Sahte devletiniz, başınızdan bin beytambal galsın!
İngiltere’ye gittiğim ilk yıllardı...
Bir aile büyüğümüz kadın orada yaşıyordu...
Yaşı 80 civarı...
-*-*-
Oğlu ve kızı da İngiltere’deydi...
Çalışıyorlardı tabii ki...
-*-*-
Aile büyüğümüz kadın, belediyeye ait bir dairede tek başına yaşıyordu...
Her sabah en az iki görevli ziyaretine gelir; biri ihtiyacı olan alış – verişi, öteki ise evin temizliğini falan yapardı ki büyüğümüzün ikisine de pek ihtiyacı yoktu...
-*-*-
Banyosuna girebilmesi için uygun aparat yerleştirilmişti...
Oturma odasında, küçücük mutfakta, banyoda ve yatağının baş ucunda olağanüstü ya da acil bir durumda tutup çekebileceği ipler sallanıyordu...
Neydi bu ipler?
Acil bir durum olursa alarm verecek ve beş dakika içerisinde destek ulaşacaktı!
-*-*-
Yaşı biraz daha ilerlediğinde, şahane bir yaşlı bakım evine aktarıldı...
Kendi odası, kendi yaşında arkadaşları, her yıl tatili vardı...
-*-*-
Devlet kadının masraflarını bir miktar kendisi, bir miktar da kadının gelirinden sağlıyordu...
-*-*-
Elbette evlatları ilgileniyordu ama günümüz koşullarında kolay değil bazı şeyler!
-*-*-
Çocukluğumda Gaziveren’de evimizin tam karşısında bir baraka vardı...
Ve bu barakada yaşayan yaşlı bir teyzecik!
Adını dahi unuttum!
Evlatları yoktu ama akrabaları yemek getirirdi...
Duş, banyo, yıkanma, tuvalet falan hak getire tabii ki!
O barakada öldü kadın!
-*-*-
Babaannemin annesini yetiştim...
Demanstı...
Kimisine göre de öldüğünde 100 yaşını çoktan aşmıştı...
Kusella dedemin karısı olması hasebiyle Kusellina diye adını bilirdim...
Kusellina’ya dönüşümlü olarak nenem ve kardeşleri bakıyordu...
-*-*-
Devlet mi?
Bizim bu konuda hiç devletimiz olmadı ki!
-*-*-
Başınıza gelmediği zaman bilemezsiniz...
Şu anda bir aile büyüğümün hatta iki aile büyüğümün durumları “bakıma muhtaç”ın ötesinde!
Maaşları da var, evleri de!
Devlet maaşlarını da alıp, evlerini de satsa – mesela diyorum – ve onlara özelleştirilmiş hizmet verebilse!
Ki bunun yasası da geçmiş diye biliyorum!
-*-*-
Devlet nerede?
Hangi devlet?
KKTC mi?
Sahte bile değil!
-*-*-
Engelli olmak?
KKTC’de engelli olmaktan bahsediyorum...
-*-*-
Çok iyi tanıdığım otizmli biri var...
Devlet yine yok!
-*-*-
Çok benzer otistik durumu olan İngiltere’de aynı yaştaki birini de biliyorum; şu anda üniversitede Phd eğitimini tamamladı, tamamlıyor!
Doğduğu günden beri devlet yanında!
Devlet okulunda!
Devlet özel eğitiminde!
Devlet sağlığında!
Devlet tatil ihtiyacında!
Devlet sağlık hizmetinde!
-*-*-
KKTC mi?
KKTC’de bayram kutluyor, hamaset nutukları atıyor ve külliye yapıyoruz!
-*-*-
Bu yazıyı yazmadan önce, Avrupa futbol karşılaşmalarının sonuçlarına ve programına bakıyordum...
Türkiye takımlarından Fenerbahçe, kendi evinde 2-0 yenilmiş...
Yine yenilgi!
-*-*-
Yazıyı yazdığım günün akşamında Galatasaray, Beşiktaş ve Başakşehir de maç yapacak Avrupa sahalarında...
-*-*-
Ve ülkemin bir yarısının ya da gerçek devlet olan tarafının takımları APOEL, Omonia ve Baf...
Onlar da Avrupa sahalarında...
-*-*-
KKTC mi?
KKTC’de sürekli nutuk atma var!
Sürekli hamaset var!
Sürekli gaz verme olayları!
Özgürüz, mutluyuz, şükran Anavatan yalanları!
-*-*-
Yaşlılarımız, çocuklarımız, eğitimimiz, engellimiz “kimsesiz!”
Sağlık kimsesiz!
Yollar karanlık ve bozuk!
-*-*-
“Deprem olacak” diye uyarıyor uzmanlar, vallahi bunu bile takmıyoruz!
-*-*-
Rüşvet var mı?
Var!
Usulsüzlük var mı?
Çok!
Yalan var mı?
Hep!
Borç var mı?
Ödenemiyor!
Batış var mı?
Herkes!
-*-*-
Cumhurbaşkanımız mı?
Vaaaaouuuv!
Doğan Türk Birliği kulübünün yeni tesislerini ziyaret etmiş...
Bravo tabii ki!
Hem o tesisleri yapanlara hem de ziyaret edip kutlayana!
-*-*-
Ama ötesi lazım!
Çok ötesi lazım!
-*-*-
İzolasyon ve ambargolar mı?
Tanısalar bizi yapacaktık mı?
-*-*-
Maşallah mazeretleriniz de hazır!
İzolasyon da ambargo da bizim suçumuz!
Kaldıramıyorsak yeniğiz ve eziğiz!
O kadar net!
-*-*-
Oysa seneler önce “federal çözümü” kabul etseydik; belki de her şey çok farklı olabilir; biz de çağdaş Avrupalılar gibi yaşayabilirdik!
Henüz geç değil!
Yeter ki hamasi nutukları yalanlarla süsleyip, nüfusu değişmekten vazgeçelim!
-*-*-
Haaaa; kişisel sıkıntım yoktur, bunu belirteyim...
Tıpkı cumhurbaşkanınız gibi; sapasağlam iki devletin vatandaşlığı var cebimde!
Allah göstermesin ama düşersem, ya Nicos ya Sir Keir’in devleti yanımda!
-*-*-
KKTC mi?
Sorry be refikler ama “başınızdan bin beytambal galsın” der Gıbrızlı!
“Sahte devletiniz batsın” da diyecektim ama zaten batmış durumda!
-*-*-
Saldırın!
Saldırtın internet kurtlarınızı üzerime!
“Devletimiz sahte değil, sen hainsin” hikayenizi sürün piyasaya!
“Azerbaycan’a narenciye satacağız” demiş bir büyüğümüz!
Tanıyacaktı da bizi Azerbaycan yanılmıyorsam!
Yoksa Azeri kardeşleriniz İsrail’e petrol sağladığı için biraz meşgul, Filistinliler ölsün, KKTC’yi İsrail ile birlikte tanıyacaklar inşallah!
Arif Hoca ne demişti?
UBP kurultayında devletin bir kuruşu kullanılmamış!
Azerbaycan’a narenciye ve alüminyum ihraç edecekmişiz!
-*-*-
“Yeni geçiş kapısına hiç gerek yok” diyor Dışişleri Bakanı!
Bankalardaki kredi borçları bir yılda yüzde 50 artmış!
Çocuklar puff puff kafayı buluyormuş!
-*-*-
Memleket suç cenneti olmuş!
İnşaat müteahhitleri eylem yapıp, ekonomik çöküşü protesto etmek için memleketi alt üst edecekmiş!
-*-*-
Cinayet işlemek için Türkiye’den gelen tetikçiler yeniden mahkemeye çıkarılmış!
-*-*-
Ve külliyemiz kapsamında, yüce devletimizin en önemli en acil ihtiyacı olan dört minareli dev cami yükselirken gök yüzüne doğru; Arif Hoca’yı ölümünün 12’inci yıldönümünde anmışız!
-*-*-
Ne demişti Arif Hoca?
Sahi ne demişti?
Unuttu herkes!