ŞAKA GİBİ
Türkiye’de 2 turlu cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlandı. Türkiye seçime pandemi krizi, halen devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ve en son 6 Şubat 2023’te yaşanan ve 10 ili ve 13 milyon insanı etkileyen depremin ardından girdi.
Dolayısıyla hükümet bu kısa sürede ciddi bir seçim ekonomisi uyguladı. Bu nedenle döviz karşısında eriyen Türk Lirası seçim nedeniyle baskılandı. Böylece gerçek değerinin üzerinde kaldı.
Seçim bitince TL üzerindeki baskı da kaldırıldı. Çünkü baskı yapan TC Merkez Bankası’nda döviz rezervi tükendi. Bu da TL’nin gerçek değerini bulmasına kadar döviz karşısında erimeye devam edeceğini gösteriyor.
Ekonomistler zaten bu sonucu biliyordu ve bekliyordu. Beklenen oldu. Sterlin 30-32, Euro 25-26 ve Dolar da 23-24’e dayandı.
Türk Lirasının erimesinin KKTC ekonomisinde yarattığı yıkımı bilmeyen yok. Ama bu ülkenin başbakanı yurttaşın sosyal medyada döviz kurlarına tepki göstermesine ilişkin açıklamasında “kimse döviz konusunda halkın moralini bozmaya kalkışmasın” dedi.
Şaka gibi gerçekten. Ülkede her şey dövizle hesaplanarak fiyatlandırılıyor. Dar ve sabit geliri olanlar her geçen gün biraz daha fakirleşiyor. Birileri durup dururken elini cebimize atarak cebimizdeki paranın bir kısmını çekip alıyor. Ama buna tepki ortaya konulunca da bu ülkeyi yönettiğini zanneden Üstel “halkın moralini bozmayın” diyor.
Ama hemen ertesi gün bakanlar kurulu kararıyla akaryakıta 1.5 TL civarında zam yapılıyor.
25 Haziran 2023’te yapılacak ara seçimde UBP’den aday olan iş insanı Ali Başman ise vatandaşların döviz krizine ilişkin sorusuna “şu anda yapılması gereken bellidir. Panik yapmadan hükümet gerekli tedbirleri alacaktır” dedi.
Gerekli tedbir olarak da asgari ücretin ve kamu maaşlarının belirlenme dönemi olduğunu böylece alım gücünün korunacağını iddia etti. Başman devamla “KKTC iş dünyasının zaten personelini koruyan, seven, düşünen bir yapıya sahip olduğunu” söyledi.
Gerçekten şaka gibi.
Her gün eriyen TL nedeniyle alım gücü sürekli düşen dar ve sabit gelirli insanımızın 6 ayda bir, yani yılda iki kez asgari ücret ve kamu maaşlarına getirilen artışlarla alım gücünün korunduğunu iddia etmek gerçekten düşündürücüdür.
Üstelik maaş artışlarının ardından iğneden ipliğe her ürüne gelen zamlarla bu artışların daha çalışanın cebine girmeden geri alındığını da bilmezden geliyorlar.
Türkiye kendi parası TL üzerinde istediği gibi oynayabilir. İster değerli TL ile güçlü ekonomi yaratmaya çalışır, isterse daha az değerli TL ile daha çok turizm ve ihracat yaparak işsizliği ve pahalılığı azaltmaya çalışır.
Peki ama kendi parası olmadığı için üzerinde hiçbir etkisi olamayan KKTC ekonomisi değerli, ya da daha az değerli TL ile ne yapabilir?
Bugüne kadar yaptığı gibi değerli, ya da daha az değerli TL karşısında pusulası olmayan gemi gibi sürüklenir.
UBP-DP-YDP koalisyonu tam da bunu yapıyor. Hiçbir tedbir almadan, hiçbir öngörüde bulunmadan sadece sürükleniyor. Kendileriyle beraber KKTC ekonomisini de sürüklenmeye bırakıyorlar.
Bunun faturasını da elbette yurttaşa ödetiyorlar.
Temmuz ayında asgari ücret artacak. Kamu maaşları da hayat pahalılığı oranında artacak. Ama bu artışların ardından marketler bütün ürünlere bu artışlar oranında zam yapacak. Ekmek, süt, yumurta, et, tavuk fiyatları otomatik olarak yükselecek. Sebze, meyve fiyatları da öyle. Konfeksiyon ya da dayanıklı tüketim malları da artacak.
Sonuç olarak ülke daha da pahalı olacak. Pahalılık nedeniyle turizm ve eğitim sektörü başta olmak üzere bütün sektörler sıkıntıya girecek.
Pahalılık nedeniyle üniversitelere yurt dışından ve özellikle Türkiye’den daha az öğrenci gelecek.
Pahalılık nedeniyle özellikle Türkiye’den daha az turist gelecek.
Ekonominin lokomatif sektörü olarak gösterilen bu iki sektör gerileyince buna bağlı olarak üretim de, istihdam da gerileyecek.
Ama bunlar bu hükümet için önemsiz şeylerdir. Bu hükümetin tek derdi Türkiye’nin ilettiği talimatları harfiyen uygulamak ve günde birkaç kez şükran çekmektir.
Gerçekten şaka gibi.