Sahte devletin dandik üniversiteleri!
Biz daha çok ve daha çok ve daha çok para kazanalım diye; Afrika’dan bir yığın masum insanı bu ülkeye “kandırarak” getirdik!
Onlara çeşit türlü yalanlar söyledik!
Hiç utanmadık, hiç çekinmedik, burasının “Kıbrıs” olduğunu bile iddia ettik; sahte taraf olduğundan hiç söz etmedik!
-*-*-
“Gelin, gelin, gelin size Avrupa’da iş garantisi bile veriyoruz” falan dedik!
Uydurduk, dolandırdık, getirdik ve sonuçta aç bıraktık!
-*-*-
Aç bırakmadıklarımızı da karın tokluğuna sömürüyoruz!
Her türlü ırkçılığa maruz bırakıyoruz!
-*-*-
Sonra da ağlıyoruz!
Soygun yaptılar, uyuşturucu satıyorlar, fuhşa bulaştılar diye!
-*-*-
Sizin de çocuklarınız var!
Okumaya yurt dışına gidiyorlar!
Bu şekilde aldatılmalarını, aç – susuz kalmalarını ve fuhşa ya da soygunculuğa zorlanmalarını ister misiniz?
-*-*-
Üzgünüm!
Çok üzgünüm ama “üniversiteler adası” iddianız fos ve de boş çıkmıştır!
-*-*-
Yine üzgünüm, elbette bir çok üniversitemiz, kesinlikle son derece iyi ve ciddi olabilir ama şu anda Afrikalı öğrenciler başta olmak üzere; dolandırdıklarımız, sömürdüklerimiz ve suça zorladıklarımız yanına, bir de sahte ya da dandik diplomaları eklediniz; lütfen en azından “üzgünüz, özür dileriz” falan deyin yani!
-*-*-
Benim üniversitem öyle değildir; benim üniversitem şöyledir!
Geçiniz!
DAÜ’yü de gördük!
En iyi üniversiteniz!
Siyasetin çürüttüğü, aşırı ve politik istihdamın batırdığı, akademiye garip garip insanların çirkef bulaştırdığı “amiral gemisi DAÜ”…
Üniversitenizle, tıpkı devletinizle övündüğünüz gibi övünün!
-*-*-
Haaaa sakın, ama sakın, her hangi bir üniversitenin yetkilisi, akademisyeni, hocası, şusu, veya busu arayıp da “bizi ötekilerle karıştırmayın” demesin!
Ya sokağa dökülür ve “akademiyi” kurtarırsınız, ya da “siyasi çirkefte hepimiz boğuluruz”…
-*-*-
Efendim, Güzelyurt’taki malum üniversite şuydu da buydu da, çeteler ele geçirmişti da…
Orada öğrenim gören çocuklarla konuştunuz mu?
Sıkıyorsa, MHP’li sahiplerinin elinden burayı alırsınız; denetimlerinizi sıklaştırırsınız, bu tür fırsatçılara kapıları kapatırsınız…
Sıkıyorsa!
-*-*-
Efendim neymiş?
“Sahte demeyelim, geçersiz diyelim”miş!
Bir üniversite yüzünden tüm üniversiteleri yakmayalım!
Ha de be, yapma be!
-*-*-
Özür dileyin!
En azından bunu yapın!
-*-*-
“Para gözümüzü döndürdü, umurumuzda olmadı” deyin!
Çünkü öyle oldu!
Para ve siyasi çıkar gözünüzü döndürdü; ve geldiğimiz nokta içinde olduğumuz noktadır!
-*-*-
Dibe vuruş!
Neresinden tutsan elinde kalıyor
Yasalar ne der bilemem ama çok değerli iki polis subayımız, yıllarca mahkemelerde süründürüldü…
Maaşları kesildi; terfileri durduruldu, engellendi!
Ve geçtiğimiz gün suçsuz oldukları mahkeme tarafından karara bağlandı!
-*-*-
Bu insanların yaşadığı maddi ve manevi kaybı karşılayacak mısınız?
Terfileri ne olacak?
-*-*-
Peki, yanlış, eksik ve düşmanca tavırlarla devleti uğrattığınız zarar?
Vergi mükelleflerinin ödediği paraları boşa harcadınız!
Hem o masum polis subayını hem de topluma verdiğiniz zararı karşılayacak mısınız?
-*-*-
KKTC!
Eşit ve egemen diyor cumhurbaşkanı!
Da neresinden tutsan, elinde kalıyor be canım!
Dökülüyor!
Türkiye, Tatar ile hemfikir mi?
Gündemdeki tek soru şu: Ersin Tatar’ın tavrı, Türkiye’nin tavrı mı?
-*-*-
Bütün işaretler, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden başlayacağını işaret etmesine rağmen, Ersin Tatar’ın, Holguin’in bütün önerilerini reddetmesi çok dikkat çekti…
-*-*-
Tatar ve destekçileri, çözümsüzlükten memnun…
Kıbrıs Türk toplumunun tükenmesi gibi bir endişeleri yok…
-*-*-
Tatar ve destekçileri, Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin kesinlikle hemfikir olduğuna da inanıyor…
-*-*-
Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüde ısrar ediliyor…
Masada eşit uluslararası statü bulunuyor ama Tatar ve yandaşları, “masadan kalktığımız zaman eşitlik de ortadan kalkıyor” diyor…
-*-*-
Tatar ve arkadaşlarına göre, masaya dönmemek Kıbrıs Türk toplumuna zarar vermiyor; tam tersine masaya dönülürse zarar göreceğiz…
-*-*-
Tatar ve yandaşlarına göre, Türkiye bizi hiç satmadı!
Oysa Türkiye, AB ile müzakerelere başlamak için, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye tam üyeliğine itiraz etmedi…
-*-*-
Tatar ve yandaşlarına göre masadan kaçmanın hiçbir zararı yoktur!
-*-*-
Gelelim Türkiye’ye!
Tatar ve arkadaşları ne düşünürse düşünsün, Türkiye’nin, Kıbrıs Türk toplumu tükenecekmiş, yok olacakmış, Dünya’dan daha da izole edilecekmiş gibi bir derdi hiç olmadı, bundan sonra da olmaz!
-*-*-
Türkiye, sayıları 100 bin kişiyi belki bulan Ada’daki Kıbrıslı Türkleri zerre kadar umursamamaktadır!
-*-*-
Türkiye’nin yoksullaşma başta olmak üzere kendi dertleri ve 85 milyonluk nüfusun çıkarları vardır!
-*-*-
Türkiye’deki iş insanlarının Avrupa Birliği ülkeleri ile ilişkileri ve evet yine çıkarları söz konusudur!
-*-*-
Bu noktada, herkes çok iyi biliyor ki; Kıbrıs sorunu, BM parametreleri ve Avrupa’nın da desteklediği şekilde çözülmezse; Türkiye’nin AB ile ilişkileri ciddi sıkıntı yaşayacaktır!
-*-*-
Haliyle en baştaki soruya geri dönecek olursak; Ersin Tatar’ın BM şemsiyesinde federal çözümü reddeden ve imkansızı istemekle eş kabul edilen etnik temelde ayrılıkçılık siyaseti, tavrı, Türkiye’nin da siyaseti ve tavrı mıdır?
-*-*-
Tatar ve yandaşları “evet öyledir” diyor!
Ben, “kesinlikle öyle değildir, aklı başında her TC’li siyasetçi bunun intihar olduğunu bilir!”…
-*-*-
Kudret Özersay’dan çalmış gibi olmayayım ama “Pazartesi ola hayrola” diyorum!
Kıbrıs engereği… Gufi diyoruz… Bazen sağır yılan, bazen kör yılan dediğimiz de oluyor… Fotoğrafı sevgili Ertaç Cüneyt çekmiş… Dokunmayın, dokunmaz; incitmeyin incitmez… Toprakta saklı olduğunda zor görünür, aman üzerine basmayın, dikkat edin; su kaynaklarına yakın bölgelerden de geçmeyin… Kıbrıs’ın her iki tarafında yaşar… Etnik olarak ayırmak mümkün değildir!