Salyangoz
Müslüman mahallesinde salyangoz satmadı.
Çünkü bizatihi o mahallelerin "salyangoz"uydu...
* * *
Rum bir annenin Ermenin bir babanın Türkiyeli çocuğu Hayko Bağdat, öylesine samimi bir dille anlatıyor ki fanusun içine hapsolmuş "azınlık" hikayesini...
Size 'kutsal' diye sunulanların hem anlamsızlığını kavrıyorsunuz okurken, hem de yaşıyorsunuz tehlikesini...
* * *
"O kadar iyisin ki, keşke Müslüman olsan" dedikleri, Tunceli'de savaşın ortasında yarı Rum yarı Ermeni bir "Türk askeri" olmanın çelişkisiyle, adeta dalga geçiyor Hayko, 'ırkçılık' mühendisleriyle...
* * *
- "Nereden gelmişler ki onlar?" diye soranlara şu hatırlatmayı yapıyor:
- Bir yerden gelmediklerini, aksine buradan gittiklerini bilmiyor musunuz?
Ve birilerinin "kazanım" diye sunduklarının, aslında başkalarının "kayıpları" olduğunu yüzlerine vuruyor insan yağmacı güruhların...
...
"Bir gölge, bir hayalet edasıyla, vücut bulmaya çalıştıkça elimizden alınan bedenlerimiz, umutlarımız, sahte yaşamlarımız var uzun zamandır..."
* * *
İster istemez "sahte yaşamlarım" girdabında boğulduğumuz yarı coğrafyam düşüyor aklıma...
Hani korku salıyorlar ya size, "gelecekler evlerinizi alacaklar" diye...
Oysa anlamıyoruz bir türlü, asıl kaybeden başkaları...
"Yaşadığı şehri, kasabayı, yürüdüğü sokakları... Evini, bahçesini, toprağını... Okulunu, kilisesini, hastanesini..."
Hiç mi yapılmıyor "kaybedenler"in vicdan muhasebesi..
* * *
Yüzleşmek gerekiyor, evet yüzleşmek.
Kaç sene geçerse geçsin üzerinden...
<... Yahudilerin trene bindirildiği sahnelerden milyon dolarlık filmler çıktı...
Peki o trene bindirilen Yahudiler'i gören Almanlar ne yaptı?
Eve döndüklerinde ne yaptılar mesela?
Bu yüzleşme dediğin şey mağdura maruz kaldığı zulmü anlattırıp durmak değil ki!..
Yüzleşme dediğin şey senin bu zulme nasıl yol verdiğin ve bu hayatı nasıl yaşadığın...
Yüzleşecek olan sensin!..
Söyleyin asıl size ne oldu?!..>