanıması için yapmayı istiyorum. Daha önce bir okul projesinde bir bestemi yayınlamıştım. Daha sonra da Kıbrıs’tan online bir yarışmaya katıldım uluslararası bir yarışmaya. “Beneath My Every Sin” adlı bestemle. Shure, Call For Legends da sergilendi. Çok da beğenilmişti. Benimle birlikte KKTC’den İnanc Ersen- Emre Yazgın, Lütfiye Ozipek, Erin Elizel de katılmıştı.
“DUYGU İNSANLARA GEÇMELİ”
• F.U: Albüm yapmaya karar verdiğinde parçaların yine elektronik tarzda mı olacak?
• Y.Ö: Muhtemelen Türkçe parçalar böyle olmayacak. Fakat yabancı parçalarımda evet elektronik yapmayı isterim. Dışarıya yönelik yapmak istersem bunu sevdiğim, kendi tarzımda yapmak isterim.
• F.U: Ben sesini çok sevdim. Tarzını da, hatta özellikle Jazz seçimlerini. Seni dinleyenlerden nasıl geri bildirim alıyorsun?
• Y.Ö: Değişik bir sahnem olduğu söyleniyor. Sahnedeki vücut dilimin çok farklı olduğu da. Transta gibiyim deniyor. İnsanlar bu duygu yoğunluğunu gördüklerinde anlarlar hissederek okuduğumu. Bu da benim istediğim şey. Duygumun insanlara geçmesi. Sesimin duru ve ses rengimin güzel olduğu söyleniyor hep. Ben hala öğreneceğim çok şey olduğunu düşünüyorum. Ama mütevazi olamayacağım tek şey parçaları okurken gerçekten hissediyorum. Bu da dinleyiciye geçiyor sanırım.
• F.U: İnternet ortamında çok fazla paylaşımın yok. Bunu özellikle mi yapmıyorsun?
• Y.Ö: Aslında kendi bestelerimle olmak istiyorum ama onun için daha vakit var diye düşünüyorum. Bu yüzden cover yapmayı hedefliyoruz yakın zamanda. En azından sosyal medyada paylaşılabilsin. Bunlarla dinleyiciye ulaşmak istiyorum. Daha sonra da kendi bestelerimle. Bundan sonra müziksel anlamda daha aktif olmayı istiyorum.