Sakin bir Avrupa kenti… Regensburg
Sakin bir Avrupa kenti… Regensburg
Mert ÖZDAĞ
Uçak, Münih Havaalanı'na alçaldığında beliren manzara az çok ipucu veriyordu…
Yağışın bol dolduğu, karın eksik olmadığı bir bölgeye alçaldığımız evlerin-binaların çatılarının dikeyliğinden belli oluyordu…
Regensburg…
Almanya'nın güneydoğusunda, Münih ile Nürnberg şehirleri arasında yer alan bir kenti…
Kente gitmek için Münih Havaalanı'na inmeniz gerekiyor.
Havaalanından Regensburg’a 2 saatte ulaşmak mümkün.
130 binin üzerinde olan nüfusuyla hem sakin hem de hareketli bir şehir…
Tuna Nehri kentin içinden geçiyor… Bu anlamda manzara görsel bir şölen yaratıyor.
Kentin yakınlarından Regen ve Naab nehirleri de geçiyor.
Regensburg'un geçmişteki Latince isminin “Castra Regina” olduğu yazıyor kimi kaynaklarda.
Regen (ırmak) kenarındaki ordugah anlamını taşıyor.
İ.S. 179 yılından itibaren Roma’nın gönüllü askerlerinin Regensburg’taki kışlalarda barındığı söyleniyor.
Kentin dokusu tipik bir Avrupa şehrini andırsa da kendine has özellikler de taşıyor.
Katolik yaşam tarzı, kendi içinde muhafazakar yaşam tarzı öne çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı'nda kentin pek fazla zarar görmemesi tarihsel yapıları günümüze taşımış.
Roma'nın sokaklarını andıran dar sokakları, trafiğe kapalı bölgeleri, her köşe başında sizi şaşırtacak güzellikte ve heybette ortaya çıkan bakımlı binaları insana iyi geliyor.
Birçok kaynak kentte yaşayan Almanların bölgedeki diğer şehirlerde yaşayanlara göre daha fazla muhafazakar olduğunu yazıyor.
Bu bilginin doğruluğunu yaşayarak görmek de mümkün…
Şehirde birçok zaman tutucu davranışların ön plana çıktığını çıplak gözle de görebilirsiniz.
Kimileri biraz aksi…
Festivallerde kendilerine ait geleneksel kıyafetlerin kentliler tarafından büyük bir gururla taşındığı da belirtiliyor.
EĞLENCE… BİRA VAZGEÇİLMEZ… ÖZELLİKLE BEYAZ BİRA
Almanya'nın genelinde olduğu gibi Regensburg’da da bira vazgeçilmezler arasında…
Kentte ve yakın çevrede bira imalat yerleri bulunması da bira ile yaşam tarzının bir göstergesi… Regensburg’taki en eski bira üretim yerinin 750 yıldan beri faaliyet gösteren “Spital-Brauerei” adındaki imalathanede olduğu söyleniyor.
Bu arada Bavyera'nın beyaz biranın çok fazla sevildiğini söylemeden geçmeyelim.
Bu arada kent küçük olmasına rağmen cafe ve bar sayısı oldukça fazla…
Regensburg, kentin üniversite barındırması nedeniyle eğlence mekanları ile de revaçta…
Biz, iki kez (biri yılbaşı akşamı) şehir içinde yer alan 'Suite15'e gittik… İkisinde de güzel müziklerle eğlence tavan yaptı… Regensburg’a yolunuz düşerse Suite15'e uğramanızı öneririm.
KENTİN ÖNEMİ: SOĞUK SAVAŞTAN ÜNİVERSİTEYE
Regensburg'un “Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu” döneminde önemli bir rolü olduğunu anlatıyor birçok kaynak…
Daha sonraki dönemlerde eski önemini yitirmiş, soğuk savaşın yoğun yaşandığı yıllarda Çekoslovakya sınırına pek uzak bir mesafede olmamasından dolayı sessiz bir şehir haline döndüğü ifade ediliyor.
Regensburg 1960’lı yılların sonunda üniversitenin kurulması ve soğuk savaş sonrası kentte yatırımların artmasıyla tekrar canlanmış…
Juan de Austria 1547 yılında Regensburg’ta doğması ve Akdeniz’in çeşitli yerlerinde Osmanlılara karşı başarılı mücadelelerde bulunmasından dolayı kente heykeli dikilmiş. Elinde kılıcıyla gösterilen heykelde Juan de Austria'nın ayağı altında sarıklı, sakallı Osmanlı kafası bulunuyor.
Ünlü gökbilimci, matematikçi ve fizikçi Johannes Kepler 1630 yılında Regensburg’ta hastalanarak ölmüş…
Şehirde Kepler adına bir müze bulunuyor.
Almanların ünlü edebiyatçısı Göthe de kenti ziyaret edenler arasındaymış…
NERELERİ GÖRMELİ?
Papa Benedikt' in Regensburg Üniversitesi'nde 1970’li yıllarda Hristiyan İlahiyatı (Theologie) bölümünde profesör olarak çalışması da kentin 'kutsal' değerleri arasında sayılıyor.
Kentin simgesi haline gelen Tuna nehri üzerindeki 'Steinerne Köprüsü' en önemli yapıları arasında… 336 metrelik köprünün 1146 yılında yapıldığı ve mimarisiyle daha sonraki yıllarda Avrupa'da inşa edilen bazı köprülere öncülük ettiği belirtiliyor.
Taş köprü, şehir katedrali ve Stiftskirche St. Johann ile Krauterermarkt, Domschatz Müzesi, Heuport'taki kale görünümlü Patrizierhaus ve tarihi Adler Eczanesi Regensburg'un en önemli binalarının arasında…
ARA SOKAKLARDA ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ…
Regensburg'ta tarihi mekanlar arasında modern alışveriş merkezleri ile çok hoş bir sentezi de barındırıyor. Bu arada Regensburg şehir merkezinden uzakta da devasa alışveriş merkezleri bulunuyor.
Birçok küçük ve büyük dükkan çeşitli ürünlerin geniş bir yelpazesini sunuyor. Bunlara ek büyük alışveriş merkezleri soğuk kış günlerinde güzel bir kaçış noktası yaratıyor.
Kenti ziyaret ettiğimiz yılbaşı öncesinde yoğun kar, kenti esir almıştı.
Dondurucu soğukta, kimi zaman – 13'e varan hava koşullarında 'sıcak mekanlar' içimizi ısıtmaya yetiyordu.
Bu arada söylemeden geçmeyeyim. Dondurucu soğukta kentte yürüyerek dolaşmak da ayrıca keyif verdi. Parkların, ağaçların, yolların kar altında kalan görüntüsüne Tuna Nehri kıyısındaki yapıların karla kaplanan çatıları eklenince, manzara görülmeye değer bir çerçeve oluşturuyordu.
KISACA MÜNİH, 5 SAATTE PRAG…
Regensburg'un ardından bir günlüğüne trenle 2 saat uzaklıktaki Münih'e de uğrama şansımız oldu. Münih kocaman bir Alman şehri… Bir günde pek tabii ki tamamını gezemedik.
Tren garına yakın mesafedeki 'Marienplatz' bölgesini gezdik. Ardından yeniden Regensburg'a döndük…
Regensburg'tan da yine trenle Çek Cumhuriyeti'ne, Prag'a geçtik…
5 saatlik tren yolculuğunun arından muhteşem Prag gözlerimizi kamaştırdı…
HAFTAYA: PRAG