1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Sait Hoca’
‘Sait Hoca’

‘Sait Hoca’

Özmen Birinci, babası Ergin Birinci’yi ve ölmeden önce hazırlığını birlikte yaptıkları kitabı anlattı

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Özmen Birinci, genç ve idealist bir Kıbrıslı… Ergin Birinci’nin ilk göz ağrısı… Babası tarafından kaleme alınan Khora Yayınları tarafından basılan,  ‘Sait Hoca’ isimli kitabın elimize ulaşmasını sağlaması nedeniyle görüştük. Bu sayede Kıbrıs Türk toplumunun önemli isimlerinden gazeteci, yazar, eğitimci ve sendikacı Ergin Birinci’yi andık. Özmen’nin gözünden babasını tanıdık. Tüm bunlar yanında 1920’li yıllarda dahi Kıbrıs Türk toplumunun ne denli aydınlar yetiştirdiğine ve onların açtığı yolda toplumun nasıl ilerlediğine şahitlik ettik. Özmen’le bugün etrafımızı saran tüm karanlıklara rağmen aydınlığa ulaşabileceğimize inanç getirdik.    

Öncelikle Ergin Birinci’nin büyük oğlu, ‘Sait Hoca’ kitabının yayına hazırlanmasında emeği bulunan Özmen Birinci’yi babasından bağımsız olarak biraz daha yakından tanımak istiyorum…

“Ben Lefkoşa, Suriçi’nde dünyaya geldim. Henüz büyürken sınırlarla çevrili olduğumuzu fark ettim. Güneye doğru yürüdüğümde yürüyemediğimi fark ettim ve küçüklükten şahit olduğum bu sınır kavramı bende yaralar açtı. Ailemin bana sunduğu eğitim olanakları sayesinde kendimi eğittim. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okudum. 2005 yılında Hırvatistan’a bir eğitim kampına gittim. Çatışma görmüş toplumlarda yeniden birleşme üzerine çalıştım. 2007’de yeniden Hırvatistan’a ve 2009’da ise kuzey İrlanda’ya gittim. Oralarda çatışma görmüş toplumlar var ve sınırlar ve sınıflarla yaşıyorlar. Bu sınır ve sınıf kavramlarının nasıl aşılabileceğine dair eğitim verdim ve eğitim aldım. Farklı yaklaşımları öğrenme imkânım oldu. Orada bir duvar olsa da esas sınırların zihinlerimizde olduğunu fark ettim.  Rum’a, Kürt’e, Şii’ye, kadına veya cinsel eğilimi farklı olanlara karşı pek çok sınırlarımız var. Tüm bunları aşmak için de siyasetle uğraşıyorum. Lefkoşa Türk Belediyesi’nde de iki dönemdir belediye meclis üyesiyim. Siyaset benim esas işim. Siyaset aslında hepimizin işi. Topluma yararı olabilecek olan her düşünce bir anlamda siyaset üretmektir. İnsan kitap okuduğunda bile bir siyaset üretir. Tüm bunlardan yola çıkarak da ‘Sait Hoca’ kitabının da hayata geçmesini sağlayarak bir anlamda siyaset üretilmesini de sağladım diyebiliriz.”

“BABAMI KAYBETTİKTEN SONRA ACISI YÜREĞİMİZİ DAĞLADI”

Özmen’i biraz daha yakından tanıdıktan sonra sohbetimize babası Ergin Birinci ile devam ediyoruz. Bizim bildiğimiz yönüyle öğretmen, gazeteci ve köşe yazarı olan ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası ile Toplumcu Kurtuluş Partisi kurucularından, babası Ergin Birinci’yi, bir de onun gözünden görüyoruz.  

“Babamı anlayabilmek bizim için zordu. Kaybettikten sonra acısı içimizi dağladı. Babam arkadaşlarımın babalarından çok farklıydı. Bunu yıllar sonra, üniversite yıllarımda babama sorabildim. O bizi kucağına atıp, havalara uçuran, bizi sevgiye boğan bir baba olmadı. Daha çok eleştiren, doğrusunu öğreten, çocuktur bir şey değil demeyen bir baba oldu. Babamla yıllar sonra bunu konuştuğumuzda okuduğu bir kitapta çocuklara beş yaşından sonra yetişkin muamelesi yapmanın gelecekte çok daha yararlı olacağını okuduğunu ve bizi de bu şekilde yetiştirdiğini açıkladı. Babamın sayesinde bizler çok daha çabuk olgunlaştık. Bu babalık yönü… Aynı zamanda bir gazeteciydi de ve hep “üç şey asla karanlıkta kalmaz” derdi bunlar güneş, ay ve gerçektir. Her zaman birinin gerçeği ortaya çıkarması gerekir derdi. Gazeteciliği böyle başladı. Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı. Ona göre emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan insanlar ancak bir arada durabilirlerse, emeklerini satın alana karşı güçlü dururlardı. Sendikacılığa da bu düşünce ile başladı. Sendikal faaliyetlerinden dolayı öğretmenlikten sürülmüştü. Bu nedenle öğretmenliği bırakıp ticaretle uğraştı. Ölene kadar çalıştı. Babamla gurur duyuyorum.”

Ergin Birinci köşe yazıları ve muhabirlik deneyimleri yanında hayattayken altı kitaba imza atan bir isim. Son çalışması olan Sait Hoca’nın hikâyesi ise basıma hazır birçok çalışmasından sadece biri… 2009 yılında aramızdan ayrılmasından sonra, çocuklarının çabalarıyla hayata geçen bu eserin hikâyesi ise hayli ilginç.

“Babam ilk kez felç geçirdiğinde kitabın el yazılarını yarılamıştı. Geçirdiği felcin ardından artık sol eliyle yazmaya çalıştığını hatırlıyorum.  Ölümünden bir yıl önce ise bize tüm bu metinleri bilgisayara kaydetmemiz için ısrar etmeye başladı. Kitabı bilgisayarda yazmaya o yıllarda başlamıştık. Ölümünün ardından kalan küçük bir kısmı da kız kardeşim Pembe Birinci tamamladı. Babam ölmeden önce kitapta kullanmak istediği fotoğrafları, hangi fotoğrafın hangi sayfada olması gerektiğini bizimle paylaştı.  Bu kitabı o yazdı, biz sadece onun el yazılarını bilgisayara aktardık ve yayın evinin eline geçmesini sağladık. Kitabın teşekkürler kısmında o bize teşekkür ederek bizi duygulandırmış olsa da kitap tamamen Ergin Birinci’nin eseridir. Elimizde ona dair kalan başka bilgilerden de kitaplar hazırlayarak Kıbrıs Türk tarihine ışık yakmak ve daha aydınlık bir geleceğe yürümek itiyoruz. Umarım bunu başarabiliriz.”   

“SAİT HOCA BİTMEYEN BİR ÇABAYLA AYDINLIĞI ARIYOR”

Ergin Birinci ile Sait Hoca farklı dönemde aynı köyde yaşayan iki Kıbrıslı Türk… Ancak ortak noktaları sadece aynı köyden olmaları değil, farklı dönemlerde toplumu aydınlatmaya dair üstlendikleri misyonları. Sait Hoca 1920’li yıllarda yaşayan aydın bir din adamı. Ayrıca İstanbul’da hukuk eğitimi aldıktan sonra toplumu aydınlatmak, dini hurafelerden soyutlamak için çalışan bir imam…      

“Kitapta hikâyesi anlatılan Sait Hoca, Kıbrıslı Türkler için önemli bir isim ve toplumun gelişmesinde etkili olan Aynikolalı bir din adamı... Sait Hoca’nın küçük yaşta, eğitim alabilmek için köyden Baf’a kadar yürümesi, din eğitimi alıp daha sonra hukuk okumaya gitmesi, bir anlamda bitmeyen bir çabayla aydınlığı arayışı babamda büyük etki bırakmıştı. Babam her zaman bize Kıbrıs’ın karanlıkta bırakılan ve karanlıkta kalınmasını istedikleri dönemleri olduğunu söyler ve bu dönemleri aydınlatmak için çalışırdı. Yazdığı tüm kitaplarda bu çabayı görürüz. Resmi tarihin bize zorla öğrettiği dışında, başka bir gerçekliğin daha olduğunu anlatır dururdu. Bu kitap babamın bu düşüncelerle kaleme aldığı çalışmalarından biri... Zaten dört ciltten oluşan  Necati Özkan Külliyatı, İki Ulusal Kongre, Atatürk Döneminde Kıbrıs Türkiye İlişkileri isimli kitaplarının hepsi de bu düşüncelerine birer örnektir. ”

 

“YÜZ YIL ÖNCESİNDE BİLE MÜSLÜMANLAR GÜNÜMÜZDEN DAHA AYDINDI”

1920’li yıllarda halkı aydınlatma çabası içinde olan Sait Hoca, gazetelerde yazdığı yazılarla toplumu dini hurafelerden uzaklaştırarak, bilimsel verilere yönlendiriyor. Kız ve erkek çocuklarına eşit miras hakkı, hayatta yaşadıklarımızın mukadderatla açıklanmaması yanlışlığı 1920’li yıllarda gündeme getirdiği konulardan sadece birkaçı… Öyle sanıyorum ki Ergin Birinci de ondan ve ona dair anlatılanlardan hayli etkilenmiş birisi. 

“Bugün hala Müslüman toplumların pek çoğunda bile, kız çocuklarına ve kadına verilen değer ortada. Sait Hoca 1920’li yıllarda kız erkek ayrımına farklı bakıyor, Kuran’ı çağdaş fikirlerle yorumluyordu. Sadece bu yönden bakıldığında  bile devrimci bir kişi olduğunu görebiliyoruz. Babam da her zaman cennet de cehennem de bu dünyadadır derdi. Belki de küçük yaştan bu yana Sait Hoca’nın da etkisiyle bu düşünceler içinde büyütüldü. Bunun yanında mutlakiyetçiliği terk eden bir din adamıyla karşı karşıyayız. Kadere razı gelmemeyi, buna karşı çıkmayı savunuyor. Bugünle kıyaslandığında yüz yıl öncesinin bu denli aydın oluşu ve insanların Kuran’ı çağdaş yorumlayışı traji-komik bir durumdur. Evrimler tersine işlemez diye bir teori var ama biz şu anda bunun tam da tersini görüyoruz. Toplumsal gelişme tam tersine çalışabiliyor. Geçmişte İslam dünyasındaki din bilginleri Müslümanların daha aydın olması için çaba sarf ederken bugün tam ters yönde bir çaba söz konusu. İnsanlar bilimden uzaklaştırılıyor.”   

Bu bağlamda Sait Hoca aslında Kıbrıslı Türklerin ne denli aydın olduklarının da bir tezahürü aslında…

“Sait Hoca’nın öğretileri dilden dile nasıl aktarıldıysa bu toplumumuzun geneline de yayılmıştır. Özellikle de Aynikola’dan çok fazla aydın kişinin yetiştiği de bir gerçek. Nüfus ağırlıklı olarak baktığımızda en çok avukat ve hakimin yetiştiği coğrafya olduğunu söyleyebilirim. Bunu, sanıyorum biraz da Sait Hoca’ya ve onun dünya görüşüne borçlular.”

 

 

   

Bu haber toplam 6306 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 299 Sayısı

Adres Kıbrıs 299 Sayısı