SAHTE HAYATLAR DÜNYASI
Bazı insanlarda gözlemlediğimiz şu adresi olmayan şımarıklık ve özgüven nereden gelir diye düşünmüşümdür hep. Kim bilir, bizlerin bilmediği bir şeyi keşf etmiştir belki de onlar. Bir “mış gibi” yapma dünyasıdır yaşadığımız. Sahicilikten çok eda, kaliteden çok pazarlamadır geçerli olan. Bazen bir mağazada, küçük bir armağan için hediye paketi yapılmasını isteriz ve armağanımız kocaman bir kutu içine yerleştirilip kurdelelerle süslenir ya işte o kutularda yaşar böyleleri... Sunumdur esas mesele. Kim olduğun ve ne yaptığından çok imajındır vitrinde görünen. Sayısız yöntemi vardır bunun. Günümüz dünyasının başarılı kişilerinin bilmesi gereken küçük taktiklerdir söz konusu olan. Doğru kişilere, doğru zamanlarda yaklaşmak, kilit durumdaki şahıslarla iyi ilişkiler geliştirmek ve gerektiği anda kendini kurdeleli bir hediye paketi içinde sunmak... Neo liberal dünyanın başarılarının sırrıdır bu... Bu sihirli karışımın içine biraz gizem, biraz seksapel, bir tutam küçümseme, bir kaşık haz, yüz gram şıklık karıştırmak iyidir çoğu zaman.
Nasıl giyinileceği, nasıl davranılacağı, bakışlarla nasıl bir hiyerarşi basamağına oturulacağı son derece önemlidir. Oz büyücüsü gibidir böyleleri... Kocaman bir perdenin önünde megafonla bağıran küçücük adamlar ve kadınlardır. Dünyanın “en”leri olduklarına inandırırlar bizleri... Hangi kartı ne zaman sürmeleri gerektiğini gayet iyi bilirler. Bilmedikleri pek çok şeyi ise biliyormuş gibi yapmakta ustadırlar. Oradan buradan aşırılmış cümlelere sahiptirler ve bunları hangi durumlarda kullanacaklarının bilgisine... Bizi cezbetmeye yönelik cafcaflı özgeçmişleri, hayranık duymamız beklenen anlatıları vardır. Bunlardan söz ederken bize, karşı koyamayacağımız, paralize edici bir enerji geçirirler. Bazen abartırlar, bazense düpedüz yalan söylerler. Önemli olan sonuçtur onlar için. Ne olursa olsun zafere ulaşmaktır.
Kimileri vardır, bulundukları ortamlarda yıldız olmazlarsa hastalanırlar. Boyları kısa gelmişse zıplarlar. Böylelikle daha bir şirinlik kazanıp ilgi çekerler. İyi hazırlanmadıkları bir konferansta espiriler patlatıp ya da çok orjinal birşey yapıyor hissi verip öne çıkmaya çalışırlar. Bir şov dünyasında yaşadıklarını bilirler çünkü... Kendilerine yandaş ve hayranlar edinmek için yanlarındakilerin gönüllerini okşayacak laflar ederler. Ne geçerliyse onu öne sürerler. Sırasında “Marksizm” sırasında “ Milliyetçilik ” de olabilir bu... “ Vay be “ dedirtecek bir durum sunarlar kimi zaman. İlgi çekmek için gerekli renk ve kokuları iyi seçerler. Çevrelerindeki bazı insanlara övgüler düzerken bu insanların arkadaşı olarak bunun kendi hanelerine yazıldığını bilirler.
Bazen sahte bir tevazu takınırlar. İyi birer oyuncudurlar. Kendilerinden başka bir insan çıkarmayı iyi becerirler. Bazen gözyaşı döküp ilgi odağı olurlar bazense kendinden emin kahkalarla yaparlar bunu. Bir ortamda yıldızlığı bir başkasına kaptırmışlarsa çıldırırlar ve organizasyonu ya da başka durumları eleştirmeye başlarlar. Bir başkasının yıldız olmasına katlanamadıkları için kendilerine tehdit olarak görmedikleri kişilere küçük övgüler düzüp bir karşı cephe kurmaya çalışırlar.
Kimileri gizli bir tehdit , bir korku salarlar içimize. Onları onaylamazsak, yıldızlaştırmazsak başımıza neler gelebileceğini hissettirmeye çalışırlar. İçimizden kızsak da bazen büyülenmiş gibi sürükleniriz peşlerinden... Bize inceden bir küçümsemeyle bakarlar. Üzerimizde iktidarlar kurmak için prestijli kişi veye kurumlarla ilişkilerine laf arasında değiniverirler.
Bazı durum ve duruşlar mahkum edilmiştir onların gözünde... Birilerini küçümsemelerinin bizim aklımızın ermeyeceği nedenleri vardır. Çoktan geçtikleri bazı aşamalar olduğuna dair bir bilgiyi hissettirerek üstten bir yerden konuşurlar.
Bazen aslında yaratımlarının çok da vasat olduğunu, içlerindeki hırs ve kötülüğü, birden sırıtan çiğliği görüp şaşarız... Sonuçta büyük bir beceridir onlarınki de... Herşey olabilir böyleleri. Bütün mevkiler, yeryüzü nimetleri önlerine serilebilir... Sadece tek bir şey vardır olamayacakları. Sahici bir insan olmaktır o da.
Ne yazık ki böyle bir insan tipini talep eden bir dünyadır yaşadığımız. İnsanlık halleridir bunlar. Kapılıp gitmemek kolay değildir. Yine de oyuna katılıp katılmamak bizim elimizdedir. Oyuna katılıp başarmayanlar da vardır katılmayı baştan ret edenler, masumiyetini korumaya çalışıp bir yerinden bulaşanlar da... Sonuçta, gerçek olan , içten olan en başarılı sahtelikten bile daha değerli değil midir?
O kadar azalmıştır ki sahteliğe prim vermeyen, adaletsizlikler karşısında kendini tehlikeye atabilen cesur insanlar, arada öyle birilerine rastladığımda gidip sarılmak gelir içimden.
Not: Son günlerdeki yoğunluğumdan ötürü affınıza sığınarak eski bir yazı yayımlıyorum bu hafta.