Samimi olarak taraf seçme zamanı geldi!
Son gelişmelerden sonra isteyen artık tarafını seçebilir…
***
Hükümetin eskisi gitti, yenisi geldi ya!..
Neydi bunun nedeni?
CTP-UBP hükümetinde CTP direnç göstermişti…
Neye?
Öncelikle su protokolüne…
İtirazlar sürecinde bazı maddeler daha uygun hale getirilmiş sonra onaylanmıştı.
Ama bu süreçte diğer ortak UBP’nin genel başkanı Hüseyin Özgürgün “imzalayın gitsin, içeriği beni ilgilendirmiyor” demişti.
Türkiye, protokolün istediği gibi kabul edilmesini isterken UBP, ortağı CTP’nin ayağını çekiyordu, itirazlarını engellemeye çalışıyordu.
Sonunda mükemmel olmasa da protokol bazı iyileştirmelerle kabul edilmişti.
Ardından mali ve ekonomik protokol geldi.
Bunda da CTP’nin bazı itirazları vardı.
Bazı özelleştirmeler ve hatta yargıda değişiklikler isteniyordu… Mali protokolle yargıda nasıl bir paralellik kurulmuşsa bu da girmişti protokole…
UBP bu konuda da iyileştirmelerden yana değildi. “Bırakınız yapsınlar” görüşündeydi.
Tabii ki bu süreçlerde kamuda maaşların ödenmesi de zora girmişti.
KKTC tarihinde ilk kez yerel gelirlerden asker de ödenirken maaşların bir kısmı ikinci taksitte 3 gün sonra ödenmişti.
Bunlar elbette ki bir uzlaşı arayışının, itirazların, protokollerin, anlaşmaların toplum yapısına uygun hale getirilmesi uğraşlarının sonucu olarak ortaya çıkıyordu.
Bu dirençte destek olması gereken bazı kesimler ise aksine köstek olmayı tercih etmişlerdi… Özellikle kamuda örgütlü sendikalar…
Bir miktar maaşın üç gün sonra ödenecek olmasına hemen tepki göstermişler, eylem yapmışlar, hükümeti protesto etmişlerdi… Daha doğrusu CTP kanadını… Çünkü UBP de haberi olmasına rağmen “maaşların iki taksitte ödeneceğinden bizim haberimiz yoktu” demişti.
İşte son gelişmelerle ilgili böyle kısa bir özet yaptıktan sonra baştaki cümleme geri dönüp “son gelişmelerden sonra isteyen artık tarafını seçebilir”in nedenine geleyim.
***
Bir tarafta her şeye evet demeyen, gözü kapalı üstüne atlamayan, sorgulayan, toplumun hassasiyetlerini göz önünde bulunduran ve direnç gösterenler var, diğer tarafta ise “içeriği beni ilgilendirmiyor, imzalayalım gitsin” diyenler…
Hiçbir konuda görüşü olmayan, bunun rahatsızlığını da duymayan, “versinler dağıtalım” diyen bir mantık veya mantıksızlık… Ama bu mantıksızlığın sonunda da açılan para muslukları… Şöyle veya böyle… Sonucu hesaplanmadan alınan paralar… 23 Nisan çocuklarının bile sorguladığı ama Bakanların çocuklara cevap veremediği bir düzeysizlik…
İşte bu iki farklı bakış açısından birini seçmeli insanlar… İki taraflı oynamanın her iki tarafa da faydası yok. Özellikle kamuda sendika yöneticileri bu seçimi bir an önce yapmalılar… Seçimleri de kolay olur bence… Son maaşların iki takside bölünmesinde ve genellikle her zaman “nereden bulursanız bulun, ödeyin” söylemleri ve tarihe geçen “bulacan canım, bulamazsan gidecen canım” özdeyişiyle! zaten taraflar önceden seçilmiş olması lazım.
Bakın paralar bulundu, hükümet değişti, “maaşlar ödenecek” diye açıklandı ama iç borçlanmayla… Henüz Türkiye’den para yok çünkü hükümet daha güven oyu alamadığı için para yasal olarak gelemiyormuş. Bu yüzden Merkez Bankası’ndan borçlanılacakmış. Bağımsızlar oy verip de güven oyu alınırsa o zaman Türkiye’den de paralar gelir, borç da kapanır herhalde…
***
‘Bulamayanlar gittiler canım, bulanlar geldiler canım.’ Açık açık söyleyin; “Benim derdim ne Kıbrıs sorunu, ne barış, ne çözüm, sadece para… Maaşımı alayım da gerisi yalan!..” İstenen bu değil miydi? Tarafınızı seçin artık… Tabii vicdanınız rahat edecekse!..
---------------------------------------------------------------------------
Daha büyük suçlular ve suçun ortakları
Bence güzel bir karar oldu Yargıtay Ceza Heyeti’nin Karpaz’daki kaçak yapıların sahiplerini serbest bırakması… Suçsuz olduklarından değil ama daha büyük suçlar ve geri dönülmez benzer suçlar işleyenler rahat yaşamlarına devam ederken Burhan Kalın ve Gültekin Erdoğan’ın içeride kalmaları çok adaletli olmazdı. Bir bu yönü var olayın, bir de suçun tek taraflı olması gibi bir yanılgı içine iterdi böyle bir sürecin yaşanması… Neden? Çünkü o insanları suç işlemeye iten aslında devlet. Devlet suçun büyüğünü zaten neredeyse her gün işliyor. Devlet koruma alanının, milli parkın son noktasına kadar elektrik götürmüş, doğayı katlederek yollar yapmış, ondan sonra ‘yatırım yapın, bina dikin!’ mesajı alan insanlar yine suç işleyerek kaçak yapı dikince suç onların sırtına kalıyor. Çok adil değildi önce alınan karar… Suçun iki taraflı olduğunu adalet gördüğünde ve yaptırımlar iki tarafa da uygulandığında ve de benzer daha büyük suçları işleyenler de ceza aldığında alınan kararlar o zaman vicdanlarda yerini bulur.
-----------------------------------------------------------
BİR KİTAP
‘Tutuklandık’
“Bu kitap uzun volta seanslarında, sarı duvar manzarasında, koğuşun üst katının demir karyolasında, alt katta kaloriferin yanı başında tasarlandı. (…) En güzel kitapların en muhteşem manzaralara karşı yazıldığını zannetmeyin. Tersine… Bazen güzel manzaralar karşısında uyuşup tembelleşen hayal gücü, duvarla karşılaştı mı, ardını görmek hevesiyle havalanıyor. Duvara tırmanıyor. Bu da ona yetişmeye çalışan kalemi kamçılıyor.” Erdem Gül’le içerde yattığı üç aylık kara günlerin ve tutuklanış sürecinin Can Dündar’ın beyaz kalemine yansıyan ‘Tutuklandık’ kitabının satırları… Ben başladım, tavsiye ederim.
-----------------------------------------------
BANA GÖRE
Özel hükümet
Bu yaz, tarihin en sıcak yazı olacakmış… Haberi okuyunca şimdiden sıcak bastı! Klima için elektrik lazım, onun özele devredilme niyeti var… Serinlemek için de suya… O’nun da yeni hükümetle kamu-özel ortaklığından çıkıp özel-özel ortaklığına dönüşme ihtimali çok yüksek… Yani bu yaz özelin insafına kaldık mı! Oldu olacak hükümeti de özele mi devretsek!.. Yoksa oldu da haberim mi yok!
-------------------------
"Önümden gitme, seni izleyemeyebilirim. Arkamdan da gelme, yol gösteremeyebilirim. Yanımda yürü ve yalnızca dostum kal."
Albert Camus