1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Saldım Çayıra, Mevlam Kayıra
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Saldım Çayıra, Mevlam Kayıra

A+A-

“…Buna göre Sayın Anastasiadis; Ağustos içinde iki tarafın önerileri ve yakınlaşma belgeleri de ele alınarak, bunun temelinde listeleme yapılması, Eylül içinde bunların müzakerecilerce ele alınması, Ekim Başında da liderlerin Al- Ver'e geçmesini önermiş”

“Dikkat edin, burada Kıbrıs Rum Tarafı, ilk defa Al- Ver'den söz ediyor.
Nitekim basına yansıyan son Ulusal Konsey Toplantısında alınan kararlardan biri de Al - Ver aşamasına gelinmediğine dairdir. Yani bu onlarında artık , Al -Ver aşamasını prensib olarak kabul ettiklerini göstermektedir...”

“Bütün bunları da Sayın Hristodulis'in açıklamaları üzerine değerlendirdim.
Çünkü "bizimkiler",Sayın Hristodulis'in açıklamasını da yalanlamadılar. O zaman demek ki doğrular var içinde diye düşünmemem için bir neden mi var?”

Krizle sonuçlanan son liderler buluşmasından sonra ne olduğuna bir bakalım.
Sayın Anastasiadis Yunanistan'a gitti.
Yunan Hükümet yetkilileri ve tüm siyasi partileri ile görüştü.
Arkasından Kıbrıs'a geldi.
Tüm  Kıbrıs Rum siyasi parti başkanlarına görüşemelerdeki krizle ilgili bilgi verdi ve Ulusal Konseyi'ni topladı 
Değerlendirmeler yaptılar ve kendilerine bir yol haritası çizdiler.
Bu değerlendirmeler üzerine, tüm Kıbrıs Büyükelçilerine dünya çapında aydınlatma için görev verdiler. Girişimler başlattılar.

PEKİ BİZDE?
Sen sağ, ben selamet.
Ne Cumhurbaşkanı'nın, ne Müzakerecisinin halka, ne olup bittiğine dair içerikli
bir açıklaması var.
Ne de Cumhurbaşkanın ve Müzakerecisinin Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı ile bir değerlendirme yaptığı görüşmesi var.
Tüm siyasi parti başkanlarına ve Meclis'e dönük, biten hakkında bilgi verme ise zaten yok.
Bu olmayınca, değerlendirme ve durum saptaması yapıp,doğru bilgiye dayalı değerlendirme ile krizden, çözüm yönünde nasıl çıkılacağına dair de adım atma haliyle gelişemez.....
Yani bizdeki hal, konuyu, "saldım çayıra, mevlâm kayıra" modundadır..
Ama en acısıda,  siyasette, sivil toplum alanında böyle bir talepte bulunanın da olmaması....
Biz de olan esaslı tartışma, 3 milyonluk soygun ve Cumhurbaşkan adaylığı ne olacak meselesi.....
Kardeşim.
Ortak Belgede , "Bugünkü durum sürdürülemez" vurgusu ve ortak kabulü ile başlayan görüşmelerde oluşan bu kriz durumu, yada görüşmelerin "yakıtının tükenmesi" hali, bugünkü durumun devamına dönük bir sonuçtur.
Bu krizin aşılamaması halinde oluşacak olan budur.
Yani yaşasın bugünkü durum.
Peki olacak olan Cumhurbaşkan seçimi ve buna dayalı adaylık,  bunun nasıl aşılacağına ve statükonun nasıl değişeceğine dair görüşlerin temelinde olması gerekmiyor mu?
E, bu kriz derinleşirse ve çıkmaz oluşursa, yani, " bugünkü durumun" kendini yeniden var etme zemini doğarsa, CB'lığı seçimi bunun gölgesi altında kalmayacak mı?

OVADAKİ TAVŞAN, KUŞ ve FAREDE OLAN...........
Bugün oluşan bu durum, Kıbrıs'ın ve her iki toplumunun geleceğine sıkılan  ciddi bir kurşun değil mi?
O zaman hangi görüşten  olursa olsun, gelecek için siyaset yaptığını iddia eden herkes ve kesim için, en azından bugünkü duruma dair, doğru ve yeterli bilgi talep edip, bunun üzerinden sıkıntıyı aşmak için görüş üretmek gerekli değil mi?
Hal böyle iken, bu konuya gösterilen bu duyarsızlığı anlamakta zorlanıyorum.
Çünkü doğada yılanın  varlığı, arazideki tavşana, fareye, kuşa  ve diğer varlıklara duyarlılık, dikkat ve hareketlilik sağlar.
Çünkü o potansiyel tehlikedir.
Peki, statükonun varlığı ve devamına dair oluşan hava, gelecek için, barış için,çözüm için, duyarlılık içinde olan her kesime  hareketlilik sağlaması gerekmez mi ?
Ama bu son krizle de gözüktüğü gibi halimiz, lay lay lom.
Halbuki, CB'ından tüm siyasi partileri aydınlatması ve ortak değerlendirme talep edilmesi gerekir.
Basının aydınlatılması," sivil toplumun ve halkın bilgilendirilmesi ve değerlendirme yapıp Ortak Belge temelinde görüşmelerin sağlıklı ilerlemesi için insiyatif üretilmesi gerekir.

ŞİMDİ BAM TELiNE BASALIM...
Gelelim bir başka konuya.
Havadis Gazetesinin önemli bir gazetecilik örneği vererek kriz sonrası, Anastasiadis'in sözcüsü Hristodulis ile yaptığı söyleşi çok önemli idi. Sayın Ekmekçi ile Sayın Esra'yı kutlamak gerekir.
Sayın Hristodulis'in  açıklamaları doğru ise çok büyük yanlışlık yapıldığı açıktır.
Bunlardan biri, Hristodulis'in açıklamalarına göre, Kıbrıs Türk tarafının tüm başlıklarla ilgili görüşlerini sunduğuna dairdir. Bu önemli. Üstelik Anastasadis bunu yaptığı için Kıbrıs Türk tarafına teşekkür de etmiş.
Çünkü "biz" bugüne kadar buna karşı olduğumuz söylüyorduk. İşte ortada yakınlaşma belgeleri var, onu esas ele alalım diyorduk.Bu çok önemli ve bence mantık olarak da doğru ve yapıcı bir adım. Ama içerik? Bilgim yok.
Fakat ,Sayın Hristodulis'in nakline göre, Kıbrıs Türk tarafının sunduğu bu görüşler ile Downer Belgesi arasında 29 noktada farklılık varmış!
Bir kere bu doğru mu? Doğru ise o adıma ters , yanlış bir içerik.....
Ikincisi ise, yine Sayın Hristodulis'in açıklamasına göre Sayın Eroğlu, Downer Belgesini de kabul etmediğini söylemiş.
Nitekim daha sonra da Anastasiadis, Rum Ulusal Konseyini topladıktan sonra da bu tekrarlandı.
Eğer bu ikisi de doğru ise, attığımız doğru adıma rağmen, kendi elimizle, kendi gözümüzü çıkarttık demektir bu.
Çünkü biz, haklı olarak, Talat - Hristofyas ve Eroğlu arasında yapılan görüşmelerde oluşan yakınlaşma belgelerinin ki 31 olduğu söylenmektedir, görüşmelerde temel alınmasını savunmaktayız.
Hal böyle iken, Downer Belgesini esas olarak kabul etmeyenin Anastasadis olduğunu ve bu Belgenin de doğrudan doğruya Talat - Hristofyas ve Eroğlu arasında yapılan görüşmelerde yakınlaşılan tüm konuları esas alarak hazırlandığını  bile bile, nasıl olurda bunu kabul etmediğimizi açıklarız?
Üstelik nasıl olurda yakınlaşılan tüm konuların görüşmelerde esas alınmasını savunan taraf olarak, bunlara ters, üstelik onların iddiasına göre de yakınlaşılan konulara dairde, 29 konuda farklı görüş ileri süreriz?
Bunlar eğer doğru ise, bilin ki Anastasiadis'in görüşemelerdeki metodoloji yaklaşımına artık kapı sonuna kadar açılmıştır. Buna itirazın temeli kalmaz.
Üstelik Hristodulis'in nakline göre, ilk defa Anastasiadis bir görüşme metodolojisi ve bunun takvimlenmesini de önerdi.
Buda çok önemlidir. Çünkü Kıbrıs Rum tarafındaki siyasi ortamı bildiğimiz için, bu takvim meselesi de  çok önemli.
Buna göre Sayın Anastasiadis; Ağustos içinde iki tarafın önerileri ve yakınlaşma belgeleri de ele alınarak, bunun temelinde listeleme yapılması, Eylül içinde bunların müzakerecilerce ele alınması, Ekim Başında da liderlerin Al- Ver'e geçmesini önermiş.
Dikkat edin, burada Kıbrıs Rum Tarafı, ilk defa Al- Ver'den söz ediyor.
Nitekim basına yansıyan son Ulusal Konsey Toplantısında alınan kararlardan biri de Al - Ver aşamasına gelinmediğine dairdir. Yani bu onlarında artık , Al -Ver aşamasını prensib olarak kabul ettiklerini göstermektedir...
Bütün bunları da Sayın Hristodulis'in açıklamaları üzerine değerlendirdim.
Çünkü "bizimkiler",Sayın Hristodulis'in açıklamasını da yalanlamadılar. O zaman demek ki doğrular var içinde diye düşünmemem için bir neden mi var?
Ha tatil, ya da Bayramdır demeyin.
Çünkü Sayın Özdil Nami'nin Dışişleri Bakanı olarak bir sözüne, hemen Yıldırım hızı ile cevap verdi Cumhurbaşkanlığı....Onu,Anastasiadis'in sözcüsü ilan ettiler.
Yani kendi insanına saldırmaya vakitleri var. Ama halkı, siyasi partileri aydınlatmaya ,değerlendirme yapmaya, halkına doğru bilgi vermeye zamanları mı yok?
Ama bu aşamada ne acı, bu izahları ve aydınlatmaları talep eden dahi yok.
Yahu, ovadaki tavşanın, farenin, kuşun orada var olan yırtıcıların varlığını düşünerek sahip olduğu duyarlılığa, hareketliliğe, dikkate ve yol aramaya dönük yapısına insan olarak özenelim.
Çünkü statüko ortadadır ve "bugünkü durum sürdürülemez" ortak kabulü ile başlayan görüşmeler, bugünkü durumun kendini yeniden üretme tehlikesi ile mamül olmak üzeredir.
Bunun için ovadaki tavşanın,farenin, kuşun sahip olduğu duyarlılığa sahip olmamız lazımdır.
Ama ne acıdır ki artık statüko ,  siyaset alanımızı da  kendi çizdiği sınırların içinde, üstelikte değişim diye diye kalmaya mahkum ediyor.
Çünkü Sınırları zorlamak sıkıntılı riskli . Ama hareketsiz kalmakta; ovadaki yırtıcının atağına, tavşanın, kuşun, farenin cevap vermeyip yutulması  gibi olur....
Evet, artık CB açıklama yapmak zorundadır. Hükümet ve tüm siyasi partileri, basını,sivil toplumu ,aydınlatmak ve ortak değerlendirme yapmak zorundadır.

Bu yazı toplam 2791 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar